‘Elde kalem’ kitaplara dalan adam*
Tim Parks, dilimize çevrildiği zamandan beri ilgiyle okuduğum bir yazar. Ne yazık ki edebi değerine karşılık hak ettiği ilgiyi görmedi bu süreçte. Kitapları yeterince tekrar baskı yapamadı. İyi yazarlar böyledir. Piyasa iştahı onlar için çok açık çalışmaz. Zaten de kültür piyasasına dair keskin görüşleri vardır Parks benzeri kimselerin. Kimsenin saçağına sığınmazlar. Sevdikleri yazar ve kitapları saymakta cimri davranmazlar. ‘Elde kalem’, ‘okuma, yeniden okuma ve diğer gizemler’ hakkında yazmayı sürdürürler. Bir yazarın kitaplar kadar yazı, yazarlık ve kitabın kültürel çevresi hakkında kalem oynatması hep ilgimi çeker. İçerden konuşmaktır bu. Elini taşın altına koymak, şimşekleri üzerine çekeceğini bile bile ‘yeldeğirmenlerine karşı’ savaşa girişmektir. Ben yine de elime biraz da liste çıkarmak için alırım böyle kitapları. Hakkında yazdıkları eserleri listelerim. Hangileri çevrilmiş gözden geçiririm. Aralarında ilk kez duyduğum yazar ve kitapların peşine düşerim.
Elde kalem tutmanın gereğine inanan yazarlardan Tim Parks. Her tür ‘çizme’ için mutlak ihtiyaç sayar kalemi o. Hatta kendi yazdıkları için de önerir kalemi. ‘…lütfen elinize bir kalem alın, ucu keskin olsun, onu parmaklarınız arasında sımsıkı tutun ve gerekli gördüğünüz anda ve yerde onu acımasızca, cömertçe ve en önemlisi, mantıklı şekilde kullanmaya hazır olun.’’ diye adeta meydan okur. Keskinlik, acımasızlık, cömertlik ve mantıklı olma…Ben böyle oldum kitap olurken siz de öyle olmaya mı çalışın demektir bu, okura kalmış.
Kolay bir ‘uğraş’ mıdır kitaplar hakkında ve yazarlığın dünyası için yazıp çizmek? Kavramları, olguları, eğilimleri, ödülleri, beklentileri açık yüreklilikle yazıya dökmek o kadar kolay olmasa da zevkli olduğu yadsınamaz. ‘Okuduğumuz kitaplara gösterdiğimiz farklı tepkiler bize kim olduğumuzu anlatır.’ Tim Parks bu fikirdedir. Biz nasıl değişirsek zamanla beğenilerimiz de dönüşüp değişir. Peki niçin okuruz? Eğer ‘okumak unutmaktır’ ise neden ve nasıl okumalıyız? Tablet kabilinden çözümler getirmez Tim Parks. Farklı yazarlar üzerinden, onları da işin içine katarak tartışıp durur. Bırakalım eski kitapları, dünyanın pek çok ülkesinde ve farklı dillerde binlerce yeni kitap yazılırken hele, nasıl çıkılır bu işin içinden? Bir de okumak denilince çoğu kişinin aklında olumlu çağrışımlar oluşur. Oysa çok okunan yazarların büyük kısmı ‘kötümserdir.’ Bir de anlamadığımız kitaplar meselesi vardır ki o sadece Tim Parks’ın konusu değildir. Mesela Ulysses gibi kitaplar hem anlamadan fakat inadına okunup dururlar!
‘Gazetecilere gelince, ödüle ne kadar ilgi duyuyorlarsa edebiyata o kadar az ilgi duyduklarını söyleyebiliriz’ cümlesini boş yere kurmaz Tim Parks. Göstermenin çılgın vasatlığına önemli bir çentik atar. Leyla Tonguç Basmacı çevirisiyle sayfalar arasında dolaşırken neler nelerle karşılaşmayız ki? İngilizce yazmaktan Nobel Edebiyat Ödülüne, kitap fuarlarına, çok satmaya, şiddeti yazmanın artan çekimine, hiciv, özel hayat, e- kitap, çeviri meseleleri hasılı ortak yaşanan bir dünyanın pek çok bilindik konuya dalışlarını görürüz Tim Parks’ın. Kitaplar hakkında yazarken yine de bağımsızlığına düşkün bir yazarın işini zorlaştıran taraflar var. Her şeyden önce piyasanın doğrudan ve dolaylı güdüleyişi görmezden gelinemez. Keskin, mantıklı, acımasız ve cömert davranması istenilen kişi ne yapmalıdır? ‘Benim yapabileceğim tek şey başkalarını ( ve kendimi, çünkü ben de bu durumdan muaf değilim) bir kitapta okur açısından önemli olanın satılan nüsha sayısı değil, okurken yaşadığımız deneyim fikrine tutunmaya teşvik etmektir.’ diye formüle eder kendi ayrışımını Tim Parks.
Benim de hem bir okur hem de kitaplar hakkında yazar sıfatıyla kendime yakın bulduğum pek çok fikir var ‘Elde Kalem’de. Bunlardan birisi ‘Kitap Fuarlarının Abartılması’ üzerinedir. Küreselleşme mantığının açık tezahürü saydığım kitap fuarlarını hem yerel hem uluslararası ölçekte gereksiz görmüyorum fakat bir temel kıstas olarak kabul etmiyorum. Yazarın dışta tutulup ( genel ruh olarak) tecimenliğin kabartılmasına dikkat çekiyorum. Kitap- yayın dünyasının iyice küreselleştiği bir zeminde çeviri, çevirmen gibi başlıklara da eğiliyor Tim Parks. ‘Çeviri Paradoksu’ yazısında ‘ onca emekle, iğneyle kuyu kazarcasına çalışan çevirmenlerin ‘dolaylı şan’ sahibi olduklarını ve ancak ‘şöhretli kitapların çevirisini yaptıklarında’ bilinir olduklarını söyler. Açık, eleştirel, anlaşılır, kolay okunur bir üslubu var Parks’ın ve yerinde bir soru yazısıyla biter kitap; Edebiyat Hayatımızı Kolaylaştırır mı? Genelleştirmeleri tehlikeli bulan yazar tatlı bir cevap bulamaz fakat mutlaka bir kaç cevabı okura hissettirir. Edebiyat düz değil kafası karışık adamların uğraşıdır ve 2024 Edebiyat Nobel’ini kazanan Han Kang’ın Vejetaryen’inin İngilizce çevirisi üzerine düşülen notlar bile kitabı ayrıca güncel kılmaya yeter .
* Tim Parks. Elde Kalem. Çev: Leyla Tonguç Basmacı. Alfa