Ne değişti?
Son dönemde yaşananları 20 yaşındaki gençlerimiz ‘Fatma ve Mehmet’in baktığı pencereden’ anlamaya çalışalım.
Gençler memlekette ne var ne yok takip ediyor.
Sanırsın acar gazeteciler.
Özellikle de son günlerdeki mafya haberlerini takip ediyorlar.
Yok, o kişi içeri alınmış. İçeri alınan kişinin yanında yer alan kişiler de bir bir içeriye alınıyormuş.
Rütbeleri sökülen, silahlarına el konulan eski emniyet müdürleri Sabri Uzun ve Hanefi Avcı haklarını geri almış.
Son günlerde zehir taciri yakalandı haberleri artmış.
Sokakta oraya buraya silah sıkan magandalara göz açtırılmamaya başlanmış. Bunun işaretleri geliyormuş.
Gençler daha neler neler anlatıyor.
Anlatılanlara şaşırdım.
Gençlerin anlattıkları üzerine şu soruyu sordum:
Ne değişti?
Bundan birkaç ay öncesine göre ne değişti?
Gençler hemen cevabı yapıştırdı.
Eski bakan gidip yeni bakan gelince bu değişiklikler başlamış.
Bunu gençler böyle tarif ediyor ama böyle bir şey olabilir mi?
Bir görev değişimi bu kadar değişikliğin kapısını açar mı?
Bu noktada şu tanımı bir daha hatırlayalım:
“Yönetim süreci; karar alma, uygulama, karşılaştırma ve düzeltici eylemlerde bulunma gibi birbirine bağlı eylemler kümesinden oluşur.”
Yani yönetim sürecindeki en önemli değişkenlerden biri “karar almak” olarak belirtilebilir.
Teknik cümleleri bir kenara bırakacak olursak;
Bir kuruma girdiğinizde sanki işler yönetici yokmuş gibi tıkırında gidiyorsa, burada yönetim sorunu yok denilebilir.
Yani bir sistem kurulmuş, liyakatli kadrolar işin nasıl yapılacağını biliyor, yetkisini kullanıyor, karar alabiliyor denilebilir.
Karar alırken sağa sola bakınmıyor, korkmuyor, beklemiyor ve ne gerekiyorsa yapıyor denilebilir.
Yani bir görev değişiminin bu denli değişikliğe yol açmaması beklenir. Zira kurumlarda kurallar esastır. Sistem esastır. Süreklilik esastır.
Ayrıca istenildiği kadar oraya buraya çekiştirilsin. Doğru bir tane. On tane değil ki…
Bu arada doğru atılan adımlara hiçbir lafımız yok. Yapılması gereken elbette yapılsın.
Ama…
Öncesi sonrası diye bir ayrımın olmaması gerekir. Yapılması gereken neyse her zaman onun yapılması icap eder. Böylelikle o kurumla ilgili kurumsal kapasitenin güçlü olduğu söylenebilir.
Öte yandan yönetim konusunda şu detayı da belirtmek isterim.
Yönetim fonksiyonları arasında ‘planlama, örgütleme, yürütme ve denetim’ yer alıyor. Bu noktada denetim, yönetimin amaçları doğrultusunda planlanan ve yapılması istenen faaliyetlerin yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise ne kadar doğru, etkin ve verimli yapıldığını, yapılmamış ise neden yapılmadığını kontrol etmek olarak tanımlanabilir. Ve tüm bu süreçlerde denetim yapılır.
Açıkçası dışarıdan hemen şu sorun var diye belirtmek doğru olmayabilir. Bunun için öncelikle kurumlarda araştırma yapılması önemlidir. Ama belki şu söylenebilir. Yukarıda belirtilenlerle ilgili ilk izlenim olarak yönetim fonksiyonlarıyla özellikle de denetimle ilgili sorun olduğu belirtilebilir.
******
“Rant vergisi”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın sosyal medya hesabından paylaştığı şu cümlelerine dikkatinizi çekmek isterim:
“Gıda, giyim, eğitim ve sağlık gibi bazı temel ihtiyaçlarda KDV’nin % 10’dan % 20'ye çıkacağıyla ilgili dedikodular duyuyoruz. Bu çok vahim bir hata olur. Bu sektörlerde KDV’yi artırdığınızda kayıt dışı artar, vergi tahsilatı düşer. Vatandaşlara da esnafa da zulmetmiş olursunuz.”
İnşallah bu dedikodu doğru değildir. Velev ki doğru… Böyle bir adım yerine “rant vergisi” uygulaması yapılsın.
Akşener’in de 26 Ağustos konuşmasında belirttiği üzere;
“Fakir fukaradan elinizi çekin, orta direği fakir etmekten vazgeçin. Kodamanlarınızın cebinden alın.”