“Hukuk Ümit Özdağ’a da lazım. Selahattin Demirtaş’a da lazım!”

Hatırlayalım bir ara hepimiz ekonomist olmuştuk.

Sabahtan akşama kadar ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ türküsü üzerinden konuştuk da konuştuk.

Bir taraftan da rasyonel olmayan bir önermenin nasıl altının doldurulmaya çalışıldığını izledik. Bu bağlamda ne dendi?

Faizle mücadele dendi, enflasyonla mücadele dendi. ‘Bu konuda nass ortada. Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor?’ dendi.

Tüm bunlar dendi ama geldiğimiz durum hepimizin malumu… Temel ihtiyaçlarını bile almakta zorlanan milyonlar bir başına kaldı.

Ayrıca hepimiz ekonomist olduk diye sevindik ama sevincimiz kursağımızda kaldı. Kursağımızda kaldı zira milyonlar olarak içi boş ekonomi kavramlarıyla dolu cümleleri kurarken bir baktık ki…

Refahımız gitti, kalkınma hayal oldu, katma değerli üretim hayal oldu.

Yani asıl konuyla ilgili yetkililer üzerine düşeni tam manasıyla yerine getirmediği için bize de bol bol konuşmak düştü. Hem de böylesi ‘teknik’ bir konuda…

Şimdi de büyük bir çoğunluk hızla hukuk uzmanı olma yolunda ilerliyor. Yani yine bir anomali ile karşı karşıyayız.

Ki bu konuda uzmanlık ister. Üzerine belki genel yorumlar yapılabilir ve fakat derinlerine indiğinde uzmanlık gerektirir. Diğer türlü cahil cesaretiyle bezenmiş yorumlar her tarafı sarar. Özellikle lisans ve yüksek lisansta birçok hukuk dersi almama rağmen ‘teknik’ yorumlardan kaçınmak isterim. Zira konuyla ilgili asıl uzmanların ne dediğine bakmak gerekir. Nitekim her şeyi bilmemiz gerekmiyor. Biraz ondan biraz bundan biliyormuş gibi yapınca bir şey bilmediğinde ortaya çıkabilir. Cahil cesareti süreci tam da bu noktada devreye giriyor denilebilir.

Neyse…

Bir taraftan da son dönemdeki gözaltılar, tutuklamalar konusunda yorum yapmadan durulabilir mi?

Öncelikle bu konuda uzmanların söylediklerine baktığımızda en çok söylenen nedir?

‘Soruşturma işlemleri, kişileri itibarsızlaştırmak, baskı altına almak amacıyla değil; ancak suç işlediğinden şüphelenilen ve kaçma tehlikesi bulunan kişinin kaçmasını, delillerin karartılmasını önlemek ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak için yapılabilir’ deniyor.

Bu bağlamda tüm tartışılan diğer konular bir kenara Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın kaçma şüphesi var mıydı?

Burada bir parantez açmak isterim: Ümit Özdağ’la ilgili bu işlemin hukuki olmadığını belirtenler çoğunlukla cümleye nasıl başladı?

‘Görüşlerine katılmıyoruz ama’ diye başladılar cümlelerine. Ben de diyorum ki… Burada asıl mesele Özdağ’ın görüşleri değil ki. Asıl mesele Özdağ’ın maruz kaldığı şu anki durum.

Devam edelim.

Ya da Barış Pehlivan, Seda Selek, Serhan Asker, Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş’ın kaçma şüphesi var mıydı?

Yemek yediği restorandan ya da çalıştıkları kurumdan gözaltı işlemi yapılması kaçma tehlikesi olduğu için mi? Tüm bu işlemlerin hukuki olduğu söylenebilir mi?

Hukuk hepimize lazım… Ümit Özdağ’a da lazım. Selahattin Demirtaş’a da lazım. Gazetecilere de lazım. Sana da lazım. Bana da lazım…

Biraz önce belirttiğim üzere; tartışılan diğer tüm konuları bir kenara bırakalım. Bu şekilde işlemlerin yapılması kalabalıklarda sadece mağduriyet duygusunu ortaya çıkarmıyor. Bu duyguya bıkkınlık duygusu da ekleniyor.

Ki bunu sadece muhalefet seçmeni belirtmiyor. Yer yer Cumhur İttifakı seçmeni de belirtiyor.

Öte yandan bin küsur bilirkişi içinden hep aynı bilirkişinin İmamoğlu’yla ilgili davalara denk gelmesi normal mi?

Yine belirtmek isterim: Tüm bunlar mağduriyet duygusuna bıkkınlık duygusunu da ekliyor.

Niye bıkkınlık diyorum?

Kalabalıklar en başta hayat pahalılığından bezmiş vaziyette. Karşılaştıkları sorunlara çözüm bekliyor. Ama çözüm yok. Çözüm yerine ne var?

Bol bol tartışma var, ayak sürüme var, özellikle de son günlerde yer yer gözdağı var, korkutma var.

Örneğin yangın faciasında bile ne oldu?

Olayın üzerinden ‘10 gün’ geçmesine rağmen sorumlular elini kolunu sallayarak dolanmaya devam ediyor. Hani çözüm nerede?

Şimdi tüm bunlar mağduriyet duygusu ile birlikte bıkkınlık duygusunu da ortaya çıkarmaz mı?

Bu sorunun cevabını siz de canlı canlı görmek isterseniz eğer… Çıkın sokağa ve soru sorun.

Ayrıca sokağa çıktığınızda son dönemdeki tüm bu gelişmelerin “Suriye rüzgârının” da hızını kestiğini göreceksiniz.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum
  • Berberoğlu / 01 Şubat 2025 20:45

    Çok doğru bir tespit. Ülke yönetimi bu konularda çok mahir! Son kozlarını oynuyorlar. İnşallah halkımız "uyanırsa" bunları esamesi okunmaz hale getirecek.

    Yanıtla (1) (0)
  • Matrakçı... / 01 Şubat 2025 17:20

    Muhalıf Politika ağzına geldiğini söylemek değildir..Sivri kelimeler ile basarılı olunamaz..Turk Milletine yapıcı,planlı ve donanımlı kişiler lazım..

    Yanıtla (1) (1)
  • okur / 01 Şubat 2025 13:50

    Hocam objektif yazınız için teşekkürler.

    Yanıtla (2) (0)
  • Turgut Uygur / 01 Şubat 2025 13:33

    "Adalet mülkün temelidir". Hukuk ayrım yapmadan hepimize lazım. Yeri, yurdu, işi, gücü belli kişileri ifadeye çağrı yerine, hoop gözaltına almayı, hukukçular, itibarsızlaştırmak diyor. Peki; 2011 de akp´li birisi, 2023 de milli gelir 25 bin $ ve dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi olacağız dedi. Ama!? Bugün ise, son zamlar hakkında -maaşlara zam yaparsak enflasyon yükselir- deyince itibardan tasarruf akla gelmez mi. "Rabbena hep bana hep bana" ise, nerde kaldı devletimizin temeli olan adalet?

    Yanıtla (3) (0)