Ali Koç ve ligden çekilme skandalı
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bu sezon oluşturduğu ,neredeyse yedeklerinin dahi bir çoğunun milli takım oyuncusu olduğu ve klasik lig standartımızın epey bir üzerindeki “olağanüstü” kadroları ile gerçekleştirdikleri amansız bir şampiyonluk yarışı izliyoruz bu sene.
Öyleki bu iki takım, ligin bitmesine 7 hafta yani 21 puan kala, bu iki kulübümüzün diğer ezeli rakipleri olan 3. ve 4. sıralardaki Trabzonspor ve Beşiktaş kulüplerine 30 puandan fazla fark atmış durumdalar.
Her iki takım da ligde iç saha, dış saha ve diğer birçok statüde puan rekorlarını alt üst etmekte.
Ayrıca her iki kulübümüz de bu sezon Avrupa Kupalarında görece başarılı bir sezon geçirmekte ve hatta Fenerbahçe, halen mücadelesine devam ettiği Avrupa Kupası liginde bazı otoriterce “favori” bile gösterilmekte.
Lakin bu parlak tabloya rağmen iki kulübümüzün yöneticileri de adeta hayatlarının en kötü sezonunu yaşıyormuşçasına ve kahır çekiyormuşçasına sürekli bir feveran ve isyan hali görünümündeler.
Bu isyankar gruptan kamuoyu için en şaşırtıcı olan isim ise hiç şüphesiz sayın Ali Koç.
Zira başkan Koç, geçen hafta yaşanan olaylı Trabzonspor maçından sonra “Fenerbahçe’yi ligden çekmek amacı “ ile bir olağanüstü kongre düzenledi.
Daha önce de defalarca ligden çekilme toplantıları yapan ama sonra bir şekilde vazgeçen Fenerbahçe’nin başkanı “bu sefer tamam” diyor, kamuoyu da şaşkınlıkla karşılıyordu.
Ancak yurtdışından dahi çok sayıda üyenin katıldığı toplantıda tabiri caizse “dağ fare doğuruyordu” ve yine akıllara doğal olarak çoban hikayesi geliyordu.
Durumu Trabzon’da olaylara karışan oyuncuların yüksek cezalar almaması adına bir “ön alma” olarak yorumlayanlar da oldu tabi.
Şaşkınlık, aslında spor camiasının bu tür harala gürelisine alışkın olan kamuoyunda sayın Ali Koç seviyesinde bir “ iş insanının” bu tür bir “zeminsiz” çıkış yapmasına idi tabiki.
Bu arada fatura da Şanlıurfa’da oynanacak olan süper kupa finaline kesildi sanki.
Acaba bütün bunlar sayın Ali Koç’un kendi kişisel tepkisi miydi, yoksa?……
SAYIN ALİ KOÇ’A AÇIK MEKTUP
Sayın Ali Koç,
Şüphesiz Trabzon’da olan olaylar asla tasvip edilemeyecek ve spor etiği ile bağdaştıralamayacak bir durumdur.
Ancak daha önce Cemil Turanların,Alpaslan Eratlıların, Rüştü Rençberlerin, Alexlerin, Anelkaların geldiği ve bugün dahi takdir gördüğü Trabzon deplasmanına,
daha ısınma hareketlerinde trübünlere el kol hareketi yapan ve bunu müsabaka boyunca devam ettiren İrfancan ve Mert Hakan gibi “spor etiği ve rakibe saygı” eğitimi eksik kalmış oyuncularla gelirseniz eğer; 96 yılında şampiyonluğu aldığınız ve üstelik koca bir kolorduyu şehre yığarak kazandığınız maçtan sonra dahi “alkışlandığınız” yerde bu kez tepki oluşması kaçınılmazdır.
Tekraren, bu taşkınlıkları hele hele de sahaya girme olayını tasvip etmek mümkün değildir.
Ama ligimizde uzun yıllardır ve hemen hemen bütün stadyumlarımızda olan ve hatta dünyanın hemen her ülkesinde görülebilen bu olay üzerine “ligden çekilme “ tavrı,
kabul etmelisinizki alelacele, duygusal ve en az üç güvenlik görevlisinin üstüne yatarak etkisiz hale getirdiği sahaya girmiş taraftarın kafasına, çivili kramponla vurmak kadar meşru müdafaayı aşan orantısız bir tutum oldu.
Sayın Ali Koç,
Şüphesiz bu durum sadece sizin döneminizle kaim değil. Hatta Trabzonspor camiası ve şehri ile aslında iyi ilişkileriniz olduğu, yine Trabzonspor camiasına yakın dostlarınız olduğu kamuoyunun malumu.
Siz, 96 yılında kendi döneminde, diğer tüm Fenerbahçe dinamiklerini aciz ve yetersiz gösterip hatta rencide edip göreve gelen ve başarılı olma adına yine herkesi yıllarca rencide eden ve sonrada göreceği tepkinin korkusu ile şehir dışından koca bir kolorduyu “teröristlere(!) “ karşı şehre dolduran makyavelist bir şahsın bıraktığı kötü bir mirasın sonuçlarından birine şahit oluyorsunuz aslında. Ayrıca söz konusu kişi o maçtan sonra, kendisine yaptığının despotluk ve etik dışı olduğunu “söylemek zorunda kalan” ve bütün sermayesi olan o şampiyonluğu kendisine kazandıran iki efsane yıldız oyuncusunu, dünya şampiyonu teknik direktörünü ve maddi anlamda da kendisine en büyük destekçi olan asbaşkanını da kovuyordu.
İte kaka, punduna getirerek de olsa şampiyon olmuştu ya ne Fenerbahçe, ne Türk Futbolu ne de ölen insanlar artık umurunda bile değildi.
