AP'de seçimlere girme hakkı kazanan DAVA Partisi'nin lideri Fatih Zingal KARAR'a konuştu: AK Parti’nin uzantısı değiliz

İLKER YILDIZ

Almanya siyasi arenasında yeni bir yüz olarak ortaya çıkan DAVA Partisi, Fatih Zingal liderliğinde dikkat çekmeye devam ediyor. Parti, Almanya'daki çeşitlilik ve farkındalık adına yola çıktığını duyurdu. Özellikle çifte vatandaşlıkla ilgili yeni düzenlemelerin ardından, DAVA Partisi'nin Almanya'daki seçimlerde önemli bir aktör olması bekleniyor.

Almanya’da son iki aydır siyaset kulislerinde konuşulan bir isim ve kurduğu parti var. Onlar için bir çok iddia ortaya atılıyor. Negatif bir iklim yaratılmaya çalışılıyor.

“Türkler parti kurdu” diyen de var, “AK Parti’nin Almanya uzantısı” diyen de.

Fatih Zingal ve DAVA Partisi. Partinin Almanca ismi 'DEMOKRATISCHE ALLIANZ FÜR VIELFALT UND AUFBRUCH' yani Çeşitlilik ve Farkındalık için Demokratik İttifak Partisi. Ama herkes onları aslında bu uzun ismin kısaltması olan DAVA Partisi olarak tanımaya başladı.

DAVA Partisi lideri Fatih Zingal

Özellikle çifte vatandaşlığın kabul edilmesiyle Almanya seçimlerinde oy kullanabilecek 1 milyona yakın yeni seçmen düşünüldüğünde SPD gibi Türk kökenli Alman vatandaşlarının oyunu alan bir partinin çekindiği bir güç haline gelebilir DAVA Partisi.

Fatih Zingal’a değerli dostum Levent Taşkıran vasıtasıyla ulaşıp aklımdaki tüm soruları sormak istediğimi anlattığımda karşımda mükemmel bir diksiyona sahip bir beyefendi buldum.

Fatih Bey sağolsun tüm sorularıma net bir şekilde, lafı dolandırmadan cevap verdi. Hatta tanışmamızda muhalif biri olduğumu söylediğimde bunun kendisi için hiç önemli olmadığını ifade etti.

Özellikle AK Parti ile ilgili soruya verdiği cevabı çok beğendimi söyleyebilirim. Net olmak gibisi yok.

'SOLINGEN FACİASI HUKUK OKUMAMA NEDEN OLDU'

İlker Yıldız: Fatih Bey okurların sizi daha iyi tanıması açısından öncelikle şahsınız ile başlamak isterim. Fatih Zingal kimdir? Nerede doğdunuz? Ne iş yapıyorsunuz?

Fatih Zingal: İsmim Fatih Zingal. Solingen ‘de doğdum Solingen’de büyüdüm. 44 yaşındayım. Avukatım. Zingal hukuk ofisimiz Frankfurt şehrinde bulunuyor. Ve hukuk ofisimiz bir çok hukuki meselelerle ilgileniyor. Özellikle kamuoyuna düşen toplumun ilgisini çeken davalar ile ilgileniyoruz.

Doğduğum yer bildiğiniz üzere, 1993 senesinde korkunç bir faciayla karşı karşıya kaldı.

Kundaklama olayında beş şehidimiz oldu. Ben bu aileyi yakinen tanıyorum. Bu olay gerçekleşirken ben 14 yaşındaydım. Ve bu olay beni derinden etkiledi.

Bizi istemeyen ırkçı bir kesimin olduğunu çok acı bir şekilde öğrenmek durumunda kaldık.

Dolayısıyla hak ve adaleti özellikle kendimizin araması, savunması gerektiğine kanaat getirdim. Muhtemelen bu kundaklama faciasının etkisi ile birlikte hukuk okumaya karar kıldım. Siyasetle ilgim gençliğimden beri vardı. Ve bir nevi hayatımı meşgul eden en önemi alanlardan biri siyaset oldu.

