Başlayanlar ve bitenler...
Bâzıları bir savaşın başladığını, bâzıları ise sona erdiğini fark edemezler.
Birincisine örnek olarak devletimizi gösterebiliriz.
1984’de, kendine bağımsızlık savaşçısı (sevsinler!) süsü veren bir örgüt Türkiye’ye posta koyma ahmaklığına girişdikden yıllarca sonra dahî bunu hâlâ alelâde bir zâbıta vak’ası zanneden cingöz politikacılara sâhibdik.
Bugünse Kandil, Diyarbakır ve hattâ (Weyl!!!) TBMM’de mevzîlenmiş (Kılıçdaroğlu Kemâl Bey jargonuyla söyleyecek olursak) “arkadaşlar” bu savaşın en az birkaç aydır sonuçlanmış bulunduğunu idrâkden âcizler.
***
Hani bâzı animasyon filmlerinde görürüz; bir kedi dam üzerinde telâşla yürürken o damın sona erdiğini farketmez ve hâlâ boşlukda yürümeğe devâm eder.
Ama bir an gelir ve uyanıp aşağıya bakarak artık altında bir zemînin bulunmadığını görünce dehşetle miyavlayarak güm diye yere çakılır.
***
Birileri, diyorum, gidip kendilerine îzâh etse de boş yere daha bir sürü aldatılmış Kürd gencinin hayâtı, daha doğru dürüst o hayâta başlamak bile nasîb olmamışken, sönüp gitmese…
Kim denecek olursa; o konuda sıkıntı çekilmez sanırım…
Kandil’in yolunu gide gele artık ezberlemiş bir alay değerli yurddaşımız var.
Onlardan biri bu görevi deruhde edebilir.
Ama bu şahsın oraya varmaya hâlâ yüzü olur mu orasını tabii bilemem.