Ki o şahıs daha sonra bu olayları “zeki olmak suç mu” başlığı ile övünerek medyaya da anlatmış “bir taşla şampiyon oldum” diye de eklemişti.
Oysa Fenerbahçe, Trabzonspor, Milli Takım ve diğer kulüpler yine her sezon yarışa devam ediyordu. Yine deplasmanlara gidiliyordu.
Derken 2010-11 meşhur sezon ,daha doğrusu sezon sonu yaşanıyordu.
Bütün bu olaylarda , yaşananlarda Trabzon adeta başka ülkenin şehri, Trabzonspor taraftarı ve sempatizanları da adeta başka ülkenin insanı muamelesi görüyordu.
Şüphesiz Fenerbahçe’nin aracını kurşunlamak gibi bir caniliği bile planlayabilen birileri de olayların üzerine benzinle gidiyordu.
Sayın Ali Koç,
Anlatmaya çalıştığım şu ki, sizin kalibrenizde bir iş insanının bir spor kulübündeki performans ve başarısını “bir sezon içerisinde elde edilmiş 1.sıra” seviyesine indirgeyerek baskı oluşturanlar( ki maalesef başarılı görünüyorlar) ne gerçek futbolsever, ne de gerçek Fenerbahçeli olabilirler.
Oysa 6 yıldır Fenerbahçe’nin ödeme sorunu yok, sponsor sorunu yok, transfer sorunu yok, diğer branşlarda açık ara başarıları var. Diğer kulüplerin kapıya kilit noktasının hemen yanında durduğu bir zamanda ,bu tür “kurumsal bir sürdürülebilirlik” bir sezonda elde edilecek bir rakamdan ibaret olan bir şampiyonluktan çok daha değerli.
Tabi gerçek ve mantıklı futbolseverler için, vahşi güdülerini tatmin etmek için futbol maçlarına dadananlar için değil.
Ne yazıkki sabahtan akşama kadar futbol konuşan ama işin kurumsal tarafından değil de “güdüsel” tarafından ( rating)olarak kamuoyunu ve Fenerbahçe taraftarını kışkırtan medya organları da gırla.
Sayın Ali Koç,
Dost acı söyler misali sizin de hatalarınız var bence.
İki sezon önce Trabzonspor bayrağını Şehitler Köprüsü’ne yakıştıramadınız. Oysa bu şehir , herkes kadar Trabzonsporluların da şehri. İstanbul’da yaşayan 20 milyon insanın kaç tanesi İstanbul doğumluki zaten?
Ya da bugün çoktan unutulmuş olan UEFA ŞL banka sponsorluğunuz vardı mesela. Keşke o meblağı, UEFA yerine Fenerbahçe altyapısına harcasaydınız. Bugün on milyon dolarlara mal olan yıldızları belki de altyapıdan kendiniz yetiştirecektiniz.
Bu arada bir medyacının Trabzonspor taraftarlarını telaffuz ederken kullandığı “terörist” kelimesinin geçtiği bir videonun yayını da size yakışmadı.
Sahaya su atan, kötü tezahürat yapan hatta sahaya giren taraftarı “terörist” ilan edersek eğer, geriye trübünlerde çok fazla taraftar kalmamakla beraber buna en çok gerçek “teröristler” sevinir kuşkusuz.
Sayın Ali Koç,
Her şeye rağmen bence sizin, medeniyetin en büyük nimeti olan diyalog yetiniz oldukça güçlü ve halen bu durum mümkün.
Premier ligde de kıyasıya bir rekabet söz konusu. Bizden daha eski ve bizden de sert bir rekabet. Ancak iki Manchester takımı, Liverpool, Arsenal ve diğerleri “ amansız rakibiz ama ligde ortağız” diyerek ,5 milyar poundları bulan bir değer üretebildiler.
Türkiye’de dört büyük takımı ve diğerlerini bir araya getirerek , karşılıklı bir mutabakat ile değerini artıya çevirebilen bir ligi oluşturacak ve yönetecek harici bir kişi olduğuna inanmayanlardanım.
Futbolun ve ligin sahibi kulüplerdir.
Tüm kanlı, bıçaklı kavgaları bir kenara bırakarak, okey oyununda taş çalan seviyede insanların organize ettiği hakem ve menajer numaralarını geride bırakabilecek tek kurum da yine kulüplerimizdir.
Ne siz , yani Fenerbahçe ne de Galatasaray, rakipleri olmadan birer hiçtirler.
Kulüpleri büyük yapan, rakipleri ve onlara karşı aldıkları başarılardır.
Dolayısı ile elde her ne varsa Fenerbahçe dahil kim ne kadar büyükse , o büyüklüğü bu ülkede , bu topraklardan ve bu rakiplerinden kazanmıştır.
Dolayısı ile “kan kusup, kızılcık şerbeti içtim” denilen koşullarda da olsa karşılıklı fedakarlık koşullu diyalog zorunludur.
Bu girdaptan başka türlü çıkış mümkün değildir.
Kuyruğuna bağlı tenekenin peşinde , kendi etrafında dönüp duran ve bunu futbol zanneden konjonktürün sizi sıkıştırmaya çalıştığı o köşeden ortaya, aydınlığa çıkmalısınız.
Gerçek tarih ve hakkaniyetli insanlar bu tür eylemleri ve bunları gerçekleştirenleri hatırlar ve saygı gösterir.
Bu tür bir “devrimi” ancak büyük idealleri ve fedakarlıkları olan birileri başarabilir çünkü.
Seçim , sizin.
Zira “ben 3 yılımda bir şampiyon olayım da gerisi tufan” diyenlerin şampiyonlukları da kendileri de çoktan unutuldu, gitti bile.