Trabzonspor’da kadro yetersizliğinin son faturası: Kupa
Bu sezonun şampiyonluk yarışındaki iki kayıp takım Trabzonspor ve Beşiktaş, perşembe akşamı Olimpiyat Stadında karşı karşıya geldi. Beşiktaş uzatma dakikalarında attığı golle maçı 3-2 kazanarak kupayı müzesine götürmeyi başardı.
Büyük vaatler ile 6 ay kadar önce işbaşına gelen, devre arasında 20 milyon eurodan fazla harcamasına rağmen kan kaybını durduramayan ve bu kısa sürede kulübede 3. teknik ekibi gören sayın Hasan Arat yönetimi, tam da eleştiri ve homurtuların başladığı şu dönemde adeta can havli ile kupaya sarıldı ve bir şekilde tutunmayı başardı. Kupa, bir süre daha ya da “eğer yeni sezon hazırlıkları camiayı tatmin etmeyecek bir sürece evrilirse “ evrilene kadar sayın Hasan Arat yönetimine bir nevi kredi olacaktır muhtemelen.
Trabzonspor ise açıkçası ligde kadro yapısı baz alındığında kolay sayılabilecek bir şekilde elde ettiği 3. sıranın yanına ekleyebileceği 10. Türkiye Kupasını , beraberlik golünü kaydeden Nicola Pepe’nin bir final maçına yakışmayacak akıl almaz hatası ile kaybetti.
Trabzonspor’da kupanın kaybında, takım kadro kalitesinden ve final performansından da önce başka bazı hatalar da vardı bize göre.
Öncelikle, varını yoğunu bu kupaya bağlamış Beşiktaş’ın
kendi evi İstanbul dışına çıkarılması, Ankara ve Ankara’nın doğusuna örneğin Samsun, Erzurum, Ş.Urfa veya Diyarbakır’a veya Bursa gibi çok sevildiği bir merkeze davet edilmesi gerekirdi.
Olimpiyat stadı Trabzonspor’un uğurlu stadı filan değildir. Trabzonspor’un bu stadyumda daha önce kazandığı kupalar Trabzonspor’un ezeli rakiplerinden değil de seyirci-taraftar kapasitesi Trabzonspor ile yarışması söz konusu olamayacak takımlara karşı kazanılmıştır.
Ancak bu kez rakip olan Beşiktaş’ın taraftarının birçoğu, önemli bir kısmı İstanbul dışından ve haliyle belirli bir zahmete katlanarak( buna, bölge emniyetinin iki sezon önceki Altay şampiyonluk kutlama maçında başlayan ve halen devam eden, izahı zor agresif tutumu dahil) maça gelen bordo-mavili taraftarlara kıyasla, hemen iş ve okul dönüşü eşofmanını ya da formasını sırtına geçirerek ve hatta yürüyerek kolaylıkla stadyuma geldi. Nitekim finaldeki 90 dakika boyunca, tribündeki uğultu ve tepkinin sahaya pozitif etki faktörü net olarak Beşiktaş lehine oldu. Bu durumun stadyum tercihi öncesinde öngörülmesi gerekirdi.
Yöneticiler , hafta sonu elde edilen fiyakalı Başakşehir galibiyeti ve getirdiği 3.lük rehavetini hemen o gece unutup an itibari ile takımı ve camiayı “sezonun maçı” durumuna dönüşen finale motive çalışmalarına başlamalıydı. Başladılar ise daha yoğun bir çaba gerektiği apaçıktı.
Tribün kura çekimi de Trabzonspor aleyhineydi.
Trabzonspor’a kurada düşen batı tribünü, aynı zamanda protokol tarafı olduğu için Trabzonspor tribünleri ve locaları, bürokrasinin her zamanki beleşçi tayfasının adeta işgali altındaydı. Bu durum, Trabzonspor taraftarının zaten genellikle çok iyi beceremediği sahadaki takımı motive etme ya da ateşleme işi performansını daha da verimsiz hale getirdi. Trabzonspor eşit hatta daha fazla seyirci sayısına rağmen zaman zaman da olsa deplasman hissiyatına büründü. Beşiktaş’ın Hatay maçındaki rotasyonu, yöneticilerinin hakemi etkileme çabaları, Olimpiyat Stadyumuna olan “aşırı memnuniyeti” dikkate alınmalıydı.