TÜRKİYE VEYA MÜSLÜMANLIK KARŞITI BİR SÖYLEM GELİŞTİRMEZSENİZ PARTİ İÇİNDE YÜKSELMENİZ ZOR

İY: Daha önce SPD’de siyaset yaptınız. SPD’den ayrılıp parti kurmaya karar vermeniz nasıl oldu?

FZ: Sosyal demokrat Parti (SPD)’de Gerhard Schröder zamanında kapsayıcı bir siyaset ortamı oluştuğunu düşündüm. Özellikle ırk din ve benzer şeyleri gözetmeksizin her insanın eşit olduğu bir parti olduğunu tahmin ettim.

Yani göçmen kökenliler olarak bizlerin de haklarını savunan çok olumlu bir çatı altında olduğumu tahmin etmiştim.

Fakat SPD’de bir çok Türkiye karşıtı, Müslüman karşıtı görüşlerin mevcut olduğunu müşaade etmek durumunda kaldım. Yani benim o genç yaşlarda heyecanla yaklaştığım beklentilerimin karşılık bulmadığını zaman içerisinde görmeye başladım. Bu tespitler çerçevesinde yavaş yavaş partiye olan bağımın azaldığını tespit ettim.

Netice itibari ile SPD’ye üye olan Thilo Sarrazzin isimli şahsın bir kitap yazmasıyla birlikte partiden ayrılma kararı aldım. Bu bahsettiğim şahıs netice itibari ile kitabında Türklerin ve Arapların Almanlardan daha aptal olduğunu yazdı. Sosyal Demokrat Parti bu kişiyi partide barındırdığı gibi tüm tepkilere rağmen partiden atmaya yönelik de hiçbir adım atmadı.

Aksine “ Böyle söylemlerle de meşgul olmamamız gerekiyor. Partimizde de farklı görüşlere yer vermek durumundayız” şeklinde açıklamalar yaptılar. Ancak işin gerçeği o zamanlar ırkçılığın popüler olduğu bir dönemdi ve SPD omurgalı bir duruş göstermeyip insanların tepkisinden korktu. Bu kitap çok karşılık bulduğu için net bir duruş sergileyemediler. Bu durum benim hayal ettiğim parti değerlerine zıt olduğu için bu partide artık barınmak istemediğimi kararlaştırdım ve ayrıldım. SPD içinde özellikle Türkiye karşıtı veyahut da Müslümanlara karşı söylem geliştirmezseniz parti içerisinde yükselmeniz mümkün değildir. Buna üzülerek şahitlik ettim.

Netice itibarıyla hiçbir partinin bizim düşüncelerimizin bizim değerlerimize hassasiyet göstermediğini tespit ettim. Dolayısıyla dava arkadaşlarımızla birlikte siyasette bugüne kadar hiç yer almamadığımız için bunun değişmesini gerektiğini tespit ettik ve kendi değerlerimizi kendi arzularımızı, isteklerimizi dile getirebileceğimiz bir siyasi çerçevenin olmasının şart olduğunu gördük. İşte bu duygu ve düşünceler çerçevesinde dava partimizi kurduk ve çok kısa bir sürede tüm Almanya’da yüksek bir tanınmışlığa ulaştık.

'İNSANLAR ARTIK DÜŞÜNCELERİNİ DİLE GETİRMEKTEN ÇEKİNİYORLAR'

İY: Peki Fatih Bey, DAVA Partisi'nin kuruluş amacı nedir? Kısaltması neden DAVA? Hangi ihtiyaçları görmüş ve hangi eksiklikleri gidermeyi hedeflemektedir? Diğer Alman partilerinden farkınız ne olacak?

