Bilim, zeka ve dayanışma yarışı
“Virüse karşı önce hangi ülke başaracak?” Bu sorunun cevabı ülkeler arasında olimpik bir yarışın sonucunu merak anlamı taşımıyor. Çünkü, bilindiği gibi dünyanın meselesi çok büyük ve dramatik…
Herhangi bir ülkenin başarması; yani virüsün yayılmasını durdurup, tehlikeyi sınırlaması ve tedavi edici bir buluşa imza atabilmesi bütün ülkeler için anlam taşıyor. Binlerce laboratuvarda, yüzlerce kriz merkezindeki yarış ortak bir model ve topyekün kurtuluş umudunu anlatıyor.
Bir model sonuca ulaşmalı ki ötekiler de aynı yolu izleyebilsin. Bir anlamda bütün ülkeler, bütün toplumlar virüse karşı akıl, bilim, zeka, koordinasyon ve dayanışma yarışı veriyor. Yarışın her aşaması bütün insanlık için zaman karşı hayat mücadelesi adına nefes kadar kıymetlidir. Herkesin birden başarması gerekiyor ki bütün ülkeler güvende kalabilsin. Özellikle bir çanaktan farksız olan Avrupa’yı artık tek bir ülke gibi düşünmek gerekiyor. İtalya çözmeden kimse gerçek anlamda rahat olamaz ya da vak’a sayısı gerilerde olan Türkiye virüsün üstesinden gelmeden kıtanın geri kalanı güvende olamaz. Bu yüzden kimin metodu başarıya ulaşırsa bu aynı zamanda herkesin geleceği için bir yol haritası olacak.
Güney Kore ve Almanya inanılmaz test başarıları sayesinde tanı ve izolasyonda bir adım öne geçti. İki ülke de bu sayede yüksek tanıya rağmen düşük ölüm oranlarıyla, ilacı bulunmamış olsa da Kovid-19’a karşı bir tedavi üstünlüğü yakalamayı başardı. İki ülkede de ölümler binde birler seviyesinde seyrediyor. Virüse karşı insanlığın çaresiz olmadığını gösteren iki olumlu örnekten söz ediyoruz. Öte yandan ABD ve İngiltere Kovid-19 yayılımını önleyememekle birlikte hızlı tanı kiti icadında son aşamaya gelmiş bulunuyor. Bu da bütün dünya için hastalığın tesbit ve izolasyonu açısından umut verici haber demektir.
Çin’de de hastalığın yayılmasının durduğuna dair haberler var ama en başta, Aralık ayında “Herşey kontrol altında” diyerek bütün dünyayı yanıltan bir rejime nasıl güvenebiliriz? Ürettikleri tanı kitlerinin işe yaramaz olduğu İspanya ve Türkiye’de görüldü. Böyle olduğu için bilim dünyası Çin’deki hasta öyküleriyle ilgileniyor ama diğer gelişmelere mesafeli yaklaşıyorlar.
Türkiye ise, virüsün özellikle Avrupa’ya kıyasla geç bulaştığı ve yayıldığı bir örnektir. Bu açıdan şansımız var veya vardı. Şimdi artan vaka sayılarıyla dünyada 15. sıradayız ve hergün açıklanan sayıların gösterdiği trend iyi bir sinyal vermiyor. Sağlık Bakanlığı’nın ve Bakan’ın çabaları hatta çığlıkları işin ciddiye alındığına dair güçlü referanslar ama bütün mesele Kovid-19’un ne zaman kontrol altın alınacağıdır. Soru ortaya böyle konulduğunda tıpkı Almanya, Güney Kore veya Vietnam gibi olumlu örneklerin izlediğinden başka yöntem bulunmuyor. En azından şimdilik. Test sayımızı hala istediğimiz düzeye çıkaramadık ve sokağa çıkmama büyük ölçüde sağlansa da kesinlikle ideal noktada değiliz. Şimdilik en büyük avantajımız vak’a sayısının sağlık sistemimizin taşıma kapasitesinde seyretmesidir. Ama hızlı artıyor.
Bu aşamada ülke çapında koordinasyon ile sevk ve idare tek mücadele silahımız. Bunun için de iyi örnekleri daha seri ve cesur şekilde uygulamaktan çekinmeyelim. Dünya bir yandan hastalıktan kurtulmaya çalışırken bir yandan bilim ve yaratıcı zeka yarışındayken kendimizi bunun dışında görmeyelim. Başarmak demek sözgelimi illa ilacı bulmak değildir, iyi bir yönetimle hastaları ve hastalığı çerçeveleyip kontrolü sağlamak da en bunun kadar büyük bir başarı olacaktır.