Arakanlı Müslümanların maruz kaldıkları saldırı ve açlıktan kurtulmak için çıktıkları ‘umuda yolculuk’ hayalleri okyanusta ölüme dönüşüyor. Batmak üzere olan teknelerde 8 binden fazla insan yardım bekliyor.
[Karar]
Myanmar'da maruz kaldıkları saldırı ve açlıktan kurtulmak için Arakanlı (Rohingya) Müslümanların çıktıkları ‘umuda yolculuk’ hayalleri Tayland, Endonezya ve Malezya açıklarında ölüme dönüşüyor. Batmak üzere olan teknelerde 8 binden fazla insan yardım bekliyor. Parası olanın az da olsa kurtulma şansı var onlardan bazıları The Guardian'a ölüm yolculuğunu anlattı.
Muşambadan yapılmış çadır evlerinde kalabalıklar halinde yaşayan ve temiz su içmeyi çoktan unutmuş Burmalı ve Bangladeşli mülteciler, denizin korkunç hikayesini cinayet, ellerindeki yiyecek ve içecekler için birbirlerini tehdit etme ve tekneden atılan cesetlerle özetliyor.
Anne, baba ve çocuğu kalaslarla döverek öldürdüler
35 Yaşındaki Muhammed Amin, yaşadığı sayısız dehşet hikayelerinden birini anlatıyor: Baba, anne ve bir de çocuktan oluşan bir aile, kalaslarla öldürülene kadar dövüldü; ardından cesetleri okyanusa atıldı.
Muhammed Amin gemide üç ay geçirdikten sonra şu an Endonezya’daki Langsa limanında kurulan mülteci kampında diğer 677 kişi ile beraber kalan Rohingyalı Müslümanlardan yalnızca biri.
Kampa girmek büyük kazanım
Mültecilerin kampa girebilmeleri dahi büyük bir savaşın sonucu elde edilen kazanım olarak kabul ediliyor. Mültecileri taşıyan gemi, civar ülkelerin hiçbiri tarafından kabul edilmediği gibi hükümetlerin deniz kuvvetleri, mültecilere ait gemiyi geri püskürtmüştü. Gemi batmak üzereyken Açe’li balıkçılar tarafından kurtarılarak Langsa kıyısına çekilmişti.
En az 8 bin insan ölüme sürükleniyor
Onlar, aylar sonra tekrar karaya ayak bastılar fakat Tayland, Endonezya ve Malezya açıklarındaki su ve yiyecek sıkıntısı çeken mültecilerin 6 bin ila 8 bin arasında ya da daha fazla olabileceği tahmin ediliyor. Birleşmiş Milletler BM, söz konusu 8 bin kişi için her an karşılaşılabilecek bir insanlık krizine karşı uyarıda bulundu.
21 yaşındaki Muhammed Refik, bindiği geminin Endonezya’ya doğru ilerlediğini ve Endonezyalı deniz birliklerinin kendilerini karşılayarak yiyecek ve içecek verdikten sonra ‘yolculuğunuz nereye’ diye sorduğunu anlatıyor. ‘Malezya’ cevabını vermek zorunda kalan mültecilerin Endonezyalı yetkililerden aldığı cevap, onlar için dünyanın istenmeyen kişileri olduğu gerçeğini kanıtlar gibi: ‘Evet, Malezya’ya gidin.’
Malezya’ya varan mülteciler, aynı cevabı aldılar.
Endonezya, Langsa’da sağlık hizmetleri, zayıflamış bilekleri ve sırtında derin kamçı izleri bulunan mültecilere ilk müdahale hizmeti veriyor.
Muhammed Refik, gemideki farklı grupların, birbirlerine karşı şiddet uyguladığını söylüyor: Bize çekiçlerle vurdular, bıçaklarla saldırdılar.
Gemide bulunanlardan çoğu Burma’da zulme maruz kalmış Rohingyalı azınlıklar. Onlar nesillerden bu yana Burma’da yaşamalarına karşın ne vatandaşlık ne de oy kullanabilme hakkına sahip değiller.