Hakem konusuna girmiyoruz zira hepsi birbirinden yetersiz ve kötü.
TRABZONSPOR’UN DÖRDÜ DE BİRBİRİNDEN KÖTÜ ORTA SAHASI; BERAT, UĞUR, FOUNTAS VE BARDHİ
Trabzonspor’un kadro kalitesi, Trabzonspor’un bu sezon elde ettiği ligin 3. sırasının hayli gerisinde bize göre.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kadroları bu sezon ligimizin dahi üstünde.
Beşiktaş’ın sezon başında hem kulüp başkanı A.N.Çebi hem de teknik direktörü Ş. Güneş tarafından şampiyonluk favorisi olduğu ve kamuoyunda birçok otoritenin bunu destekleyerek “ligin gizli favorisi Beşiktaş” iddiası malumdu. Yine Adana D. Spor’un kadro kalitesi itibari ile zirveyi zorlayacağı iddiası vardı.
Başakşehir zaten hep Avrupa Kupalarının plase takımı idi.
Oysa önceki sezonun şampiyon takımını adeta viraneye çeviren Trabzonspor, bu sezona da fecaat bir N. Bjelisca dönemi ile başlamış, 4 ay uğraştığı santraforu alamamış, aldığı yıldız oyuncu Orsiç sezona hiç başlamadan sezonu kapatmış, daha 5.hafta şampiyonluk yarışından kopmuş ve teknik adam değiştirmişti. Üstüne üstlük devre arasında 5 oyuncu daha gönderilmiş ( Bakasetas, Abdülkadir, Larsen, Tekliç ve Kurbelis) yerlerine ise sadece tek bir futbolcu alınmıştı; Tomas Menuier.
Öyleki ocak ayı gibi Pepe ve Onuachu Afrika kupasına çağrıldığında koskoca Trabzonspor sahaya 11 oyuncuyu sürmekte hayli zorlanmış, U 19 ve U 17 takviyeli kadrolarla arka arkaya tam 4 mağlubiyet almıştı.
Bütün bunların sonucunda koskoca Trabzonspor’un orta sahası, birazda yukarıda sayılan mecburiyetlerden dolayı ya vasat ya da vasatın altında olan Berat, Bardhi, Uğur ve Fountas dörtlüsüne kalıyordu.
Dört oyuncu da temaslı oyunu hem sevmediği hem de beceremediği için hemen her maçta rakipler orta sahayı adeta güle oynaya geçip savunma ya da Uğurcan ile karşı karşıya kalıyordu.
İkili mücadeleleri oldukça zayıf olan bu futbolcuların dördü de hava toplarında da hiç yoktu. Duran top savunmasında birer zaaftılar yani.
Dördü de hızlı değildi. Kazanılan hiçbir topta geçiş hücumunu organize edebilecek kadar çabuk da değillerdi. Hele süratli hiç değillerdi.
Bardhi’nin vasat duran top becerisi istisnası dışında teknikleri de vasattı. Süper lig bu tür sıradan oyuncularla doluydu. Hatta küme düşen takımlarda mesela Karagümrük’te çok daha iyi orta saha oyuncuları vardı.
Perşembe akşamı bu vasat dörtlü yine iş başındaydı.
Beşiktaş’ın küs, kulüp arayan, sezon içinde dışlanmış vs. futbolcuları önlerinde topu vızır vızır dolaştırırken bırakın presi faul bile yapmaktan acizdiler.
Onuachu’nun inanılmaz golünden sonra topu Beşiktaş’a bırakan ve bir daha geri alamayan bu dörtlüden Bardhi, o dakikaya kadar savunma ve Uğurcan’ın durdurduğu Beşiktaş’a adeta aptalca bir de penaltıyı hediye etti.
