İktidarın CHP’ye yönelik “yolsuzlukla, rüşvetle” amansız mücadelesi….

Kamuoyu araştırmaları CHP’yi birinci, AK Parti’yi ikinci gösterdiği sürece Cumhurbaşkanı, anlaşılıyor ki, CHPyi “silkelememeye” devam edecek. Bu çok erken bir seçik mücadelesi… Erdoğan kâh ‘ihaleye fesat karıştırma, haksız mal edinme’ diyerek, kâh ‘terörle bağlantı, iltisak’ diyerek, kâh ‘SGK’ya ödenmemiş borç’ diyerek seçmen nezdinde itibarsızlaştırana kadar yargı eliyle “silkelemek” temel stratejilerinden biri…

Partisinin Konya İl Kongresi’ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında bunu açık açık söyledi. Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasına tepki gösteren CHP’yi “Siz dahil hiç kimsenin hukuku ve kanunları hiçe sayma hakkı yoktur. Hoşunuza gitse de gitmese de hukuk işleyecek siz de buna saygı göstereceksiniz” sözleriyle hedef alan, ana muhalefet liderine adeta okkalı bir hukuk dersi veren Erdoğan şöyle dedi:

“Birkaç yıla sokağa çıkacak, hatta milletin yüzüne bakacak halleri kalmayacak.”
Elbette bunu pat, küt diye böylece söylemiyor ama mesele tam olarak bu, seçmenin CHP’ye ‘iktidar olabilirsin’ teveccühü azalıncaya AK Parti yeniden anketlerde birinci çıkıncaya kadar CHP’li belediye başkanlarına operasyonlara devam edilecek gibi görünüyor.

“İhaleye fesat karıştırma” ve “haksız mal edinme” suçlamasıyla tutuklanan Beşiktaş Belediye başkanı Rıza Akpolat ve tutuklanan diğer isimlerle ilgili şu anda yargıdaki vahim siyasallaşmaya rağmen hukuken bir şey söylemek doğru değil.

Belki de gerçekten suçsuzdur… Belki de hakkındaki iddialar doğrudur ve gerçekten hukuken “kuvvetli suç şüphesi” vardır... Bilmiyoruz. Sonuçta siyasetçi ve siyasetçilere akçeli ilişkilerde kefil olunmaz.

Ama soru şu:
Kamu kurumu ihalesine fesat karıştıran, rüşvet veren, haksız mal edinen, mal varlığı değerlerini aklayan bu ülkede bir tane AK Partili Belediye başkanı yok mu? AK Partili belediye başkanlarının tamamı sütten çıkmış ak kaşık, kirli olan, yolsuzluğa bulaşan sadece CHP’li belediye başkanları mı?

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve tutuklanan 23 kişi arasında Aziz İhsan Aktaş isimli biri var. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmasının göbeğine Aziz İhsan Aktaş’ı oturtmuş. Rıza Akpolat ve 23 kişi ‘suç örgütüne üye olmak’, ‘rüşvet verme, ‘ihaleye fesat karıştırma’ suçlamasıyla Aziz İhsan Aktaş ise “örgüt lideri” suçlamasıyla tutuklandı.

Aziz İhsan Aktaş sadece Beşiktaş Belediyesiyle kirli ilişkilere girmemiş, bilakis CHP’li Beşiktaş Belediyesiyle yaptığı kirli ihale işlerinin kat kat fazlasını İstanbul’daki AK Partili ilçe belediyelerle de gerçekleştirmiş.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturmayı yürütürken Aziz İhsan Aktaş ile ‘ihaleye fesat karıştıran’, ‘haksız mal edinen’ AK Partili Belediye başkanlarını görmemişler mi?

Soruşturmayı yürüten savcı çıkıp “Soruşturmamızı titizlikle yürüttük ve İstanbul’da Aziz İhsan Aktaş ile kirli ilişkiler içinde olan bir AK Partili belediye başkanı görmedik” diyebilir mi?

Eğer iktidar gerçek anlamda bir “yolsuzlukla mücadele operasyonu” başlatmış olsaydı netice başka türlü olurdu, tutuklanan sadece CHP’li Rıza Akpolat olmazdı.

Zaten temel sorun şudur: Yargının bağımsız ve tarafsız olması!.. Bu konuda güven olmağdı zaman haklı bir soruşturma da şüpheyle karşılanıyor.

23 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın böyle bir hassasiyeti olsaydı Siyasi Etik Yasası’nı çoktan çıkartmış olurdu.

Cemil Çiçek’in Meclis Başkanlığı döneminde, onun girişimiyle bir Siyasi Etik Uzlaşma Komisyonu kurulmuştu, partilerin uzlaşarak hazırladığı Siyasi Etik Kanun Teklifi 26 Aralık 2012’de Meclis Başkanlığına sunuldu fakat ne olduysa oldu kanunlaşamadı.

Neden kanunlaşamadığını Cemil Çiçek, değerli büyüğüm Ahmet Taşgetiren’e yaptığı açıklamada şöyle anlatmıştı: “3-4 maddelik bir yasa öngörülüyordu. Bu ölçüler gelirse siyasette adam kalmaz, denilerek reddedildi. Ortalıkta siyasetçilerin araçlarına çantalar dolusu para konulduğu iddiaları var. Bu iddia suç örgütü lideri olarak tanıtılan birisine ait. Bunu görmezden gelebilir misiniz?” (11 Haziran 2021)
2016 yılında bir kez daha teşebbüs edildi yine neticelenemedi.

Hatırlarsanız Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ve DEVA Partisi lideri Ali Babacan hükümette bulundukları dönemde birlikte “yolsuzlukla mücadele paketleri” hazırladıklarını ama Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “siyaset yapacak, il, ilçe başkanı bulamayız” diye reddedildiğini paylaştılar.
2019 yılında bir kez daha denendi. 2019 yerel seçimlerindeki zaferden sonra CHP “siyasi etik yasa” teklifi verdi Meclis’e ama AK Parti yine yanaşmadı.

AB İlerleme Raporları “yolsuzlukla mücadele” konusunda Türkiye’yi sürekli eleştiriyor. Avrupa Birliği’nin yolsuzlukla mücadele konusunda Türkiye’yi eleştirmesi, ülkemizin itibarı açısından utanç verici değil mi?
Avrupa Birliği bize yolsuzlukla mücadele konusunda tavsiyelerde, uyarılarda, ikazlarda bulunuyor?
23 yıldır ülkeyi yöneten ve “çalışacak il, ilçe başkanı bulamayız” diyerek “Siyasi Etik Yasa”yı çıkarmaya yanaşmayan iktidarın CHP’li Belediyeler üzerinden “yolsuzluk, rüşvet” operasyonu başlatması, yolsuzluk, rüşvet üzerinden CHP’yi eleştirmesi “turpların büyüğü heybede” diyerek CHP’ye parmak sallanması baya baya tuhaf kaçmıyor mu?

Hamiş: Düşünmeden edemedim “turpların büyüğü” jargonunu ilk olarak muhalefetten biri söylese başına ne gelirdi, nereden soruşturma başlatılırdı acaba?

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum