“Zulm ile âbâd olanın âkıbeti berbâd olur”
Gücü elinde bulunduranların, karar vericilerin kurallara göre hareket etmesi, yani âdil davranması esastır. Yargı, bütün erklerin üzerindedir. Cumhurbaşkanından sade vatandaşa kadar herkesi denetler. Kurallara uymayanı kim olursa olsun cezalandırır. Yargının “Türk Milleti adına karar vermesi” kanundur. Bu büyük yükü taşır. Sadece kurallara bağlıdır ve kimse tarafından ele geçirilemez.
Bugün bozulan işte budur.
Siyasi rekabetleri zora başvurarak, kuralları yok sayarak veya askıya alarak zorlamanın faturası ağırdan ağırdır. Zulüm, adaletsizliğin azgınlaşmasıdır. Başlıkta verdiğim mısra, azgınlığın sonunu söyler. Tarihin yargısıdır. Hiç şaşmaz. Kesin sonuçtur.
Diyeceğim o ki ne duruma düştüğümüzü göreceğiz. Kanıksar ve normalleştirirsek başımız beladan kurtulmaz. Borsanın çöküşü, doların yükselişi ve bir anda yüzde on beş fakirleşmemiz adaletsizliğin kör kılıcıyla geldi. Ve bunlar daha görünenlerdir. Başka etkileri olacak ve yıkıcı şekilde dalga dalga yayılacaktır. Bu işin sosyolojisi, psikolojisi, sosyal ve ekonomik faturası böyledir.
Anlaşılması için döne döne üzerinde durmalıyız: Bu algıyı ve algıdan gerçek gerçekliğini ortadan kaldıracak kararlar alınması devlet hayatımız için elzemdir. Umalım ki salim akılla bunları düşünürüz. Halkı fakirleştiren iş bilmezlik, yönetememenin olumsuzluklarıyla birleşince zelzele durmaz. Adaletsizlik toptancı kötücülüktür. Dirlik düzen bırakmaz ve maddî-mânevî kesin şekilde yoksullaştırır.
“MAHKEME KADI’YA MÜLK DEĞİL”
Her nesil yaşadıklarının hesabını tarih önünde verir. Nasıl yaşadığımız, neler yaptığımız, nasıl gideceğimiz ve ne bırakacağımız önemlidir. Nasıl anılacağımız önemlidir. Biz gideceğiz, Türk Devleti ebediyen yaşayacaktır.
Biliriz ki “Mahkeme Kadı’ya mülk değildir.” Mahkeme hâkimin mülkü değildir. Ülke de gücü verdiklerimizin mülkü değildir. Emanetçidirler. Tek ve değişmez cümle şudur: Onları kanunlar ve kurallarla hareket etmek üzere yetkilendirdik. Ve yine kanunların tayin ettiği şekilde sorumluluk verdik. Sorumluluktan kaçamazlar.
“Adalet mülkün temelidir” sözünün hükmü değişmez. Bu temel sarsılır ve yıkılırsa olan ülkeye olur. Kaybeden memlekettir, hepimiziz. Haksızlık varsa, adaletsizlik algısı varsa sebep olanlara hâlisâne hatırlatılacak söz bellidir:
“Zulm ile âbâd olanın âkıbeti berbâd olur”.
GEL DE YANMA!
Evet üç günde yüzde on beş fakirleşmişiz. Bilenler söylüyorlar. Ekonomi yönetiminden de yanlış diyen çıkmadı. 26 milyar dolarımız uçmuş. Kayıp daha da devam ediyor. Sebebi, yolsuzluk iddiasıyla İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve tutuklanması. Ortalığın karışacağı bilindiği halde niçin bu “yargı sopası”nın kullanıldığını anlamak lazımdır. Bize kimse karşı çıkamaz otoriterliğinin geldiği son noktada “yargı sopası”yla ilerliyoruz. Birilerinin iktidarının devamı için girişilen zor karşısındayız. Gücü verdiklerimiz, bizim gücümüzü böyle kullanıyorlar diyenler maalesef haklı. Ne yazık ki görüntü ve gerçek bu.
