“Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?”
Karanlıkta kalan milyonların sesini de kestiler mi?
Yüreklerdeki yanan ateşi de söndürdüler mi?
Yasa bulanan yüzleri güldürdüler mi?
Sahi viraneye dönen ocaklardan haberleri oldu mu?
Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?
***
Milyonların ta derinden gürleyen gücünü yerle bir ettiler mi?
Zulme karşı âşıkların dillerini susturdular mı?
Bir başına kahreden gariplerin gözyaşlarını sildiler mi?
Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?
***
Alıp başını giden ayı, yıldızları geri getirdiler mi?
Sahi gariplerin muradını alamadığı şu yalan dünya size mi kalacak?
Bülbülleri susturan, gülleri solduran kara yazıyı sildiler mi?
Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?
***
Lâl olmuş kalpleriyle perişan halleri hissettiler mi?
Öksüzlerin feryadını duydular mı?
İçin için ağlayan Göbeklitepe’nin gönlünü aldılar mı?
Yaralar içindeki kırık yüreklere merhem oldular mı?
Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?
***
Ta kemiğe dayanan dertlere derman oldular mı?
Dumanlanan Munzur Dağları’nın feryadını duydular mı?
Küstürdükleri canları geri getirdiler mi?
Sahi bir zamanların yananları şimdinin acı çekenlerini görmezden mi geldi?
Elektriği kestiler, kestiler de ne oldu sanki?
Karanlıkta bir Kılıçdaroğlu, olur aydınlıkta bin Kılıçdaroğlu!
***
Son söz;
Muharrem Ertaş’ın dediği gibi ‘Derdimi ben söylesem, gökteki bulut ağlar’ diyesim var!