İş gücü piyasaları ve rekabet

Manisa’nın Soma ilçesinde sendika üyesi olan Fernas işçileri işten çıkartıldı.

İşçiler işlerine dönmek için eylem yapıyorlar. Şiddet yok. Ancak polisler işçilerin üzerine yürüyorlar.
Benzer biçimde Polonez işçileri de sendika üyesi oldukları için işten atıldılar. İşçiler fabrikanın karşısında işimizi istiyoruz diye eylem yapıyorlar. Yine şiddet yok. Ama polis işçilerin üzerine yürüyor. Yetmedi Çatalca müftüsü de devreye girdi ve işçileri azarladı.

Bu ülkede çalışanların hakları yok.

Ancak yine de güzel bir şeyler oluyor.

Nasıl mı?

Gelin başlayalım.

SENDİKALAŞMA

1970’lerde Türkiye’de çalışanların yarısından fazlası sendikalıydı. İşçilerin grev hakları bulunuyordu.
12 Eylül ile lokavt ve grev yasakları anayasaya girdi, hak grevi yasaklandı, sendikalara siyaset yasağı getirildi. Sendika kurmak ve sendikal faaliyet zorlaştırıldı.

İşçiler greve gittiklerinde, işveren işçileri geçici olarak işten çıkartıyorlardı, ama belirli kişiler dışında yerlerine kimse alınamıyordu.

Olağanüstü hâl döneminde Sayın Cumhurbaşkanı grevi yasakladı.

Şimdilerde ise sendika üyesi olan işçiler hemen işten atılıyorlar.

Anayasal hakları olan sendika üyeliğine kavuşmaları istenmiyor.

Sonuç olarak gelişmiş ve piyasa ekonomisine sahip olan ülkelerde sendikalaşma oranı çok yüksek olmasına rağmen, bu oran Türkiye’de son derece düşüktür.

Örneğin sendikalaşma oranı İzlanda’da %91,4 Danimarka2da %67, İsveç’te %65,2 ve Finlandiya’da ise %58,8’dir.

2024 yılında Türkiye’deki sendikalaşma oranı ise %15,22’dir.

Sendikası olmayan çalışan hakkını nasıl arayacak?

Neyse girişte de belirttiğim güzel şeyler oluyor kısmına da bir göz atalım.

Nasıl mı?

Devam edelim.

İŞ GÜCÜ PİYASALARINDA REKABET İHLALLERİ

İnsan kaynakları ve kalitesi işletmelerin en önemli değerlerinden birisidir. Ancak çalışan maaşları, yan haklar, ek ödemeler gibi unsurlar önemli bir maliyet kalemi oluşturmaktadır.

Nitelikli çalışanlara sahip olmak, işletmenin ürün ve hizmetlerinin yeniliklerinde, kalitesinde, üretim hızında ve dolayısıyla ürün pazarında rakiplerine kıyasla fark yaratması ve rekabet etmesi için önemli bir güçtür.

Bu nedenle işletmeler, katma değer yaratan çalışanlarının başka işletmelere gitmesini istemezler.
Bunu önlemek için çalışanların maaşlarını ve haklarını baskılama/azaltma gibi sonuçlara yol açan anlaşmalar ve rekabet hukukuna aykırı eylemler de yapabilirler.

Bu durum gelişmiş ülkelerdeki rekabet otoritelerinin dikkatini çekmeye başladı.

Çünkü biliyorlardı ki iş gücü hareketliliğiyle verimlilik arasında pozitif bir ilişki bulunmaktaydı.

Hareketlilik arttıkça üretimde verimlilik artıyor, düştükçe de azalıyor.

Ancak işverenler hareketliliğin ücretleri artırdığını gözlemlediler.

Ücretleri baskılamak için aralarında centilmenlik anlaşmaları yapmaya başladılar.

On yıllardır sadece Türkiye’de değil dünya genelinde de emeğin milli gelirden aldığı pay düşüyor ve sermayenin artıyor.

Verimlilikteki düşüşle birlikte gelir dağılımının emek aleyhine bozulması nedeniyle rekabet otoriteleri harekete geçti.

ABD rekabet otoritesi olan Adalet Bakanlığı (Department of Justice-DOJ) Arizona’da hastanelerin ve bakım merkezlerinin oluşturduğu bir teşebbüs birliğini inceledi.

Teşebbüs birliğini oluşturan işletmeler belirli şirketlerden toptan hemşirelik hizmeti alıyorlardı.

DOJ teşebbüs birliği ve hemşire hizmeti sağlayan şirketlerin rekabeti ve dolayısıyla hemşirelerin maaşlarını düşürdüğünü tespit etti. Bu anlaşmaların rekabet hukukunu ihlal ettiğine karar verdi.
Birleşik Krallık ve Fransa rekabet otoriteleri moda ajanslarının mankenlerin maaşlarını düşürmeye yönelik anlaşmalarını rekabet ihlali olarak kabul etti.

Hollanda rekabet otoritesi, 2010 yılında 15 hastane arasında yapılan anlaşmayı inceledi ve anlaşmanın bu hastanelerde çalışan anestezistlere ek ödeme yapılmamasına ilişkin maddesi ile diğer hükümlerini rekabete aykırı buldu.

Derken Türkiye’de de yeni bir gelişme oldu ve yazının girişinde “iyi şeylerde oluyor” tespitini yapmama neden oldu..

Nasıl mı?

Devam edelim.

KILAVUZ

Rekabet Kurulu son zamanlarda işverenlerin iş gücü pazarlarındaki rekabet ihlallerini tespit ederek yaptırım uyguluyordu.

