‘Ummadık taş...’
Geçtiğimiz günlerde hayli gecikmiş olarak M. Orhan Okay’ın Silik Fotoğraflar / Portreler kitabını okudum. Çoğu Zaman gazetesinde çıkan “Pazar Yazıları”ndan oluşan kitap 2001 ve 2005 yıllarında Ötüken Neşriyat, 2013 ve 2017 yıllarında ‘genişletilmiş ve gözden geçirilmiş’ olarak Dergâh Yayınları’nca yayımlanmış. Bir portre kitabının dört baskı yapması fevkalâde bir mazhariyet.
M. Orhan Okay, hem kişilik hem de akademisyen ve yazar olarak yetkinliği tartışılmaz örnek bir şahsiyet. Onu tanımak benim için de bahtiyarlık olmuş, nümayişsiz hâlinden tavrından dersler çıkarmışımdır. Alnında ve kalbinde ışık taşıyanlardandı.
Orhan Okay imzalı (kitabın kapağında ve iç sayfalarda doğru olarak M. Orhan Okay yazılmış) Önsöz’de bir not dikkat çekiyor. Hoca şöyle diyor: “...insanlar hakkındaki intibalarımız sadece onları tanıdığımız zamanların izlerini değil, bu satırları yazdığımız yaşlılık yıllarımızın rötuşlarını da ihtiva etmektedir. Okuyucu, bu kitaptaki portrelere ve hadiselere, varsa meziyetleri yanında bu kusurlarını da görerek bakmalıdır. Zaten çoğu hatıra olan bu yazılar, her hatıra gibi nisyan ile malûl olan beşer hafızasının istemeyerek yaptığı yanılmalarını da taşıdığından gerektiği kadar ihtiyatla okunmalıdır.”
Hocanın mütevazı ve seçkin şahsiyetinin izlerini de taşıyan bu ifadedeki ‘yaşlılık’ vurgusu kitapta özellikle isimlerin yazımında yanlış veya eksik hatırlamalar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Dört baskıda, hele ‘gözden geçirilmiş’ son baskıda düzeltmeler yapılması beklenirdi. Nitekim Hoca’nın son kitabı olan ve benim yayına hazırladığım Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları’nda (Cümle Yayınları) bir hayli düzeltme yapmıştım ve Orhan Hoca memnun olmuştu.
Kitabı okurken eserin değerine asla halel getirmeyecek bir hayli not aldım. Doğrusu “ummadık taş yarar baş” sözünü hatırlatacak ölçüde ‘taş’ ile karşılaşacağımı beklemiyordum.
***
M. Orhan Okay Fransızca, Arapça ve hâliyle Osmanlı Türkçesine vâkıftı. Bu dillerden kelime ve kavramları kullanmada hiçbir çekince göstermemiş, dolayısıyla dil özeni itibariyle yeterince seçici olmamış. Belli ki, zihni melekesine tâbi olmuş. Cümleleri kısaltarak Fransızca tabirlere örnekler: “Sade bu insanları bir daha görmek için bir siyans-fiksiyon harikasıyla...” “...zaman zaman extase hâlindeki heyecanlarının...” “...iç gözlem (inttospection) yoluyla... (Parantez içi tabirin Hoca’ya ait olduğunu belirtelim.) “ Eski vokabülerimizde...” “...pejoratif bir manada...” “...erüdisyon’dur...” “...yazarının bir apoloji’si demek olduğundan...” “Günümüzde daha karizmatik kişiler, belki daha doğru bir sıfatla idol’ler sinema artistleri...” “...elini göğsüne koyup reveranslar yaparak...” “...imzasının başına ‘Dr’ inisiyalleri koyması...” “...görünmeyen ‘fantom’ şahsiyetiyle...” “...bir çeşit süblimasyon’a...” “...bu kendini aşma (transandans) keyfiyeti...”
Hoca Arapça ve Eski Türkçe tabirlere de çoğu kez hiçbir açıklama yapmadan bir hayli yer vermiş. Fransızcada yapılmayan bize ait olanda niye olsun? Birkaç örnek: “...lâ yuhti ve lâ-yüs’el bir putu...” “...hepsinin emr ü nehyi...” “...bir icaz, bir ibda karşısında idim.” “Zehi gayret. Zehi tegafül.” “...bakıyyetüssüyuf olarak...” “ ...arîz ü amik...” “...varsın hurfe-i nisyana gömülsün...” “...âhar-ı ömründe...” ( ahir-i ömründe olmalı ) “...o geniş ve mülahham gövdesiyle...” “Ve Hüve’l – Bâkî...”
***
Bir İdealistin Ölümü başlıklı hocası Nurettin Topçu hakkındaki portresinde onun Vatandaş Ahlâkı makalesinden düzeltme yapmadan alıntılar yapıyor: “...ferdiyetimizle allah arasında...” “...insanla allah’ın bir terkibi...” “Monteny’nin...” (Montaigne’nin olmalı). “...iradeyi kışra (Ne demekse?) çıkarmak...” Topçu’nun cüretkâr hükümlerinden birini alıntılamış: “...Mikelanj’ın ebediyete ses veren heykelleri, Beethoven’in ebediyeti çıldırtan senfonileri de Allah’ın eseridirler. (...) Corot bir tabiat ve bir ağaç vahyiyle bin bir tablo yaratarak ebediliği kazandı.”
Nurettin Topçu’nun yapıp ettiklerini yüceltmede bugünkü ölçülerimizle kabulü zor bir değerlendirmede bulunuyor: “1939-42 yılları arasında çıkmış o on iki sayılık koleksiyon (Hareket dergisi söz konusu) o gün olduğu kadar bugün de Türk dergiciliğinde erişilmemiş bir fikrî olgunluğun meyvesidir.”
Nurettin Topçu bahsini bir maddi hatayı belirterek kapatalım. Topçu’nun evinde çekilmiş bir toplu fotoğraf bilgisinde fotoğrafı Murat Kubatoğlu’nun çektiği yazılmış. Fotoğraftakilerin isimleri sıralanırken Kutatoğlu’nun da ismi zikrediliyor.
Aldığım notları paylaşmada bir yazı yeterli olmadı. Haftaya devam etmek üzere...