Diğerlerinin anayasaları
Anayasa tartışmaları sadece Türkiye için değil dünyadaki bütün ülkeler için merkezi bir tartışma alanı. Gerek anayasanın bizzat kendisi, gerekse anayasa mahkemesi gibi organlar bir yandan siyasi gücün tek bir elde toplanmasına engel olmaya çalışırken, bazı örneklerde siyasi gücü ikame eden araçlar haline gelebiliyor. Anayasanın siyasi bir araç olarak kullanılmasını engelleyebilen ülkelerin sayısı çok az.
Macaristan anayasası 2011 yılında şimdi de iktidarda olan Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve koalisyon ortağı Hıristiyan demokratlar tarafından ortak hazırlandı. Fidesz’in ve başındaki Viktor Orban’ın muhalefete danışmadan hazırladığı anayasa iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul edildi. Bu anayasadan bir uzlaşma metni olarak bahsetmek zor ve kabul edildiğinden bu yana on kez değiştirildi. Orban, iktidarını sadece seçmenlerle değil anayasa ile de korumak peşinde. Güçlü iktidar ve güçlü anayasa güçlü bir demokrasi anlamına gelmiyor.
İsrail devletinin kuruluşunda etkin olan işçi hareketi İsrail’in seküler, modern, batılı bir ülke haline getirdi. İsrail anayasası da bu temel üzerine inşa edildi. Yahudilikte 250 yıldır batıcılar ve dinciler arasında süren mücadele 1970’li yıllarda fanatik dinciler lehine dengelenmeye başlandı. Liberaller ise 1980’li yıllarda yargıda daha etkili hale geldi. Yani bu yıllarda yüksek mahkemenin aldığı kararlar liberallerin (solcular, sekülerler) dini gruplara karşı güç mücadelesinde bir araç oldu.
***
İsrail’in Gazze saldırısı başlamadan önce hükümetin yüksek yargının gücünü sınırlamaya yönelik almaya çalıştığı kararları bu arka planda okumak gerekiyor. Donald Trump tarafından ABD Yüksek Mahkemesi’ne atanan Neil Gorsuch ‘’Liberaller mahkeme salonu bağımlısı oldu. Hedeflerine ulaşmak için birinci yöntem olarak, sandıkları ve siyasi liderleri değil avukatları ve hakimleri görüyorlar’’ diyerek getirdiği eleştiri aslında İsrail için de geçerli. Gorsuch’a göre yargının siyasallaşması, yine yargının en önemli özelliği olan bağımsızlığını yok ediyor.
Güç ve gelecek mücadelesinin anayasa üzerinden sürdürüldüğü bir başka ülke ise Hindistan. Hindistan anayasası 1949 yılında kabul edildi. Yeni anayasanın babası ise Nehru hükümetinin kabinesinde Adalet Bakanlığı yapan Bihamrao Raji Ambedkars. Ambedkars dünyada pek tanınmıyor ama Hindistan’da bu ülkenin kurucuları Gandi ve Nehru kadar kutsanıyor.
Kendisi de Hindistan’ın dokunulmazlar kastına (Dalit) ait olan Ambedkar anayasaya ‘‘ Dokunulmazlık kaldırılmıştır’’ hükmünü koydu. Bu madde her Hindistanlıya etnik aidiyet , dini kökeni ve ait olduğu kasttan bağımsız olarak eşit haklar sağlıyor. Hindistan Anayasasına 1976 yılında o dönemin başbakanı İndira Gandi tarafından sokulan ‘’seküler ve sosyalist’’ kavramları bugün iktidara hakim olan Başbakan Narendra Modi ve yandaşlarının en nefret ettiği kavramlar.
Sadece başbakan olarak değil dini bir şahsiyet olarak ta yandaşları tarafından kutsanan Modi anayasayı değiştirip çok kültürlü ve dinli Hindistan yerine Hinduların asli unsur olarak ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğu yeni bir anayasa peşinde olmakla suçlanıyor. Modi ve yandaşları bu iddiaları reddediyor ve anayasayı değiştirmek gibi bir niyetleri olmadığın söylüyor.
***
Hindu fanatikler nefret ettikleri seküler ve sosyalist kavramlarının anayasadan çıkarılması için birçok kez yüksek mahkemeye başvurdular ancak bir sonuç elde edemediler. Hindu ulusalcılarının koloniyal dönemden kalma olduğunu iddia ettikleri Hindistan yerine Bharat kelimesini tercih etmeleri de dikkat çekiyor. Ayrıca eyaletlerde kullanılan farklı dillerin yerine ülke genelinde resmi dilin Hinduca olması girişimleri var. Hindu ulusalcılığı tarihte Müslüman Moğolların ve İngiliz hakimiyetinin Hindu kültürünü yok ettiğini düşünüyor. Bunu telafi etmek için ülkeden İslam’ın ve İngilizlerin izlerini silmek peşinde. Anayasa ulusalcılar için aynı zamanda bir kimlik mücadelesi alanı.
Anayasanın siyasi güç mücadelelerinin merkezinde olduğu bir diğer ülke ise Brezilya. Brezilya Anayasa Mahkemesi ülkenin kaderini değiştirecek kararlara imza attı. Nisan 2021 yılında Brezilya’nın eski ve şimdiki Devlet Başkanı Lula da Silva hakkında yolsuzluk suçlaması ile verilen hapis cezalar anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi. AYM üyeleri o yıllarda yaşanan otorite boşluğunu doldurdu ve siyasi liderler kadar popüler hale geldi.
Eski başkan Bolsonaro’nun siyasi taleplerinin karşılayan hakimlerin çoğu adalet bakanlığı da dahil olmak üzere bir çok üst düzey görevleri getirildi. Hukukun bu denli siyasetin içine girmesi hakkında konuşan bir Brezilya Yüksek Mahkeme üyesi ‘’Biz rüşvetle mücadele etmek istedik ancak siyasi sistemi yok ettik’’ ifadesini kullanıyor. Şu anda hakkında davalarla boğuşan Bolsonaro iktidara hakimlerin açtığı yollardan gelmişti.
Anayasa tartışmaları bir ülkenin demokrasi ve istikrar düzeyi hakkında fikir veriyor. Atılacak her yanlış adım, sergilenecek her yanlış tutum ülkelerin geleceğini değiştirecek sonuçlara yol açabiliyor. Sadece kendimizle meşgulüz ama diğer uluslar da bizim gibi kritik anayasa gerilimleri yaşıyor.