Kökler üstüne düşünmek
Hayatımıza anlam katmak ve onu zenginleştirmek istiyorsak dönüp köklerimize bakmamız gerekiyor. Beğendiğim sözlerdendir “istikbal köklerdedir.”
Yazıma ‘kök’ vurgusu yaparak başlamamın sebebi PTT Hayat dergisinin Mart 2019 tarihli 2. sayısında Hüsamettin Koçan’la yapılan söyleşide, bu çok yönlü sanatçımızın sözleri. Hüsamettin Koçan ressam, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekanlık da yapmış öğretim üyesi. Daha önemlisi Bayburt’un kuş uçmaz kervan geçmez bir köyünde, bir dağ başında, Baksı Müzesi ve Halk Sanatları Araştırma Uygulama Merkezi’nin kurucusu olması. Bu iş her yiğidin kârı değil. Hemşerisi Bayburtlu Zihni’nin “Vardım ki yurdumdan ayağ göçürmüş “sözünün rağmına, doğup büyüdüğü toprakları unutmamış, dünya ölçeğinde kadr ü kıymeti bilinen müstesna bir eserle, kıyıda köşede kalmış köyünü yurt içinde ve yurt dışında tanınır kılmış, fark doğurmayı başarmış bir kültür aşılayıcısı. Hayat hikâyesini anlatan kitaba verilen isim fazla söze hacet kalmadan bu erdemli Anadolu insanını bize tanımlıyor: “Bir Dağda Mucize Yaratan Ressam”. Geçmişte Baksı, günümüzde Bayraktar adını taşıyan köyüne bir köy konağı kazandırarak baba ocağını sönmeyen bir ateşle diri tutma gayesiyle çıkılan yol, 2010 yılında Eski Türklerdeki ozan, kam, şaman, bahşi/baksı geleneğinin büyülü gerçekliğini ıssızlığın ortasında hayata geçirmiş. Görmeyi hayal ettiğim bu diriliş serüveni ile sanatçımızın başının göğe erdiğine inanıyorum.
PTT kadir bilir bir davranış sergileyerek Baksı Müzesi özel pulları çıkarmış ve bunun için bir de pul imza töreni yapılmış. Bu münasebetle de alkışlanası Hüsamettin Koçan’la bir söyleşiye yer verilmiş zikrettiğim dergide. Koçan’ın irfani bir geleneğin izini sürdüğünü çağrıştıracak görüşlere sahip olduğunu görüyoruz bu söyleşide. Tadımlık bir paylaşma: “Modernizme yönelik kişisel eleştirim şudur: Modernizm bize mutluluk vermekten daha çok yabancılaşmayı, hasreti ve kavuşma arzusunu gösterdi. Bir türlü yerine getirmeyerek bir bakıma Edward Said’in de dediği gibi herkesi bir sürgün yolculuğuna çıkardı ve’ Ben kimim?’ sorusu çağımızda herkesin aklından geçirdiği ama derli toplu çözümlenebilir bir soru olmaktan çıktı. Tarafçılığın, ötekileştirmenin ve yabancılaşmanın besleyicisi haline geldi. Bu nedenle de kültürü ve hayatı beslediğine inandığım kökler üstüne düşünmeye başladım. Bu düşünce beni gerçek hayatın ve anlamın kökten türediğini bizim görebildiğimiz doğanın, çiçeklerin, ağaçların her şeyin sahip olduğu düzenin hangi yapıdan beslendiğini yakından görmek ve göstermek sürecine girmeme neden oldu.” Dağ başında ateş yakmak bu düşüncelerle mümkün oluyor demek ki.
***
Evvelce PTT’nin dergisinin ismi PTT Life idi ve bir yazımda THY ve DDY’nın Sky Life ve Rail Life dergilerini de anarak bu isimlendirmeleri eleştiri konusu yapmıştım. Yapım firması değişikliği ile artık PTT Hayat olarak eli yüzü düzgün bir dergi çıkarılıyor. Bu müspet gelişmeyi tebrik edelim ve daha güzel bir dergi için dilimiz nokta-i nazarından göze çarpan aksaklıklara dikkat çekelim: Hüsamettin Koçan, İstanbul aşısıyla olsa gerek kendini tanımlarken “...belki de iflah olmaz bir perfeksiyonist...” diyebiliyor. “...değerler sorunu bozguna uğradı” sözü de sorunlu. Bozguna uğrayan değerler sorunu değil, bizatihi değerler.
Derginin editörü Başak Doğru’nun Bursa hakkında yazısından: “...ananemin “(doğrusu anneannemin). Kahve üzerine yazısından: “Önceleri yalnızca elit kesimin…” “… floral asiditeye…” “… bir konsepte sahip…”
Baksı Müzesi Pul İmza Töreni’nde Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal’ın konuşmasından: “Baksı Müzesi’nin PTT tarafından böyle bir lansmana konu edilmesinden…” Hüseyin Karadeniz’in “Siyah-beyaz televizyondan Netflix’e” başlıklı yazısından: “Netflix böyle kısıtlamalara tabii (doğrusu tâbi) değil.” “Hepimizi kendi boş zamanımızın küratörü, yani bir çeşit kültür-sanat yönetmeni olmak gibi…” Kurduğu cümle anlamını bilmeden yabancı kelime kullanmaya örnek teşkil ediyor.
Aslı Sabancıoğlu’nun “Vals gibi bir kent Viyana “başlıklı yazısından: “...kendi melankolik ruh hali, anoreksik oluşu…” “...kafelerde Melange eşliğinde apfelstrudel ya da çikolata kaplı pastanızı…” Aynı yazarın “Öne çık hayat kurtar’ başlıklı yazısından: “… doku grubu antijeni bilgilerinin…” “Sağlıklı beslen, sağlıklı yaşa “başlıklı yazısından: “...organik beslenmeden ketojenik diyete, glutensiz gıdalardan vegan beslenmeye...” “...anti-enflamatuvar yapı maddeleri…”
Unvanı Profesyonel Koç olan Deniz Hüsrev’in “Mutluluk bir seçim” başlıklı yazısından: “Pozitif Psikoloji mutluluğu ikiye ayırır: Hedonik (öznel iyi oluş) mutluluk ve Eudaimonik psikolojik iyi oluş) mutluluk.”
Derginin ismini Türkçeleştirmek yetmiyor, içerikte de aynı özeni göstermediğimizde, dilimize sevgi ve saygımızı yalnızca kapakta çözmeye indirgemiş oluruz. Küreselleşmenin dilimize saldırısına bilerek veya bilmeyerek alet olmaktan kurtulamayız.
Ziya Gökalp’ten bir alıntı ile bitirelim: “Türklüğün vicdanı bir / Dini bir, vatanı bir / Fakat hepsi ayrılır / Olmazsa lisânı bir.”