Başınız dik dolaşın
Geçen hafta Sincan Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu “Kahraman Mehmetçiklerimize Selam ve Dua” adlı organizasyona katıldım. Gece İstiklal Marşı ve saygı duruşundan sonra kuran okuma ile devam etti. Hocamız şehitlerle ilgili sure ve ayetleri okudu. İki büyük ekrandan da Türkçe mealleri geceye katılanlara izlettirildi.
İnanın hoca okudukça hiçbirimiz gözyaşlarımızı tutamadık . Sanki herşey Musa astsubayımızın ve tüm şehitlerimizin hayatını anlatıyordu.
Diyanet İşleri (2/BAKARA-154: Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.)
Suriye’ye gittiğimde dünyada da ölmediklerini gördüm. Arkadaşları onların isimliklerini kendi isimlikleri yerine takmışlardı. Bir ölürüz bin diriliriz diyorlardı.
Geçen sene Ömer Halisdemir şehidimizin mezarını yaklaşık 1.5 milyon insan ziyaret etmişti . Derler ki bir insan bu dünyada gerçekten ne zaman ölür; arkasından ismini anan ve dua etmeyen kişi kaldığında.
Onlar ne bu dünyada ne de ahrette asla ölmeyecekler .
***
Diyanet İşleri (2/BAKARA-155: Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.)
Sanki bütün şehitlerimizin hayatını anlatmıyor mu? Onlar en zorlu görevlerde korkuyla ve zaman zaman yoklukla sınandılar ama geriye dönen hiç kimse olmadı. Malları ile sınandılar ama onlar bu dünyadaki mallara sırtlarını dönüp yürüdüler.
Şehidimiz Musa astsubayımız “Vasiyetimdir: Şehit olursam Kurt-ar Derneği aracılığı ile Telafer’deki Türkmen Bala’lar (çocuklar) için anaokulu, kreş veya kültür merkezi, devletin bana vereceği paradan yaptırılması ve ismimin konması. Reis vasiyetimdir, aileme iletirsin. “ demedi mi ? Hiç tanımadığı yerlerdeki balalara mallarını bağışlayacak kadar ensar değiller miydi?
Gözlerinin önünde arkadaşları şehit oldu kendileri gazi oldular. Onlar bir kez bile geri adım atmadılar.
Fırat Kalkanı harekatı gazimiz ve zeytin dalı harekatı şehidimiz Ömer Bilal astsubayımızın vasiyetinde yazdıkları hepimizin yüreğini dağlamadı mı: “Kardeşim senden ricamdır, bana bir şey olana kadar sende saklı kalsın. Kardeşim bu savaş haç ile hilalin, imanla inkarın, hak ile batılı, küfür ve tevhidin savaşıdır. O yüzden anneme, babama, kardeşime, Nur’a söyleyin üzülmesinler kesinlikle, hayatlarının geri kalanını rahat geçirsinler. Anneme o istediği evi alsınlar. Dua etsin arada bir. Üzülmekle hayatını bitirmesin. Babam da, Beyza da haklarını helal etsin üzülmesinler. Nur’a söyleyin ben ona doyamadım. Ama eğer gidersem hakkını helal etsin. Üzülmesin, öbür tarafta birbirimize kavuşacağız İnşallah. Beraber planladığımız gezilecek yerleri gezsin, benim yasımı tutmakla ömür geçirmesin. Aileme iyi baksın. Beni Safranbolu’ya gömsünler kardeşim. Babamlara söyleyin devletin bağladığı aylığın yüzde 10’unu yine Zehra teyzenin oraya versinler. Hakkınızı helal edin.”
Hiçbirinde ne bir korku, ne bir üzüntü ne de isyan var mı? Sadece yaşananı anlamak ve teslimiyet var.
Ömer Halisdemir ‘in , Musa Özalkan’ın ve Ömer Bilal Akpınar ‘ın son sözleri hep hakkınızı helal edin veya helal olsun şeklinde bitiyor .
Diyanet İşleri (2/BAKARA-156: Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.)
Evet gerçekten onlar tam bu ayetteki gibi yaşadılar ve ona iman ettiler . Kendilerinden önce şehit olan ataları gibi.
“Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuş’tular Tam üç alayla burada gönülden vuruştular Düşman tümen sanırdı bu şahane erleri Allah’ı arzu ettiler, akşama kavuştular”
Şehitlerimizin aileleri ile tanışma fırsatını bulduğumda gülün altında ancak gül biter sözünün ne kadar doğru bir söz olduğunu da anladım . Onları yetiştiren o mübarek anne ve babaların ellerini doyasıya öptüm. Onlar hem iyi bir evlat hem iyi bir vatansever hem de iman erleri yetiştirmişler. Onlar vakur bir şekilde dua etmeye devam ediyorlar.
Silah arkadaşları şehitlerimizin yerine gitmek için gönüllü olarak dilekçe veriyorlar . Dilekçeler o kadar fazla ki kimseyi kırmamak için yetkililer kura çekmek zorunda kalıyorlar.
Bizlere de daha fazla çalışıp bu ülke için hizmet etmek düşüyor .
Onlar bizlerin başı öne eğilmesin diye şehit oldular . Bizlere de düşen böyle evlatlara sahip olduğumuz için başımız dik gezmek ve vatanı daha çok sevmektir .
“Biz aşkı , vatan için canını verenlerden öğrendik” değil mi Musa astsubayım ?