FZ: DAVA partimizin ismi ortak karar neticesiyle belirlendi bu kısaltmaya bakarsak bir çok anlam içerir. Özellikle bir misyonumuzun olduğunu belirtmek istedik. Yani bir hedefe ulaşmak istiyoruz. Dava kelimesi aynı zamanda bir hukuki anlamda da değerlendirilebilir yani adalet için bir yarış içerisinde olmak istediğimizin vurgusunu yapmak istedik. Aynı zamanda böyle bir isim belirleyerek zannediyoruz ki dikkat çekmeyi başardık.

Partimiz özellikle sesi olmayan azınlıkların sesi olmak üzere kuruldu. Almanya’da birkaç milyon yabancı kökenli vatandaşlarımız yaşamakta.

Bunların maalesef siyasi temsiliyeti çok düşük. Yani bu insanların karşılığı parlamento da görünmüyor. Örneğin Almanya’da yaklaşık 5 milyon Müslüman yaşıyor. Buna rağmen bu müslümanların hassasiyetlerini ve değerlerini savunan bir tek milletvekili göremezsiniz. Göremezsiniz derken şunu kast ediyorum. Gerçekten korkmadan değerlerini savunan bir milletvekiliden bahsediyorum.

Bunu dediğimizde şöyle bir yanıtla karşı karşıya kalıyoruz: “Parlamentoda bir çok Türk kökenli Müslüman ya da Türk olmayan Müslüman vekiller var. Onlar yeterince sizin hassasiyetlerinizin farkında ve bunları orada sizler için dile getiriyorlar” diyorlar. Fakat işin gerçeği şu: onlar asla bizim hassasiyetlerimizi dile getirmiyorlar, netice itibari ile sadece göstermelik yani bizleri sözde temsil eden vekil olarak mecliste bulunuyorlar.

Bu vekiller bizim derdimizi anlatmaktan ziyade Hristiyan Alman vekillerin dile getirmek istemediğini dile getiriyorlar. Dolayısıyla bizim için mecliste Türk kökenli birilerinin olması yeterli değil. Bizim amacımız Türk kökenli olup ve aynı zamanda da burada yaşayan, örneğin 5 milyon müslümanların hassasiyetini dile getirebilecek etkin insanların mecliste bulunmasını sağlamaktır.

Zaman zaman şu yanıtı duyuyoruz : Müslümanlar din özgürlüğü çerçevesinde Almanya’da elbette ki istedikleri gibi yaşayabilirler, istedikleri gibi hareket edebilirler ama bağlı oldukları tek şey anayasadır.

Elbette Anayasaya bağlı oldukları doğrudur. Fakat onlar toplum içerisinde asla istedikleri gibi yaşayamıyorlar. Bunu iddia eden kişiler acaba abdest alırken bir Müslümanı herkese açık bir WC’de gördüklerinde din özgürlükten bahsedecekler mi işin gerçeği çok merak ediyorum.

Bizim insanlarımız düşündüklerini artık dile getirmeye çekiniyorlar. İş yerinde azar işiteceklerini düşünüyorlar. Hatta ve hatta iş yerlerinden kovulacaklarını düşünüyorlar.

Öğrencilerimiz derslerde düşük not alacaklarını düşünüyorlar. Üniversitede okuyan öğrencilerimiz hakiki düşüncelerini dile getirdikleri takdirde diplomayı alamayacağını düşünüyorlar.

Ve bu insanlar bu yüzden susuyorlar. Korkuyorlar. Geleceklerinin engelleneceğini düşünüyorlar.

Bu korku kesinlikle bu toplumda mevcut olan bir şeydir.

Peki bunu hangi siyasetçi bugüne kadar dile getirdi?

Bu anayasa kapsamında din ve fikir özgürlüğü çerçevesinde olan hakların esasen toplumsal bir boyuta ulaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu şekilde, yani insanların korku içerisinde oldukları sürece bu anayasal hakları sadece kağıt üzerinde olan bir şey olarak algılayanlarımız var. Bunlara karşı mücadele etmek için yola çıktık. Bu kervana, bu davaya katılmak isteyen herkesi en kalbi duygularımla davet ediyorum

'HEDEFİMİZ AVRUPA PARLAMENTOSU'

İY: Partinin kuruluş süreci nasıl gerçekleşti ya da parti yasal olarak tüm kuruluş aşamalarını tamamladı mı? Diğer kurucuları kimler?

