Türkiye’nin stres testi
Almanya’da koalisyon görüşmeleri sonuca varmış gibi görünüyor. Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokratlar (SPD) ön uzlaşmayı sağladı. Muhtemelen en sorunsuz uzlaşılan konu Türkiye oldu. Üzerinde uzlaşılan 28 sayfalık metinde Türkiye hakkında kısa fakat çok önemli bir pasaj bulunuyor. “Türkiye çok yönlü ilişkilerimiz olan önemli bir ortağımız ve komşumuzdur. Ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları durumu kötüleşti. Bundan dolayı üyelik müzakerelerinde bir faslın kapatılmasını ve yeni bir faslın açılmasını istemiyoruz. Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece vize serbestisi olmayacak ve Gümrük Birliği genişletilmeyecek.” Koalisyonun Türkiye hakkındaki düşünceleri kısa ve öz. Bu duruşu AB’nin Türkiye’ye karşı genel duruşu olarak da okuyabiliriz.
***
Rutin bir koalisyon metni ile mi karşı karşıyayız yoksa Türkiye’ye karşı açık bir tavır mı söz konusu olan? Sigmar Gabriel ile Mevlüt Çavuşoğlu’nun Almanya’da yaptığı görüşme sonrası yumuşama işaretleri gösteren ilişkiler koalisyon metni ile birlikte yeniden sertleşiyor mu? Yoruma çok açık bir durum. Ama uzlaşma metnindeki ‘tok satıcı’ tavır açıkça hissediliyor. Bu da ilişikilerin kötüleşmesi halinde bundan daha az zarar görecek ülkenin Almanya olmasından kaynaklanıyor.
***
Kurulması kuvvetle muhtemel hükümet, Türkiye’ye karşı sert bir tavır sergileyeceğininin ilk işaretlerini verdi. Alman kamuoyunun “Türkiye’ye haddini bildirme” konusunda hem fikir olduğu bir ortamda beklenir bir tavırdı bu. Yeni hükümetin hele AfD gibi aşırı sağcı bir partinin olduğu mecliste Türkiye ile yakınlaşmak adına kamuoyunu karşısına alması zaten çok düşük bir ihtimaldi. Türk medyasının aksine Almana medyasının ilişkilerin düzelmesi için yapıcı bir tavır içinde olmadığını da hesaba katmak gerekiyor.
***
Almanya’da yaşayan yaklaşık 3 milyon Türk dolayısıyla Almanya Türkiye ilişkilerinin derin sosyolojik ve psikolojik boyutları var. Bütün bu tartışmalar yapılırken Almanya’nın yoğun bir biçimde kendi kimliğini de tartıştığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Almanya, kendi ulusal kimliğini tartıştığı, kimliği konusunda henüz bir uzlaşma ve sükunete ulaşmadığı bir ruh haliyle Türkiye ve Türkler ‘sorunuyla’ hesaplaşıyor. Bir yandan 3 milyon Türk’ü hazmetmek, diğer yandan iddiaları olan ve bunu da açıkça ifade etmekten çekinmeyen Türkiye’ye sınırlar koymak, Almanya için aslında milli bir meseleye dönüşmüş durumda.
***
Birbiriyle fazla alakası yokmuş gibi görüne Alman kimliği ve Türkler başlıbaşına incelenmesi gereken sosyopsikolojik ve tarihi bir olgu. Bu arka planı iyi analiz etmek gösterilen reflekslerin hangi güdülerle yapıldığı konusunda farkında olmadığımız ipuçları verebilir. İki ülke ilişkilerinde, belki teması demek daha doğru olur, her ulusun kendi kimliğini tanımlarken diğerini‚ ‘öteki’ olarak görmesi belirleyici bir rol oynuyor.
***
İki ülke ilişkilerinin başlaması siyasi bir temastı. Dönemin siyasi konjonktürü böyle bir ilişkiyi başlattı. İlişkiler tarihte örneği çok az olan çok boyutlu etkileşime dönüştü. Gelinen son nokta aslında bir yüzleşme. Kendisi ile barışık oldukları iddia edilemeyecek iki ulusun yüzleşmesi.