Artık Endonezya’daki Langsa’daki mülteci kampında bulunan ve Burma’da çiftçilik yaptığını söyleyen Amin, köylerinin ateşe verildiğini ve kaçamayacak kadar yaşlı olan annesinin yanarak öldüğünü anlatıyor.
Malezya’da kocasıyla tekrar bir araya gelebilme umudu ile Arakan’dan gemiye binen üç çocuk annesi Zukura Hotun, “Hükümet bize işkence yapıyordu” diyor.
Kampta bulunan diğer Rohingya asıllı Bangladeşli Müslümanlardan kimi Malezya’ya ailelerine kavuşmak için giderken kimi iş bulmak için kimi de evlenmek için gittiğini söylüyor.
Rohingyalı Müslümanlardan bir kısmı ülkelerinde Budistlerin saldırılarına maruz kaldığı için Bangladeş’teki BM Mülteci kampına sığınsa da kamp onlara acılı bir hayatın farklı şeklini sunuyor.
Kim bilir hikayeleri neydi?
Ömrünü Bangladeş’teki mülteci kampında geçiren Refiki, “Bu yolculukta kaç kişinin gelip geçtiğini kimse tam olarak bilemez” deyip ekliyor: Yolculuğumuz süresince 200’den fazla mülteci öldü. Kim bilir hikayeleri neydi.
Langsa Geliştirme Komisyonu Başkanı Sayid Oestman gemide birbirine saldıran iki grup arasındaki tansiyonunu kampta da yüksek olduğunu belirtti.
Oestman “Bangladeşliler Malezya’ya çalışmaya gitmek isterken, Burmalılar ülkelerindeki mezalimden kaçıyor” diyor.
Tıbbi malzeme ihtiyacı var
Endonezyalı yardım severler, kampa tuvalet vb temel ihtiyaçların kurulabilmesi ve ellerindeki ikinci el kıyafetlerin ulaştırılması için yardımda bulunuyor. Oestman, kampta acilen tıbbi malzeme ve vitamin ilaçlarına ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Mültecilerden 25’i durumu ağır olduğu için hastanelere kaldırılmış durumda.
Kampa açılan sokakta toplanan kalabalık ise mültecilerin durumuna bakakalan şaşkınlıklarıyla kampın kapısına yığılmış durumda. Bazılarının ellerinde getirdikleri yumurta ve şehriye gibi gıdaları verebilmesi için kampa girmesine izin veriliyor.
62 yaşındaki İsmail Hanife, kampta bulunan dindaşlarının durumunu kontrol etmek için sık sık kampa gelerek onlarla konuşuyor.
Hanife şöyle konuşuyor: Dün geldiğimde onları ne elbisesi ne de yiyeceği olmayan hayvanlar gibi buldum. Esselamualeykum dediğimde hepsi de ağlıyordu. Çok açlardı. Bangladeşlilerden bazılarının hayatta kalabilmek için kedi idrarını içtiğini duydum.
Parası olan hayatı satın alıyor
Yolcuların hepsi gemide aynı uzunlukta kalmadı. Bazıları iki aydan fazla, diğer bazıları ise bir hafta kadar. Kendilerini Malezya’ya ulaştıracak kaçakçılara ise 5 ila 8 bin Malezya Ringgit’i arasında değişen ücret ödemişler.
Gemi kaptanın kendilerini terk etmesinden bu yana 25 gün geçmiş. Amin, gemide iç içe girmiş vaziyette çömelerek uyuduklarını anlatıyor:
Kaptan ve mürettebat bizi terk ettiğinde hıçkırıklarla ağlıyordum. Bangladeşli bir adam dedi ki ‘kaptan bizi bırakıp kaçtı, Allah’a dua edip namaz kılalım’, fakat namaz kılacak kadar yerimiz bile yoktu.