Nasıl oldu da bu kadar çabuk unuttuk?
Yine hoyratça delice birbirimize vurmaya başladık. Ne kadar çabuk unuttuk bize kurulan tuzakları, şehitlerimizi ve gazilerimizi.
Ne kadar çabuk unuttuk barikatlar döneminde yaşananları.
Ne kadar çabuk unuttuk memleketin her yerinde bombalar patlatan, birbirinden farklı Türkiye düşmanı terör örgütlerini.
Ne kadar çabuk unuttuk 15 Temmuz gecesi yaşadığımız o hainliği. Beşiktaş’ta stadın yanında, Gaziantep’te düğünde, Kayseri’de izne çıkan askerlerin otobüsünde patlayan bombaları.
Ne kadar çabuk unuttuk Fırat Kalkanı için Suriye’ye giren askerlerimizi, Akil Tepesi’ni ve Kilis’e roket yağdıran o hain örgütü.
Ne kadar çabuk unuttuk onlara kucak açan müttefik bile diyemediğimiz ülkeleri.
Ne kadar çabuk unuttuk sınırımıza o sıcak günlerde kan ter içinde kucaklarında çocukları ve çıplak ayakları ile gelen insanları, geride bıraktıkları anıları ve ümitleri ...
Ne kadar çabuk unuttuk üç yaşındaki Suriyeli çocuğun hıçkırarak ağlarken sizleri Allah’a şikayet edeceğim dediği sözlerini, Filistin’de babasının arkasına sığınmaya çalışırken şehit edilen muhammedin ölümünden tam onyedi sene geçtiğini.
Ne kadar çabuk unuttuk sizlere “buraları dar edeceğiz” diyen emperyalistlerin uşağı olan hainleri, darbe girişiminin ardından “beraber çalıştığımız arkadaşlarla irtibat kuramıyoruz” diye serzenişte bulunan ABD askerlerini, FETÖ’ye birbir kılıf bulup aklamaya çalışan iç ve dış hainleri ....
***
Ne kadar çabuk unuttuk birer birer demokrasi getirmek için yıktıkları ülkeleri ve ezip geçtikleri hayatları, dünyada yaşanan en büyük göçleri ...
Ne kadar çabuk unuttuk Akdeniz ve Ege’nin sularında kıyıya vuran cansız bedenleri, Irak cezaevlerinde yaşanan işkenceleri, çalınan yer altı ve yer üstü zenginlikleri, yağmalanan müzeleri ve bankaları ...
Ne kadar çabuk unuttuk işlerine gelmeyen her konudaki üç maymunu oynadıkları görüntülerini ....
Unutmuşuz ki, onlarla uğraşmaktan vazgeçip içimizde kavga etmeye başlamışız.
Unutmuşuz şehitlerimizin bize hatırlattıklarını ve ne için şehit olduklarını.
Bize emanet ettikleri vatanı, demokrasiyi ve cumhuriyeti , insanımızı ...
Bizi korumak için canlarını verdiler, bize kıyılmasın, pis elleri bize değmesin diye dünyadan vazgeçtiler. Ne yazık ki biz kendimizle kavga etmeye başladık.
Hani biz ancak biz olmadığımızda yıkılırdık, hani tarihte kurulan onaltı Türk devleti de bu yüzden yıkılmıştı, hani biz her yaşanan olaydan ders çıkarmıştık. Bu tuzağa bir daha düşmeyecektik.
H H H
Geçmişte elimizden alınan gençliğimizi ve sağ sol kavgalarını unutmamıştık. Hani onu yaşayanlar “biz nasıl da tuzağa düşmüşüz” diye bize nasihat vermişlerdi.
Her ekonomik krizde elimizdeki herşeyi yok pahasına kaybetmiştik. Bir daha bunları kaybetmemek için hep beraber milli olacaktık.
Yahu biz ne zaman, hangi aralıkta bu kadar şeyi unuttuk da sıra birbirimizi yemeğe geldi.
Ne zaman dedikodunun esiri olup ekonomiyi batırmaya, aramızdaki bağları görmezden gelmeye, iyi taraflarımızı söylemekten vazgeçmeye başladık.
Yoktan var ettiğimiz bir cumhuriyetin kazanımlarını, hiç yokmuşlar gibi davranmaya nasıl başladık, memlekete çivi çakan yerli ve milli insanları kaplanların önüne nasıl attık.
Biz ne zaman bu kadar şeyi unutup farklı bir gerçeklikte yaşamaya başladık.
“Hatırladıkça şükür eylersin, unuttukça küfür eylersin ( Hz. Mevlana )” sözünü aklımızdan nasıl oldu da çıkarttık?