Örneğin Mayıs ayında Kurul, İstanbul’da faaliyet gösteren bazı Fransız liselerine okul kayıt ücretlerini ve Türk öğretmenlerin maaşlarını birlikte tespit ettikleri gerekçesiyle 21 milyon 324 bin 909 lira idari para cezası verilmesini kararlaştırdı.

2023 Ağustos’unda Kurul, gücü piyasasına yönelik centilmenlik anlaşmalarıyla rekabete ilişkin kanunu ihlal ettikleri gerekçesiyle 16 teşebbüse 151 milyon 148 bin lira ceza verilmesini kararlaştırdı.
16 Eylül’de önemli bir adım daha atıldı ve İş Gücü Piyasalarındaki Rekabet İhlallerine Yönelik Kılavuz Taslağı kamuoyu görüşüne sunuldu.

Kılavuzda öncelikle iş gücü piyasasındaki rekabet ihlallerinin çalışma hayatı ve üretimdeki verimlilik üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik açıklamalar yapılmaktadır.

Özellikle de yukarıda belirttiğim düşük sendikalaşma oranın olumsuz etkilerinin de göz önünde bulundurulduğunu düşünüyorum.

Kılavuzda iş gücü piyasalarında bir örgütlenme zayıflığının bulunduğu belirtilmektedir. Bu zayıflık, işverenlerin çalışanlar aleyhine rekabet karşıtı eylemlere girişme yönünde özendirebilmektedir.
İşverenlerin rekabet ihlalleri iki açıdan emek verimsizliğine yol açmaktadır.

Öncelikle rekabetçi bir pazardan beklenenin aksine daha düşük ücretlere ve dezavantajlı çalışma koşullarına maruz kalanlar bilgi ve becerilerini artırma yönündeki gayretlerini azaltacaklardır.
Üstüne daha uygun alternatif iş olanaklarına yönelmeleri, doğrudan veya dolaylı olarak engellenen çalışanların da kendilerini geliştirme güdüleri de azalmakta, dolayısıyla emeğin niteliği bir kez daha olumsuz yönde etkilenmektedir.

Diğer taraftan yeteneklerine uygun düşen bir teşebbüs tarafından istihdam edilemeyen çalışanlar nedeniyle piyasada emeğin etkinsiz dağılımı söz konusu olacaktır.

Ayrıca iş gücü piyasalarında ortaya çıkan rekabeti kısıtlayıcı bir uzlaşı, maliyetleri benzeşen teşebbüsler arasındaki stratejik belirsizliği azaltacak ve bu durum teşebbüsleri belirli bir koordinasyon içerisinde davranmaya itebilecektir.

Rakipler arası koordinasyonun ortaya çıkması halinde fiyatların yükselmesi ve diğer rekabet parametrelerinin de tüketici aleyhine değişmesi muhtemel hale gelecektir.

Sonuç olarak Kılavuz işverenlerin iş gücü pazarına yönelik “ücret belirleme anlaşmalarını”, iş gücü pazarındaki hareketliliği kısıtlayan “çalışan ayartmama anlaşmalarını” ve çalışanların ücretleri, zam oranları ve diğer mali haklarına ilişkin “bilgi değişimi anlaşmalarını” rekabeti bozduğunu ve dolayısıyla rekabet ihlali olduklarını işverenlere başından duyurmuştur.

Sonradan işverenlerin biz bunu bilmiyorduk rekabet sadece mal ve hizmet piyasaların olur sanıyorduk diye düşünmemeleri gerektiğini hatırlatarak, rekabetin çalışanların istihdam koşulları konusunda da korunacağını belirmiştir.

Bu tür kılavuzlar gelişmiş ülkelerde de bulunmaktadır.

Ancak Kurum bu ülkelerin önünde bir adım daha atmış görünüyor.

4054 sayılı Rekabet Kanununa üretimde yeniliğin sağlanması, tüketicilerin bundan fayda sağlaması ve ilgili mal ve hizmet piyasalarında rekabetin önemli ölçüde kısıtlanmaması şartlarının varlığı halinde teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarına muafiyet sağlayabilmektedir.
Kılavuzda aynı kuralların iş gücü piyasalarında da geçerli olduğu duyurulmuştur.

İş gücü piyasalarındaki ücret tespiti ve çalışan ayartmama anlaşmaları ile rekabeti kısıtlama amacıyla gerçekleştirilen bilgi değişimleri bu tür kısıtlamalardan olup kural olarak bu kısıtlamalar muafiyetten yararlanamayacaktır.

Kılavuz işgücü piyasasında hâkim durumda bulunan teşebbüslerin çalışanların iradesinin hilafına işgücü hareketliliğini sınırlayan eylemlerini ve bir ilgili pazarda hâkim durumda bulunan teşebbüsün dışlayıcı davranışlarının işgücü piyasası üzerindeki olumsuz etkilerini de rekabet ihlali olarak belirlenmiştir.
Son olarak işgücü pazarında rekabetin önemli ölçüde azalmasına yol açabilecek birleşme ve devralmalara da izin verilmeyecektir.

Bu Kılavuzun önemli ölçüde vasıflı çalışanların çalışma koşullarını etkileyeceğini, vasıfsız işçileri çokta ilgilendirmeyeceğini şerhini düşerek; bu önemli reform için Rekabet Kurumunu tebrik ediyorum.
Dilerim ve isterim ki Rekabet Kurulu kamuoyundan gelecek görüşlerle daha da iyileştirilecek bu Kılavuz Taslağını en kısa sürede onaylar ve resmileştirir.

İyi pazarlar.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum