Peygamberimiz “Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semada bulunanlar da size merhamet etsin” hadisinde ‘insanlara’, ‘mü’minlere’, ‘sâlihlere’ veya ‘fakirlere’ diye bir kayıt yoktur. Yeryüzünde bulunan bütün mahlûkata, bütün insanlara, hayvanlara karşı merhametli olmak söz konusudur.
PROF. DR. NİYAZİ BEKİ | KARAR
İnsanlar her zaman kolay ve kısa yoldan kâr elde etmek ister. Kuşkusuz insan için en büyük kazanç Allah’ın rızasını kazanmak ve rahmetine nail olmaktır. Rahmetin yağmur gibi sağanak, sağanak yağdığı mevsim ise Ramazan ayıdır.
Allah’ın rahmet ve rızasına ulaşmanın en kısa yolu da Ramazan ayıdır. O halde, her insan vicdanının derinliklerinde yer alan bu kısa ve kolay yoldan Allah’ın rahmetini, lütfunu ve rızasını kazanma arzusuna ciddi kulak vermeli ve adeta ayakları altına serilmiş bu kazanç yolunda bütün benliğini seferber etmelidir.
Rahmete, ilahi merhamete kavuşmanın en önemli bir yolu başkalarına merhamet etmektir, şefkat elini uzatmaktır, yardımda bulunmaktır. Peygamberimizin (s.a.v) ilahî rahmet yolunu gösterirken kullandığı şu sözleri oldukça manidardır: “Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder.
Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semada bulunanlar da size merhamet etsin. Özellikle rahim (akrabalık bağı) Rahman’dan bir bağdır. Kim bu sıla-i rahim bağını korursa, Allah da onunla (rahmet bağı) kurar, kim de bu bağı koparırsa, Allah da ondan (rahmet bağını) koparır.” (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16)
Bu hadis, merhametin ehemmiyetini anlatmak açısından çok önemlidir. Merhametli olanlar derken ifadenin mutlak bırakılmış olması dikkat çekicidir. Yani hadisin ifadesinde ‘insanlara’ veya ‘mü’minlere’ veya ‘sâlihlere’ veya ‘fakirlere’ diye bir kayıt yoktur. Öyleyse bütün mahlûkata karşı merhametli olmak söz konusudur.
Yani yeryüzünde bulunan sâlih-fâcir bütün insanlara, ehlî-vahşî bütün hayvanlara karşı gösterilecek merhamet, Rahman’ı yâni rahmetine nihayet olmayan Allah’ı hoşnut edecek bir davranıştır. Allah’ın merhametli olanlara merhamet etmesi demek, onlara ihsanını bol kılması, ziyade ikramda bulunmasıdır, onları mağfiret etmesidir. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez”( Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65) düsturu da ayrı bir terennümün sesidir.
BİZE UZANAN RAHMETİN ELLERİNİ BOŞ ÇEVİRMEYELİM
“Evet, şu hadsiz kâinatı şenlendiren, bilmüşahede rahmettir. Ve bu karanlıklı mevcudatı ışıklandıran, bilbedahe yine rahmettir. Ve bu hadsiz ihtiyacat içinde yuvarlanan mahlukatı terbiye eden, bilbedahe yine rahmettir. Ve bir ağacın bütün heyetiyle meyvesine müteveccih olduğu gibi, bütün kâinatı insana müteveccih eden ve her tarafta ona baktıran ve muavenetine/yardımına koşturan, bilbedahe rahmettir. Ve bu hadsiz fezayı ve boş ve hâlî âlemi dolduran, nurlandıran ve şenlendiren, bilmüşahede rahmettir.
Ve bu fâni insanı ebede namzed eden ve ezelî ve ebedî bir zâta muhatab ve dost yapan, bilbedahe rahmettir.” (Sözler,10 ) Öyleyse bu rahmet ayında rahmet sahibi rabbimizi razı etmek suretiyle rahmetinin dergâhına uzanalım. Tembel tembel gelip yan yatmakla bize uzanan rahmetin ellerini boş çevirmeyelim. Bilakis bu ayda bize özel olarak uzanan rahmetin elini öpelim, başımıza koyalım, rahmeti hürmetle karşılayalım ki rahmete layık olalım.