Herkes kendi mutluluğunun sarrafıdır
Kendi yaşamını anlamlı ve kaliteli hale getiremeyenler bu travmayı çevresine ve sıkca siyasete yönlendirebiliyor. Kendi hayatında, zihin dünyasında değişiklik için adım atmaya cesaret edemeyenler siyaset ve toplum üzerinden sorunların ne denli derin ve aşılmaz olduğunu hem kendilerine hem de muhataplarına ikna etmeye çalışıyor. Türkiye’nin sorunları diye başlayan cümlelerde, işinin ehli bir psikoloğun, cümlede gizli ‘’benim sorunlarım’’ ifşalarına yönelik önemli ipuçlarını bulma ihtimali bir hayli yüksek.
Kendi mutluluğunu farkında olmadan siyasi umutlar ve beklentilerle eşleştirmek kaçınılmaz olarak travmalara neden olur. Ülkesinin refahı için kafa yoran birisi kendi refahını, yaşam konforunu ihmal ediyorsa hata yapıyor demektir. Gelişmiş demokrasilerde güçlü bir siyasi sistem var ama tesis edilen refah, sadece sistem güçlü olduğu için değil, bireyler de güçlü olduğu için oluşuyor. Yani insan ön planda, esas olan insan onurunun önceliği. Evet sistem böyle bir ayrıcalığı tesis etmeye ve yaşatmaya göre planlanmış ancak esas olan bireyin kendi refahını ve huzurunu öncelemesi: Bunu kendisi için sorgusuz, sualsiz, çekincesiz bir insan hakkı olarak görmesi ve edimlerini bu istikamette gerçekleştirmesi.
Biz bir liderin, bir siyasi ekolün ya da ideolojinin hayatımızı güzelleştirmesini beklerken, değişimin en önemli aktörü olan kendimizin yapabileceklerini unutuyoruz ya da görmezden geliyoruz. Kendi mutluluğumuzun sorumluluğunu üstlenmek yerine siyasete devrediyoruz.
***
Ülkemiz adına varoluşsal anlamda şikayetçi olduğumuz hukuki, ekonomik, kültürel siyasi sorunlara, öncelikli olarak kendi hayatımızı kapsayacak çözümler üretmeyi hatalı bir şekilde bencillik olarak görüyoruz.
Bireyin kendisi için daha kaliteli bir yaşam istemesi hem makul hem de meşru bir talep. Nedense böyle bir talebi dile getirmek aç gözlülük doyumsuzluk vs. gibi gayri ahlaki sıfatlarla anılıyor. İşe belki bu zihinsel engelleri aşmakla başlamak gerekiyor. Çevre koşullarının düzelmesini beklemeden ilk adımı cesaretle atmak daha güzel bir yaşam için iyi bir başlangıç olabilir.
Türkiye’nin potansiyeli dediğimiz şey vatandaşlarının bireysel potansiyeliyle doğru orantılı. Çözümü siyasette değil bireylerde aramak gerekiyor, siyaset ancak sonuç olabilir. Öğretilmiş çaresizlik gibi sürekli kendini tekrarlayan siyasi çatışmalardan, hamasetten ve yıkıcı eleştirilerden bireysel olarak sıyrılmanın yollarını aramamız gerekiyor.
***
Hayatın daha anlamlı hale getirecek sayısız imkan varken, kendisini tekrarlayan sığlık ve sıradanlığın girdabından kurtulmanın yollarına kafa yormak gerekiyor. Sorgulamadan dahil olduğumuz yıpratıcı gündemden kafamızı kaldırarak hayatın merkezine kendimizi koyacak “sağlıklı bir bencillik’’ güzel bir başlangıç olabilir.
Dünyadaki siyasi dengeleri derin bir kavrayışla keşfettiğine inanan birisinin , yaşadığı kenti tanımaması kendisini de tanımaması anlamına gelir.
Refahın adil olarak paylaşılmadığı gerçek ama günün birinde daha adil bir paylaşım olduğunda da bizim payımıza düşecek parça zannettiğimiz kadar büyük olmayabilir. Sözü bir Alman atasözü ile bitirelim: Herkes kendi mutluluğunun sarrafıdır.