“İnsanın onuru dokunulmazdır”
Seçim sonrası bizi bekleyen en can alıcı gündem maddelerinden birisi şüphesiz anayasa olacak. Yeni anayasa kavramı zihinlerde otomatikman ideolojik ön kabulleri tetikliyor. Türkiye bu zamana kadar kendisini devletin sahibi olarak gören egemen güçlerin dikte ettirdiği anayasalar ve anayasa yorumlarına alışık. Anayasa bireysel hakların, adaletin ve demokrasinin garanti altına alındığı bir toplumsal uzlaşma metni olarak hiç konuşulmadı.
Yeni anayasa tartışmalarında diğer ulusların tecrübelerinden birebir istifade etmek o ülkelerin özel koşulları nedeniyle anlamlı olmayabilir ancak ilham kaynağı olabilecek hükümler, fikirler yeni anayasa tartışmaları öncesinde kullanışlı örnek olabilir.
Başlıkta ilk maddesine yazdığım Alman Anayasası (Grundgesetz) bu noktada dikkatle incelenmesi gereken bir örnek. Dünyada bir çok ülkenin fiilen örnek aldığı, tesis ettiği hukuki ve idari istikrar nedeniyle çok iyi bir imajı olan Federal Alman Anayasası aslında tam bir anayasa değil. Daha doğrusu büyük oranda bugün de geçerliliğini koruyan ilk metin, İkinci Dünya Savaşı sonrası doğu ve batı olarak iki parçaya bölünen fiili işgal altındaki Almanya’nın batı kesiminde Müttefiklerin de dayatmasıyla hazırlanan ‘’geçici’’ bir anayasaydı.
***
Bu anayasa halk tarafından da oylanmadı. Müttefiklerin (ABD, İngiltere, Fransa) talepleri doğrultusunda oluşturulan 65 üyeli bir parlamenter komisyonu (Parlamentarische Rat) yaklaşık bir yıllık bir çalışma sonrasında 8 Mayıs 1949 yılında anayasayı hazırladı. Anayasa metni grup içindeki 12 üyenin ret oyuyla kabul edilerek uygulamaya sokuldu ve bugün de hala geçerli.
Anayasa’nın müttefiklerin zorlaması ve telkinleri ile oluşan bağımsız bir anayasa olmadığı yönündeki yaklaşımlar da tam gerçeği yansıtmıyor. Müttefiklerin gerçi yeni anayasanın, Hitler’i doğuran Weimar Anayasası’ndaki yapısal zafiyetleri taşımaması, bireysel hakların ön plana çıkarılması ve demokratik düzenin garanti edilmesi gibi temel konularda talepleri oldu. Ancak parlamenter komisyonu hem Weimar dönemi hem de Hitler dönemini yaşamış kaliteli hukukçu ve siyasetçilerden oluşuyordu ve müttefiklerin bu talepleri kendilerinin görüşleriyle de çelişmiyordu.
İçlerinde dört kadın üye olmasına rağmen tarihe kurucu babalar olarak geçen komisyon üyeleri hem hazırladıkları anayasayı benimsemişlerdi hem de savaş sonrası umutları kırılmış Alman halkında yasal bir güvence, yeni bir başlangıç duygusu verecek bir uzlaşma metnini oluşturmayı başardı.
***
Anayasa’nın ilk maddesi yazının başlığında da yazıldığı gibi ‘’İnsanın onuru dokunulmazdır’’ cümlesi ile başlıyor. Ve ilk 19 madde o zamana karar alışılmış olmadığı kadar temel bireysel özgürlükleri, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü garanti altına alıyor. Toplam 146 maddeten oluşan ilk anayasa yıllar içinde eklenen alt maddelerle fiilen 202 maddeye çıkmış durumda. İki Almanya’nın birleşmesi sonrasında ‘’geçici anayasa’’ birleşen Almanya’nın da anayasası oldu.
Anayasanın ilk maddesi Kant ve Friedrich Schiller gibi düşünürlere dayandırılıyor. Haysiyet kaynağı olarak tanrının değil de aklın referans olarak alınması anayasanın din ve gelenekle olan mesafeli ilişkisi hakkında da kanaat veriyor.
Yeni anayasanın en yenilikçi sonucu ise Anayasa Mahkemesi. Yeni anayasada var olan Federal Meclis, Eyaletler Meclisi, Başbakan (Şansölye) Cumhurbaşkanı gibi kurum ve mevkiler İkinci Krallık ve Waimer Anayasalarında da vardı. Ancak Anayasa Mahkemesi ilk kez yeni anayasa ile oluşturuldu. Bu Almanya için tarihte örneği olmayan yeni bir kurumdu.
***
Anayasa Mahkemesi de yıllar içinde hem halkın hem de genel hatları ile siyasi partilerin saygınlığını kazandı. Hatta halk için hikmetinden sual olunmayacak, temel hakları koruyan bir güven mercii haline geldi. Almanya’da bugün hassas şekilde uygulanan verileri koruma yasası, kürtaj hakkı, Alman ordusunun dış ülke operasyonları gibi uygulamalar Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlarlar neticesinde var.
Almanya’nın ‘’geçici’’ anayasası o denli bir başarı hikayesi haline geldi ki dünyadaki birçok ülke ya bu anayasadan maddeleri ya birebir aldı ya da bu maddelerden esinlendi. Güney Kore 1960’lı yıllarda temel hakların korunması maddeleri ve anayasa mahkemesi kurumunu Alman Anayasası’ndan aldı. 1970’li yıllarda Almanya’da eğitim gören Yunan hukukçular Alman Anayasası’nın temel maddelerini Yunan Anayasası’na dahil etti. Franco rejiminin son bulmasıyla 1978 yılında hazırlanan İspanya Anayasası da Alman Anayasası’nın belirgin izlerini taşıyor. Dünyanın birçok anayasa tartışmalarında önemli bir referans olması bir yana demir perdenin yıkılması sonrasında Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri ile Namibya ve Güney Afrika için de Alman anayasası bir örnek teşkil etti.
Almanya’da yakın tarihte yaşanan zafiyetlerin farkında olan bir jenerasyon Müttefiklerin de talep ve teşvikleri ile özgürlükler ve demokratik kurumlar açısından dünyaya örnek olacak bir anayasayı ortaya çıkarmayı başardı. Anayasayı hazırlayan Parlamenter Komisyonu’nun başındaki kişi daha sonra Almanya Başbakanı olacak Konrad Adenauer’dı. Katolik Adenauer Almanya’nın geleceğini Batı ittifakı içinde görüyordu ve bu ittifak içinde yer almanın özgürlükçü ve demokratik bir anayasadan geçtiğini çok iyi biliyordu. Bugüne gelindiğinde Adenauer’ın ne denli öngörülü bir siyasetçi olduğu daha iyi anlaşılıyor.