Elbette kimsenin haksızlık hukuksuzluk hakkı olamaz. Kim ne yaptıysa bakılsın! Yolsuzluksa bakılsın! Yağma ve talansa bakılsın! Halkın parasının çarçur edilmesine bakılsın! Haksızlık karşısında iktidar muhalefet tavrı farkı olmaz. Kanun önünde eşitlik gözetilerek bakılsın! Yargı erki bağımsızdır. Yargı, haysiyetiyle hareket etsin ve bakılsın. O zaman kimsenin bir şey demesi mümkün değildir. Çünkü “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dediğimiz objektif kurallar işler.
Mesele yolsuzluk, yağma, talan ve milletin parasını kaybettirmek ise bakacağımız onca şey var ki. Millet nasıl yoksullaştı? Hazine nasıl tamtakır hale geldi? Bunlar durup dururken olmadı. Yanlışlarımızla bu hale geldik ve kimse de sorumluluk almadı. Olacak iş mi?
Şu veya bu niyetlerimiz uğruna hakkı hukuku gözetmediğimiz için bu durumlara düştük. Borsa bunun için sarsıldı. Yabancılar acele çıktı. Dolar fırladı. Merkez Bankası borç aldığımız rezervlerden dolar satarak yükselişi yavaşlatmak zorunda kaldı. Yetmedi ve maalesef yetmeyecek.
ÇARE “ADALETİ TESİS ETMEK”
Bilenler, köklü tedbir alınmazsa kayıp durdurulamaz diyorlar. “Köklü tedbir” denen bellidir: Öncelikle kurallara, hakka hukuka, yani adalete dönmektir.
Evet, bin kere tekrar edilse yeridir: Mesele yolsuzluk, yağma, talan ve milletin parasını çar çur etmek ise bakacağımız yığınla iş var. Fakat bu sonuncuya bakmak bile çok şey anlatır: Üç günde kaybettiğimiz 26 milyar dolar para, yolsuzluk iddiasıyla yöneticilerini tutukladığımız İstanbul Belediyesi’nin iki yıllık bütçesi kadar. Ankara Belediyesi’nin altı yıl boyunca kullandığı bütçeden fazla bir para.
Bunu yapan vatandaş değil. Vatandaşın kabahati seçmek ve susmaktan ibaret. Şu muhalefet partisi veya diğeri de değil. Onların suçu muhalefet edememek.
Bu duruma sebep olanlar herhalde bellidir. Soran ve sorabilen yok. Çünkü adaletten eser yok. O halde protesto haklarını kullanan göstericilere, halka ne diyelim ki geri çekilsinler?















Ellerinize sağlık.Saygılarımla
Yanıtla (3) (1)Tek çare "DEMOKRASİ"
Yanıtla (8) (0)Tek çare "ADALET"li bir Hukuk düzeni.
Hırsız hangi partiye mensup olursa olsun, hırsızdır, yaptığının karşılığını mutlaka almalı,
"Vallahi kızım Fatıma dahi olsa cezalandırırım"prensibi,adaleti olmalı devlet yönetiminde.
Boykot kararı 'milli ekonomiye darbe' imiş öyle diyor. üç günde 26 milyar doları havaya savurmaktan daha büyük darbe mi olur!
Yanıtla (10) (0)Adının başında "adalet" sözcüğü taşıyan iktidar partisi, adaletle yönetmiyor. Yazık!
Yanıtla (7) (0)Başlık şöyle doğru olacak: Zulmile âbâd olanın âhiri berbâd olur." Vezne böyle uyuyor hocam.
Yanıtla (3) (0)Hocam.
Yanıtla (1) (1)Yine Jan Dark gibisiniz; yoksa Ulubatlı Hasan mi? Normalin ne olmadı gerektiğini ariz amik dillendirmissin . Yalnız ZULÜM 1789 da başladı diyenlerin umrunda olamazsınız. Umutsuzluğa düşmeden konuşmaya devam. Yoksa bu da sizin kabahatiniz olur.
İktidar siyaset kurumunu gasp etmek istiyor. Millet buna göz yummaz.
Yanıtla (7) (0)İktidar milletin göz bebeklerine dikkatle baksın. Bunlar deli gözbebekleri.
Bu ülke insanını yaratan ve yaşatmaya devam eden Allaha inanan insanların yaptıkları sünnetullaha dokunmaya az kalmıştır heralde, son yapacakları şey hepimizi cehennem ateşi gibi kavurmaz inşallah. Korku her eve sirayet etti sadece bu zulmü yapanların evleri korkusuzca ve şenşakrak.
Yanıtla (17) (2)