Gençlik başka bir güzel
Öğrencilik yıllarını düşündüğünüzde yüzünüzde garip bir gülümseme ve aynı anda yüreğinizde bir acı belirir mi?
Vallahi benim aynen böyle oluyor. Özellikle gurbette lise ve üniversiteyi yatılı okumuşsanız bu duygusal tepkiler yoğun bir şekilde hissediliyor. Yaşadığı yerin dışında üniversite okuyan gençlere rastladığımda da yaşamla ilgili sohbet etmekten kendimi alamıyorum. Onların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.
Bu hafta böyle bir sohbet imkanı doğdu ve yaklaşık onun üzerinde gençle sohbet etme fırsatı buldum. Öncelikle kendilerine olan öz güvenleri ve samimiyetleri nedeniyle onları tebrik etmek istiyorum. Sorduğum bütün sorulara içtenlikle cevap verdiler.
Bu arada kaldıkları Kredi Yurtlar Kurumu tesislerini de görme fırsatı buldum. Allah devlete zeval vermesin diyeceğim kadar güzel bir gelişme sağlamışlar. Odalarda kalan öğrenci sayısını minimuma indirmeye çalışıyorlar. Her odada banyo ve tuvalet var. Yine sınırsız internet imkanı da sunulmuş. Yemek çeşitleri ve diğer sosyal imkanlar da azımsanmayacak bir noktaya getirilmiş. İşin en güzel tarafı 12 kritere göre öğrenciler yurda yerleştiriliyor. Bilgisayar devlet arşivindeki bilgilere otomatik olarak ulaşıp öğrencinin puanını belirleyip ya yurda yerleştiriyor ya da yedek listeye alıyor. Yani hamili yakınım dönemi bitirilmiş.
Bunları niye yazdım diye soranlara bir açıklama yapayım, öğrencinin en büyük sorunlarından birisi günlük barınma ve yemek işidir. Bu sağlandığında hem aile hemde de çocuklarımız kendilerini güvende hissediyorlar. Unutmayın FETÖ denilen örgütün bu konuları farkedip, gençlere ulaşmak için yıllarca kullandığı yöntemlerden birisi de buydu .
Neyse öğrencilerle konuşurken biraz da maddi konulara girdik. Açıkcası ben de bu konuda öğrencilerin yanındayım. Çünkü ben de anlattıkları konularda aynı zorlukları yaşadım . Ay sonu gelirken hesap yapmayı ve cepte kalan son bir liranın kıymetini çok iyi bilirim.
Bilet alacak para olmadığı için sıhhiyeden Dışkapı’ya çok sık yürümüşümdür. Aynı şekilde dinlenme tesislerinde bir çay bile içmediğim gün vakidir. O nedenle öğrencilerin bütçe hesabına biraz gireceğim.
Devlet verdiği burslar sayesinde bir öğrencinin kalma ve yemek sorunu çözmüş ( KYK kalanlar için ). Ancak öğle yemeği sorunu maalesef üniversitelerin üzerine kalmış. Onun için ayrıca üniversiteden burs almak gerekiyormuş . O da fazla kişiye çıkmıyormuş.
Öğrencilerin bir kısmına hiç para gelmediğini düşündüğünüzde bu çok büyük bir sorun haline gelebiliyor. Ki konuştuğum öğrencilerin bir kısmı da hali hazırda durumdaydı.
Öğrenci arkadaşım bu durumu o kadar güzel özetledi ki... “Bir ulaşım biletine gelen 50 kuruş zam bile bizim bütçemizi alıp götürüyor.”
Bazen öğrenci yıllarımızı unutuyoruz. Unutmayalım ki geleceğimiz dediğimiz gençlere imkan yaratalım. Öğrencilerin belki en büyük derdi almak zorunda oldukları ekstra kitap ve fotokopi masrafları . Bu yekün onların bütçesi için her yıl ciddi bir yük oluşturur hale gelmiş. Aslında hiç geliri olmayan bir genç için devlet ayda verdiği burs miktarını yüz lira artırsa sorunların büyük kısmı çözülecek gibi gözüküyor.
Konuştuğum gençlerin hepsi pırıl pırıl ve idealleri olan çocuklardı . Hepsinin de öyle olduğuna inanıyorum. Bize düşen görev öğrencilik yıllarımızda çektiğimiz sorunları hatırlamak ve onların sözcüsü olabilmek. ABD ‘li general Norman Schwarzkopf’un körfez savaşı ile ilgili anılarını okumuştum. Savaşa gitmeden önce askerleri ile oturup sohbet edermiş. Sohbet sırasında çoğunun moralinin bozuk olduğunu farkedince bir anket yaptırır ve sorunun ne olduğunu öğrenmeye çalışır.
Askerler yurt dışı görevlerine gittiklerinde ev dışında olduklarından hem ev masrafları hem de kendi masrafları derken bütçelerinde ciddi bir açık oluşuyormuş. Bu da işlerine ve morallerine yansıyormuş. General bu raporu alıp ve ilgililer ile görüşüp aradaki farkın maaşlarına yansımasını sağlamış . Ondan sonra herşey daha kolay oldu diye de kitabına eklemiş.
Bende bu nedenle öğrencinin denk bütçesine oldukça takıntılıyım. Moralleri üst seviyede olmalı. Bazılarımızın hayatında bir çay içememenin ne olduğunu bilmeyenler olabilir veya öğle yemeğini atlamak zorunda kalmanın ya da devamlı arkadaşlarının notlarını istemek zorunda kalmanın zorluğunu, dışarı çıkıp bir kafede bir pasta yiyemenin ...
Zannetmeyin ki öğrencilerle başka konular konuşmadık. Okullarına daha büyük kütüphane istiyorlar. Bu kütüphanelerin 24 saat açık kalacak şekilde hizmet vermesini de. Daha fazla teknolojiyi kullanmayı, ayrıca sahada pratik yapma imkanında sunulması da. Ayrıca okurken çalışıp kimseden yardım istememeyi de arzu ediyorlar.
Eskiden büyüklerimiz bizim farklı olduğumuzu düşünür ve beğenmezlerdi. Şimdi de bazı arkadaşlar gençlerimizi beğenmiyor.
Bu gençler ülkenin onlara ihtiyacı olduğu heryerde mallarıyla, zamanlarıyla, bilgileriyle, enerjileriyle ve canları ile orada oldular.
Evet onlar daha fazla cep telefonunda zaman geçiriyor olabilirler, kafalarını sosyal medyadan kaldırmıyor gibi gözüküyor da olabilirler. Ama onlar bunları yaparken ülkeyi ve gündemi de takip etmeyi bırakmıyorlar.
Onlar son dönemde yaşadığımız ve gururlandığımız birçok şeyin altında imzası olan gençler.
Ben onlar sayesinde başım dik geziyorum. Şimdi de bize düşen kafasını öne eğecek olaylardan onları uzak tutmak.
Zamanınız olduğunda hiç tanımadığınız gençleri yurtlarda ve üniversitelerde ziyaret edin onlarla zaman geçirin.
Sorunları nasıl farkında olduklarına sizde şahit olun Küçük dokunuşlar bazen büyük ideallerin gerçekleşmesi ile sonuçlanır. Allah devlete ve millete zeval vermesin.