TFF, yapay zeka ve B.Ş. rezaleti
Futbol, halen daha Türkiye’de en çok takipçisi olan spor. Gerek kulüpler bazında gerekse ulusal takım bazında hafta sonu oynanan futbol maçları ve sonuçları,
hafta başı okullarda,işyerlerinde, evlerde, pazarda, çarşıda vs. en çok konuşulan ya birinci ya da ikinci konu olmakta ülkemizde.
Tabi bu durumun, on milyonlarca insanın oyuna olan ilgisi kadar hatta belki ondan da çok daha fazlası ile, başta dört büyük kulübümüz olmak üzere yüz yıldan beri var olan kulüplerimize olan ilgi ve tutkuları ile de doğrudan alakası var.
Ülkemizde bu kadar büyük bir ilgi çeken futbola, doğal olarak ciddi boyutlarda yatırım da yapılmakta. Örneğin sadece bu sezon Fenerbahçe ve Galatasarayın A takımına yaptığı yatırım, üstelik ekonomik olarak hassas bir dönemin yaşandığı şu günlerde 100 milyon euro civarlarını telaffuz ettirirken, bir başka örnek olarak Trabzonspor’un bütçesi de, bulunduğu Trabzon şehrinin en yüksek şirket bütçesini oluşturmakta.
Yani kısaca ülkemizde kurulu futbol federasyonu TFF, gerek ulusal ve gerekse kulüpler bazında, futbolun uluslararası alandaki olağanüstü tanıtım kabiliyetinden dolayı “futbolun marka değeri” diye dertlenip durmakta.
Fakat Türk futbolunun, sayısı hatırlanamayacak kadar çok federasyonunun, hiçbir zaman hiçbir çözüm bulamadığı kanayan bir yarası var;
hakemler!
Hemen hemen hiçbirinin futbolu doğru dürüst bilmediği, muhtemelen futbolcu olamadığı için özlemini duyduğu dominant kimliği hakemlikte arayan, belki de bu nedenle insan ilişkileri ve iletişimleri ciddi sorunlu olan, bir okul ya da bir eğitim kurumunda meslek öğrenmemiş ama yine de profesyonel sayılan ve hemen tamamına yakınının bulunduğu yere torpille geldiğine inanılan hakemler!
Unutmadan buradan, başta Gençlik ve Spor Bakanlığı olmak üzere ülkemizdeki tüm yetkililere,
ilerleyen zamanlarda muhtemelen daha da genişleyecek ve taban bulacak şu çağrıyı yapalım;
“Türk Futboluna virüs misali musallat olmuş bu babadan oğula devir ve başına buyruk, bir dönemin dejenere Yeniçeri Ocağı misali, oyuna ve sonuca müdaheleleri ile Türk Futbolunu izlenmez ve çekilmez hale getiren kötü hakemlerden Türk Futbolunu ve Türk Milletini kurtarmalısınız!
Türk milleti bu insanları hak etmiyor!
Ve yapay zeka hikayesi de yaşanan bu rezaleti örtmeye yetmiyor.
B.Ş REZALETİ
Dün Trabzon’da çok kötü bir hakem yönetimi vardı.
Futboldan hiç anlamadığı apaçık belli ve muhtemelen ya “babadan oğul” ya da hakemlik camiasının en çok kullanılan tabiri “ torpil” ile bulunduğu yeri işgal eden bu hakem maçı adeta katletti.
Baştan sona kadar 90 dakika birbirinden tuhaf ve bir o kadar saçma düdükler çalan,
Trabzonspor’un mutlak gollük iki pozisyonunu olmayan faullerle durduran, Trabzonspor’un belki de en önemli oyuncusu B.Mendy’i faul olup olmadığı bile tartışmalı iki sarı kart sonucu ihraç edip, takımını eksik bırakırken oldukça önemli A.Demir Spor maçı öncesi cezalı duruma düşüren,
rakip Pendikspor’u da verdiği ve vermediği kararlarla çıldırtan ve Türk Futbolunda bir çok kez olduğu gibi futbol ve oyun yerine kendini konuşturan,
eski hakem hoca ve yorumcuları dahil izleyen herkesi çıldırtan,
6 yıldır Trabzonspor’da asbaşkan ve başkan olarak görev yapan ancak hiç hakem konuştuğuna şahit olmadığımız ve bu konuda adeta bir “sabır küpü” görünümü arz eden sayın başkan Ertuğrul Doğan’ı da isyan ettiren bu hakem , bırakın Trabzon’da maç yönetmeyi derhal Türk Futbolundan ihraç edilmelidir.
Türk Futbolunun geleceği adına B.Ş. gibi hakemler bu işten el çektirilmeli.
Eğer bu kişi ailesinin ve eğer varsa çocuğunun , babasının performansı ile utanç yerine gurur duymasını istiyorsa bu işi bırakıp başka bir iş yapmalı.
Çünkü oyun oynar ya da şov yapar gibi yönettiği maçlarda verdiği saçma sapan kararlarla , futbol izleyicisi olan yüz binlerce çocuğun göz yaşlarına sebep olmakta.
Bu durumu not etmek adına, tıpkı yazının ana konusundaki sitem de olduğu gibi “futbol ve oyuna” dair kelime edemedik ne yazıkki…
Maça gelince;
PENDİKSPOR MAÇI
Trabzonspor bu sezon o da kısmen olarak Beşiktaş ve Antalyaspor maçlarında oyun olarak bir ahenk sağladı.
Kalan maçların sürelerinin önemli bir bölümünde temposuzluk, uyumsuzluk, pas bağlantılarının zayıflığı ve en önemlisi de “savunma zaafiyeti” sıkça gözlemlendi.
Savunma sorununa kaleci Uğurcan’ın formsuzluğu da ilâve edilebilir.
Nenad Bjelica hocanın geldiği günden beri umut ettirdiği ve beklenen “teknik direktör takımı” görüntüsünden Trabzonspor halen daha çok uzaklarda.
Elde edilen 3 mağlubiyet ve 4 galibiyet gibi tuhaf istatistik, istikrarlı ve iddialı bir takımdan daha ziyade oyunu oturmamış ve arayış içerisinde böyle bir takımın göstergesi zaten.
Formsuz oyuncular, kadro seçimi, değişiklik ve ilk 11 tercihleri, topu hemen her rakibe bırakarak oynamak gibi tartışmalı ve daha çok memnuniyetsizlikle ifade edilen birçok durum da cabası.
Ve zaman hızla akıp gidiyor. Ligin beşte birine yakını şimdiden geride kaldı bile.
Bu hafta oynanacak Adana Demir Spor maçı ve akabindeki milli ara sonrası performansı, bu anlamda ciddi göstergeler olacak , Hırvat teknik direktör Bjelica için.
Ancak saman alevi türü performansın, şu an için Trabzonspor camiasında hiçkimseyi, en azından makul çoğunluğu tatmin etmediğini söyleyebiliriz.
Hele hele Fenerbahçe ve Galatasaray’ın tarihi rakamlarla oluşturduğu tarihi takımlar , şu sıralar ortalığı adeta kasıp kavururken…