Hakem ilk yarıyı 1-0 TS lehine bitirmek üzereyken Bjk li bir oyuncunun geriye doğru oynadığı topa tamamen gereksiz bir şekilde ama akıllardan çıkmayacak bir aptallıkla kollarını açtı ve resmen rakibe altın tepside bir gol hediye etti. Oysa devre arasına 1-0 gidilmesi, çok açıktıki maçın kaderini çok ama çok etkileyecekti.
Fountas ise bu sezon vasat ve vasat altı takımlara attığı birkaç golün dışında ne savunmaya ne de hücuma sağlıklı bir katkı yapabildi. Özellikle rakiplere bakılınca bu kalite oyuncular Trabzonspor forması giyememeli. Hele hele bu tür “yabancı transferleri” uzun zamandır Trabzonspor’un kangren olmuş yarası.
Berat, kiralık oyuncu zaten ama Türkiye’de yetişen hemen her topçu gibi futbolu tam olarak bilmiyor. Oynadığı mevkide olmazsa olmaz “risk yönetimi özelliği” çok kötü. Hatta öyle bir özelliği hiç yok. Topu kullanırken yoğurdu üfleyerek yeme hassasiyetinde olması gerekirken, piknikte voleybol oynar havasında futbol oynamakta. Savunma özelliği de vasatın altında.
Umut Güneş için ise bence yazılacak hiçbir şey yok. Neden alındığı açıkça izaha muhtaç. Alındığı Alanyaspor’a geri dönse orada bile muhtemelen ilk 11 e giremez.
Nitekim Trabzonspor bu iki vasattan kurtulup yerlerine Trezeguet ve Pepe girince ,önce oyunda sonra da skorda dengeyi sağladı. Fakat futbolun cilvesi ya da kader her neyse tam da öne geçme ya da en kötü uzatmalara gidiyor derken, hem de beraberlik golünü atan Pepe affedilmez bir hata yapıp ceza sahası önündeki topu rakibe teslim etti. Top onca oyuncunun hiçbirine değmeden gol oldu.
Futbol hata affetmiyordu.
BİR TEKNİK DİREKTÖR TAKIMI ; TRABZONSPOR
Trabzonspor için doğal hedef şampiyonluk ve şampiyonlar ligidir.
Lig 3. lüğü Trabzonspor için başarı değildir.
Ancak Trabzonspor’un bu kadrosunun ,bu sezonki mevcut ligde aldığı 3.lük ve kupa finali, özellikle sezon içinde yaşananlardan sonra net bir başarıdır.
Bu başarının mimarıda Abdulah Avcı’dır.
Türkiye’de teknik direktör konusunun işsiz güçsüz kesim ve izmaritçi hırsız tayfanın her zaman ana gündemi olduğu, ellerindeki “leğen kalite” yerli ve yabancı oyuncuları kulüplere yamamak için “teknik direktör sirkülasyonunu en büyük fırsat” olarak gördükleri ve bu konuda tarih boyunca en çok Trabzonspor’a zarar verdikleri düşünüldüğünde TRABZONSPOR’UN ABDULLAH AVCI İLE YAKALADIĞI İSTİKRAR” bulunmaz bir nimettir.
Sezon boyunca ve kupa finalinde koskoca Trabzonspor’un kulübesinde oyuna girecek kalitede futbolcu olmaması, Trabzonspor’un yıllardır kanını emen “izmaritçi menajerlerin ve çürümüş altyapının “ enkazıdır.
Zaten sayın başkan Ertuğrul Doğan durumun farkında ve vasat futbolcular yerine Batista Mendy, Tomas Meunier kalite oyuncuların takviyesi ve teknik ekiple tam bir uyum içinde, Trabzonspor’u daha yukarılara taşımak için var gücü ile çaba göstermekte.
Yeni sezonda çok daha güçlü bir Trabzonspor herkesin beklentisi ve bize göre bu beklentinin gerçekleşme olasılığı heyecan verici.