FZ: Partimiz Ocak ayı itibari ile kuruldu.

Kurucu Üyeler bir araya geldiler partinin çerçevesini belirlediler. Partinin programını belirlediler. Ve partinin ilk hedeflerini belirlediler. Aynı zamanda da orta ve uzun vadede olan hedefleri de belirlediler.

İlk hedefimiz Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmaktır. Ve bu Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en az bir vekil çıkarmaktır.

Bu seçimde baraj mevcut değil. Dolayısıyla bir vekil çıkartma ihtimalimiz var. Eğer bunu gerçekleştirirsek devletten de parti olarak maddi yardım alabileceğiz. Ve bu maddi yardım önümüzdeki süreçte bize büyük destek olacak. Yani partimizin hedeflerini adım adım belirlemiş durumundayız.

Diğer kurucu üyelerimizin arasında diğer Avrupa Parlamentosu seçimleri için adaylarımız vardır. Bir tanesi doktor Ali İhsan Ünlü. Diğeri Mustafa Yoldaş. Parti başkanımız Tevfik Özcan. Ve bir çok arkadaşlar kurucu üyelerin arasında.

Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak için Yüksek Seçim Kuruluna 4000 destek imzasını teslim etmek durumundaydık.

Bu destek imzaların belediye tarafından tasdiklenmesi gerekiyordu. Yani oldukça zor, zaman alan ve çok bürokrasi içeren zahmetli bir süreç.

“4000 imzayı yeni kurulmuş olan bir parti toplayamazlar” diyenlerin sayısı oldukça çoktu.

Biz beş hafta içerisinde 13.000 imza toplamayı başardık . Bu büyük bir başarı ve doğru yolda olduğumuzun net bir kanıtıdır. Yeni bir hareket başladığının herkes farkında. Ve bu heyecan dolu duygularla yolumuza devam etmek istiyoruz

'ŞU AN İÇİN TEŞKİLATLANMA ÖNCELİĞİMİZ DEĞİL'

İY: Şu anki teşkilatlanma durumu nedir? Hangi bölgelerde teşkilatlanma sağlanmış durumda? Hedef kitle olarak hangi gruplara odaklanmayı planlıyorsunuz? Hedef seçmen kitlenizi tanımlar mısınız?

FZ: Teşkilatlanma sürecini şu an ağırlıklı ele almıyoruz. Yoğunlaştığımız konu şu an dediğim gibi Avrupa Parlamento seçimleri. Seçimlere sadece yedi hafta kaldı. Bütün enerjimizi bütün gücümüzü oraya ayırıyoruz. Seçim sonrası teşkilatlanmamız devam edecek ve tüm eyaletlerde örgütlenmeye hedefliyoruz.

'PARTİMİZ AK PARTİ’NİN UZANTISI DEĞİLDİR'

İY: DAVA Partisi'nin AK Parti'ye yakınlığına dair algılar var. Bu algıları nasıl değerlendiriyorsunuz? Partiniz AK Parti'nin bir uzantısı mıdır?

FZ: Partimiz Ak Parti’nin uzantısı değildir. Partimizin Ak Parti ile hiçbir ilişkisi yoktur. Partimizin Türkiye ile hiçbir bağı yoktur.

Bunu iddia eden şahıs kurum ve medya organları bugüne kadar tek bir delil tek bir kanıt sunmadılar. Sebebi de şu :Ortaya atılan iddialar tamamıyla gerçek dışı.

Bizleri sadece bu söylemlerle marjinalleştirmeye çalışıyorlar .

Faaliyet gösteren adaylarımızın ya da partideki yöneticilerimizin geçmişine dayanarak böyle bir iddia ortaya attılar.

