Pırt yapmak
Konuşurken ve yazarken olur olmaz bir şekilde yabancı dillerden kelime ve kavramlar kullanmayı alışkanlık hâline getirenlere dair bu yazıma kaba anlamı gaz çıkarmak olan bir başlık seçmem yadırganabilir. Konuya daha incelikle baktığımızda, dilimizi şuursuzca, özentilere kapılarak kullananlar için de bu tabiri kullanabiliriz herhalde. Bu kişilerin ne yazık ki, dilimize sevgi ve saygılarının olduğunu söyleyemeyiz.
Yahya Kemal “Türkçenin çekilmediği her yer vatandır” diyor. Dilimize üvey evlat muamelesi yapanların bu söz mucibince vatanseverlikleri de tartışılabilir. Ayrıca, aymazlık ve sapkınlıklarının altında başka diller de bildiklerini gösterme, bir tür caka satma güdüsü de görülebilir. Bunların yazdıklarıyla karşılaştıkça, Koca Ragıp Paşa’nın “Şecaat arz ederken merd-i kıbtî sirkatin söyler” mısraını hatırlıyorum.
Nurettin Topçu, Hareket dergisinin Eylül 1972’de yayımlanan “Dilimizin Dolmayan Çilesi” başlıklı yazısında çarpıcı bir tespitte bulunuyor: “Nihayet dilimizin kaynaklarına ve kelime yapısına tamamen yabancı olan Batı dillerinden dilimize kelimeler aktarma hevesi ve çılgınlığı halinde görülen zamanımızın hareketleri güzel Türkçemize suikasttan başka bir şey değildir.” Mümtaz Soysal’ın ifadesiyle “dilde sömürgeleşme” safhasındayız.
***
Lafı daha fazla uzatmadan konunun özeline geçelim. Hemen belirtelim, yabancı kelime ve kavramları tırnak içinde veya açıklayarak kullanma bir ölçüde anlaşılabilir. Fakat buna dahi gerek duymadan, ben biliyorum, başkası bilmese de olur dercesine kullanma, ‘suikast’ cürümü olarak görülmeyi hak eder. Vereceğim örnekler bu çarpıklığın göstergesi olacaktır. Daha fazla örnek verebilmek için ifadeleri kısaltacağım.
13.6.2018 tarihli Yeni Şafak Kitap’ta Yakup Öztürtk’ün “Peri masalının bin bir yüzü” başlıklı yazısından: “… kültürel evrimde nasıl bir memetik işlevleri bulunduğu…”, “Peri masallarının ontolojiyle ilişkisi…”
14.6.2018 tarihli Star Kitap’ta Merve Nur Ekin’in “Fatih’in gönül aynasına düşen güzelin hikâyesi” başlıklı yazısından: “… efsanelerden, şehir tarihinden ve mitlerden” (efsane yazmışken mit neyin nesi? ).
5.7.2018 tarihli Cumhuriyet Kitap’da Selçuk Altun’un 4529 numaralı notu: “Kimini sorarak kimini ‘ serendipity ‘ bağlamında bulduğum…”
Munise Şimşek’in 9.7.2018 tarih dünyabizim’de Bertan Rona ile söyleşisinden: “Besteci, koro şefi ve librettist olarak…”
Aynı kişinin bir gün sonra bu defa İsmail Kara ile söyleşisinden: “Belki biraz hipotetik bir soru olacak…”
Bulut Uçar’ın “Gülümseyin Çekiyorum” kitabından: “lorem, ipsum, dolor yetenekli bir kaybeden”
11.7.2018 tarihli Yeni Şafak Kitap’ın Erdem Beyazıt Dosyası’na görüş bildirenlerden Hüseyin Yorulmaz, Maraş’tan söz ederken “cafelerle, clüplerle…” yazıyor. Bir de gerçekle bağdaşmayan bir cümle kuruyor: “Şehri güney (doğrusu kuzey) tarafından kuşatan Ahırdağı’nın…”
Aynı Ek’te Sabri Akgönül’ün “Freud: Gerçek mi efsane mi?” başlıklı yazısından: “… bilimin tarihini bilime karşı kinik bir tarzda kullanan çalışmalardan geçilmiyor bu topografya…”
12.7.2018 tarihli Star Kitap’ta Hikmet Gülyüz’ün “Mitoloji kuramları sözlüğü” başlıklı yazısından: “Ulus Baker’in ‘… çözümleme momentine mitlerin içeriğinden daha fazla önem atfeden tematik bir referans çalışması’ şeklinde tanımladığı…”
Aynı Ek’te Erdinç Akkoyunlu’nun “Hangi romanlar yeniden okunabilir?” başlıklı yazısından:
“… dipsiz bir matruşka kozmozuna düşmüş gibi hissedebilir…”
16.7.2018 tarihli Star Açık Görüş’te Ercan Yıldırım’ın “Devlet mekanizması yeniden kurulurken” başlıklı yazısından:
“Türkiye’nin nomosu…” (Bu kavram Yıldırım’ın hemen her yazısında karşımıza çıkıyor). “Bu siyasi duruş, millet bağındaki dikomotik kutupları…”
351 sayılı Birikim dergisinin İçindekiler’den:
Sevinç Doğan’ın “Tam bir şeyler olacak gibiyken…” başlıklı yazısından: “Ruhunu yitirmiş corpus ve status quo’culuk…”
Polat S. Alpman’ın “Millî Görüş’ün ‘muhteşem’ dönemeyişi ve Saadet’in mağlubiyetleri:
‘Hasta la Victoria Siempre Commadante!”
Celal Özcan’ın “Dünyanın En Güçlü Kadınının Hikâyesi” kitabından: “Merkel uyku sersemi smartphone telefonunu açtı.”
Not: Önceki yazımda dizgiden kaynaklanan imla hatalarının yanında ben de yazımın bir yerinde hüküm yerine hümüm yazmışım. Okurlardan özür dilerim.