İlk sürü SİHA saldırısı
Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre, Suriye’deki muhalifler 6 Ocak gecesi Rus birliklerinin konuşlandığı Hmeymim üssüne 10, Tartus’taki donanma üssüne de 3 İHA’yla saldırı girişiminde bulundu.
Rus elektronik harp birlikleri, 6 İHA’nın kontrolünü ele geçirirken 7 İHA da 24 saat teyakkuzda bulunan Rus hava savunma birliklerine ait Pantsir-S füze kompleksleriyle imha edildi.
Bu saldırı sırasında iki Rus askeri hayatını kaybederken ona yakın Rus uçağı kullanılamaz hale geldi.
Bu saldırıyla bir kez daha gördük ki gelinen teknoloji devrimi her aygıtı bir silahlı platforma dönüştürebiliyor. Birkaç bin liralık bir sistemle milyonlarca dolarlık gelişmiş silah sistemlerine zarar verebiliyorsunuz.
***
Suriye’de yapılan bu saldırıyı analiz etttiğimizde aslında halka açık sistemleri kullanarak askeri bir operasyonun nasıl icra edilebileceğini de görüyoruz.
Uydu sistemleri üzerinden bölgenin haritası ve askeri konuşlandırma çıkarılıyor. Daha sonra konumlama sistemleri kullanılarak da hedeflere otomatik olarak ekipmanlar yönlendiriliyor.
Bu sistemler ABD merkezli olduğu için de diğer ülkeler sistem üzerinde bir değişiklik yapamıyorlar. ABD ise bu sistemlere kısıt koyarak kendi üslerinin yerinin bilinmesini istemiyorsa engelleyebiliyor.
Gelelim bu saldırılara benzer saldırıların Türkiye’de yapılıp yapılmadığına. Bu saldırılara ilk kez barikatlar döneminde rastlamıştık. Tekil haldeydi ve grup saldırılarına dönüşmemişti. Hatta Silopi’de ele geçirilen bir İHA, ABD ordusunun kullandığı gelişmiş bir modeldi.
PKK, Suriye’de PYD kisvesi altında eğitim aldıkça ve silahlandırıldıkça ülkemizde bu tip saldırıları yapmaya başladılar.
Sınır karakollarına veya hava üslerine saldırı düzenlemek istediler. Bunların bir kısmı saldırı başlamadan bir kısmı da saldırı esnasında etkisiz hale getirildiler.
Ama son Rus üssüne yapılan saldırıda gördük ki örgütler işi bir ileri noktaya taşımışlar. Karışık bir operasyonu belli bir koordinasyon içinde icra edebilmişler.
Yaklaşık beş yıldan bugüne yazılarımda sıklıkla değinmeye çalıştığım şey işte buydu. Artık devlet dışındaki yapıları (terör örgütleri ve muhalif grupları) ayrı bir çalışma konusu yapmaya ihtiyaç var. Geçmiş tanımlamalar ve uygulamalar bugünü bize anlatmıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik birimleri kendilerini bu tür saldırılara karşı koymak için geliştirmeye çalışmaktadır. Sıkıntı, karşı tarafın da yabancı devletlerin iç organizasyonlarından yardım almasıdır. Sizin aldığınız tedbire karşı onların da yeni bir saldırı tekniği geliştirmesidir.
PKK ABD desteği ile EYP, istihbarata karşı koyma, elektronik harp, özel kuvvet teknikleri ve gelişmiş donanım kullanma konularında eğitim almıştır.
Önümüzdeki dönem bu tekniklerin Türkiye’de kullanılmasını istemiyorsak daha başlangıçta tedbirini almak zorundayız. Bu teknikler asla Türkiye’de kullanılmamalıdır.
Önlemi de Suriye’de bir terör devletine izin vermemekten geçiyor.
***
Terör örgütlerinin teknik altyapısını kuvvetlendirmeye yönelik istihbarat çalışmarı birincil askeri hedef kapsamına alınmalıdır. Yerinde imha edilmelidir. Önleyici savunma deyimi tam da bunun için hayata geçirilmiştir.
Artık terör örgütleriyle mücadelenin katmanları şu şekildedir:
Eleman kazanımını kesmek,
Eğitim almasını engellemek,
Ekipmanla buluşmasını
engellemek,
Arkasındaki istihbarat örgütü deşifre ederek saf dışı bırakmak, eylem yapacağı alanı daraltmak ve sonuncu olarak da terör örgütünü legalize etmeye çalışan gruplarla mücadeledir.
Birinde yaşanacak bir hata
güvenlik birimlerinin başa dönmesine yol açabilir.
Asimetrik savaşın asimetrik terör örgütleriyle mücadele de simetrik savaş kabul edilemez.