Elbette Ak Parti‘ye gönül veren arkadaşlarımız var. Örneğin ben uzun seneler boyunca Türkiyemizi televizyon programlarında savundum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasetini Alman kamuoyuna izah ettim. Bu sebepten dolayı her daim hedef tahtasına da konuldum. İşte bu gibi şeylerden dolayı Ak Parti ile de bir bağlantı kurmaya çalışıyorlar.

Gerçekler şu : biz Almanya’da siyaset yapmak için bu partiyi kurduk ve Almanya’da mevcut olan sıkıntıları dile getirmek istiyoruz. Almanya’da çok büyük sıkıntılar var.

Özellikle ırkçılık ve İslam düşmanlığı aşırı derecede arttı. AFD yani Almanya için Alternatif adındaki aşırı sağcı parti oylarını neredeyse ikiye katladı. En güçlü parti konumuna geldi. Biz bu sıkıntıları dile getirmek istiyoruz. Saçma sapan Türkiye bağlantı konularını tartışmak istemiyoruz

'ULUSLARARASI DEMOKRATLAR BİRLİĞİ’NDEKİ GÖREVLERİM BANA ÇOK TECRÜBE SAĞLADI'

İY: Önceden Uluslararası Demokratlar Birliği'nde görev yapmış olmanız, partinizin siyasi duruşunu etkiliyor mu?

FZ: İlker Bey, geçmişte uluslararası Demokratlar Birliği’nde görev yaptığım doğrudur. 2015’te Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine üstlenmiştim. 2016 senesinde aynı zamanda Uluslararası Demokratlar Birliği’nin sözcüsü görevine layık görüldüm. Görev yaptığından beri bir çok televizyon ve tartışma programlarına katıldım. Ocak 2024 tarihinde Uluslararası Demokratlar Birliği’nin sözcüsü görevim sona erdi. Ocak ayında Uluslararası Demokratlar Birliği’nin kongresi gerçekleşmişti. Ben görevimi başka arkadaşlara teslim ettikten sonra almanya için siyaset yapma kararı almıştım. Ve Dava Partisi’ni arkadaşlarla birlikte kurduk. Orada görev yapmam bana çok tecrübe sağladı. Ve bu tecrübenin de Dava Partisi için faydalı olacağını düşünüyorum.

'ALMAN BANKALARINDA HESAP AÇAMIYORUZ'

İY: Alman bankalarından banka hesabı açamadığınız iddiaları doğru mu? Eğer doğruysa, bu durumun arkasında hangi nedenler yatmaktadır?

FZ: Alman bankalarının bize hesap açmadığı doğrudur. Halen bir hesabımız bulunmamaktadır.

Bankalar bize herhangi bir gerekçe sunmuyorlar. Fakat kulis arkası şunları duyuyoruz: Bize hesap açmama sebepleri imaj zedelenmesidir. Yani bizim gibi bir partiye hesap açarlarsa bankanın imajı zedelenecek diye endişe içerisindeler. Dolayısıyla buna yaklaşmıyorlar. Sadece Alman bankalar değil Türk bankaları da aynı şekilde çekiniyorlar.

Şimdi size soruyorum: bunun neresi demokrasi? Hür ve anayasal kurallar çerçevesinde yeni kurulan bir partiye nasıl banka hesabı açılmaz?

Banka hesabının açılmamasının birlikte getirdiği sıkıntılar elbette ki maddi sıkıntılardır. Yüzlerce üyemiz var. Fakat bu üyelerden aidat alamıyoruz. Aidat alamadığımız için seçim çalışmalarımıza yapmak istediğimiz harcamaları yapamıyoruz. Bu netice itibari ile bir yeni kurulmuş partinin önünü kesmektir. Esasen devletin böyle bir kısıtlamaya engel olması gerekiyor. Kabul edilecek bir durum değil. Bizler bu hususta hukuki süreç başlatmak istiyoruz.

Fakat biz yılmadan bu engelleri aşarak seçim çalışmalarımıza yine de hız veriyoruz. Arkadaşlarımız kendi ceplerinden harcamalar yapıyorlar. Bu durum bizi birbirimize daha çok kenetlendiriyor. Ve bu haksızlığı bu adaletsizliği gören vatandaşlarımız bize destek vermeye hazır olduklarını belirtiyorlar.

Eğer sizler de haksızlığa hukuksuzluğa adaletsizliğe karşı iseniz, ve bu duruma son vermek üzere yola çıkmaya hazırsanız bizlere katılın.

'SADECE BELİRLİ DÜNYA GÖRÜŞÜNE SAHİP OLAN İNSANLARIN PARTİSİ OLMAK İSTEMİYORUZ'

İY: Daha önce de ifade ettiğimiz gibi partiyle ilgili bir algı söz konusu. Bu noktada muhafazakar olmayan bir Türk kökenli Alman vatandaşı partinizde kendine yer bulabilir mi?

FZ: Elbetteki yer bulabilir. Seve seve katılmasını arzularız. Zaten aramızda muhafazakar olmayan insanlarımız mevcut. Biz sadece belirli bir dünya görüşüne sahip olan insanların siyasi partisi olmak ya da o şekilde sınırlandırılmak istemiyoruz. Tam tersine partimizin Almanca isminde çeşitlilik kelimesi var bu çeşitliliği biz fiilen yaşamak istiyoruz. Partimizin kapıları Almanya’daki problemleri ele almak isteyen her vatandaş için açıktır.

İY: Partinize üye olmak isteyen bir kişinin Türkiye’deki siyasi görüşü sizin için önemli midir?

FZ: Hayır. Terör örgütlere sempati duyan kişileri partimize almıyoruz. ondan ziyade belli bir siyasi görüş bizim için önemli değil.

İY: İlk seçimlerdeki hedefleriniz nelerdir? Hangi başarı kriterlerini belirlediniz ve nasıl bir strateji izleyeceksiniz?

FZ: Partimizin daha yeni yani Ocak ayında kurulduğunun altını çizmek isterim. Çok hızlı bir şekilde isabetli adımlar atabildik. İlk hedefimiz elbette Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak ve bu seçimlerden en azından bir vekil elde etmek. Biraz evvel de ifade ettiğim gibi parlamento seçimlerinde baraj bulunmamaktadır.

Dolayısıyla çok düşük bir oyla, takriben 0.6 ya da 0.7 gibi bir oranla bir vekil çıkarabilirsiniz. Eğer bir vekil çıkarırsanız aynı zamanda 0.5 barajını aşmış oluyorsunuz.

0.5 barajı ne demektir? Devletten beş sene boyunca her sene maddi yardım almak demektir. 250.000 oy toplayabildiğiniz örneğin. Takriben her sene 250.000 Euro alacağınız demektir. Bu partimiz için büyük bir başarı olur orta vadede gerçekleştirmek istediği hedefler için önemli bir basamak olur.

Dolayısıyla seçim stratejimiz birkaç bloktan oluşuyor. En önemli blok sosyal medya medya blokudur. Sosyal medyada düşüncelerimizi ve siyasi görüşlerimizi etkin bir şekilde dile getirmeyi hedefliyoruz. Burada hem canlı yayınlara katılarak hem de adaylarımızı tanıtarak ve siyasi görüşlerimizi isabetli bir şekilde dile getirerek büyük hedef kitlelere ulaşmak istiyoruz.

Aynı zamanda konferans ve mitingler vermeyi hedefliyoruz. Burada da Almanya’nın genelinde mitingler düzenlemek istediğimizi belirtmek isterim. İnsanlarımıza dokunmak istiyoruz düşüncelerini fikirlerine dinleyip buna yönelik söylemler gerçekleştirmek istiyoruz. Parti programımız oldukça geniş. Parti programımızda bulunan fikirleri kamuoyuna yansıtmak istiyoruz. Algılanmak için elbette ki provakatif söylemler de geliştirebiliriz.