Afrin Harekatı’nda son dönemeç
Terörle mücadelenin yurt dışında yapılmasının nedenlerini doğru şekilde ortaya koyduğumuzda Zeytin Dalı Harekatı’nı da daha doğru algılayabiliriz.
Bir ülke kendi topraklarında terörle mücadele etmeyi seçtiğinde, aslında bu durumdan kaynaklı bütün handikapları da baştan kabul etmiş olmaktadır; terör örgütünün başka ülke topraklarında bulunması, asla kökünün kurutulamamasına yol açmaktadır.
Kendi ülkenizde terörle mücadele ettiğinizde hem iç politika hem de dış politika anlamında ister istemez belli baskılara maruz kalınmaktadır.
Turizm ve ekonomi de bu uzun süreli terörle mücadeleden maalesef olumsuz etkilenmektedir.
Silahlı bir terör örgütünün varlığı ülke içinde sorunların çözümü için uygun şartların yaratılmasına fırsat vermemektedir.
İşin esası bir ülke sorunu kendi sınırları içinde değil de, bataklığın olduğu yerde çözme kararalığında olduğunu gösterdiğinde, bütün dengeleri altüst edebilmektedir. İşin aslını geçen günlerde yaşanan bir diyalogla anlatmak isterim.
***
Yaklaşık bir hafta önce Erzurum’daydım. Orada Hollanda’dan gelen bir grup gurbetçi ile sohbet imkanı buldum. Genel ahvalden konuştuktan sonra kendilerine net bir soru yönelttim.
Afrin Harekatı öncesi ve sonrasını baz alarak Hollandalıların sizlere bakışında bir değişiklik oldu mu diye sordum.
Açıkçası hepsi hiç düşünmeden ‘evet değişiklik oldu’ diye yanıtladılar.
“Şu anda bizlere daha farklı bakıyorlar. Sanki daha fazla saygı duyuyorlar. Yaklaşımları daha sıcak bir hal almaya başladı. Hatta bizlerle konuşmayan bazı kişiler bile temas kurmak istiyorlar” dediler.
Peki bunu neye bağlıyorsunuz diye sordum.
“Açıkçası biz de samimi olduklarımıza sorduk. Hepsinin dediği birbirine benzer” diyede eklediler.
“Türkiye’nin söylediği, ağzından çıkan her sözü net bir şekilde gerçekleştiriyor. Bundan oldukça etkileniyorlar. Ayrıca birkaç yılda bir olsada ülkemize geldiklerinde değişimi çok daha objektif bir şekilde gözlemleyebiliyorlar.”
Arkadaşlardan biri bu söylenenleri daha da özetleyerek “Onlar güçlüyü severler” dedi.
Evet açıkçası Türkiye son dönemde söylediği herşeyi sahada yapmaya başladığı andan itibaren Türk dış politikasının önü tekrar açılmaya başladı.
Yumuşak veya sert güç kavramı yalnızca kullanılan yöntemin şiddetinden dolayı anlam kazanmaz. İçinde kararlılığı ve sürekliliği de barındırır.
***
‘Türkiye son dönemde Suriye politikasında sert gücünü kullanıyor’ tabiri tek başına bir anlam ifade etmez. Türkiye yumuşak gücü hayata geçirmek için öncelikle bölgeyi teröristlerden arındırma faaliyeti yapmak zorundadır. Bunu tek başına sert güç olarak görmek mümkün değildir. Her şey bir güvenlik konsepti içinde icra edilmektedir.
Türkiye aslında güvenli bölgeler oluşturarak Suriye’de unutulan o yumuşak güç kavramını herkese bir kez daha hatırlatmaktadır.
Söylediğinin arkasında duran siyasetçisi, geri adım atmayan güvenlik güçleri, sınır tanımayan sivil toplum örgütleri ve derin milleti ile Türkiye bölgesinde yumuşak güç kullanan tek ülkedir.
Yaptığı faliyetlerde etnik, mezhepsel veya dini hiçbir ön yargıya sahip değildir. Bu nedenle de çözüm modelleri her bölgede sonuç vermekte ve sivilleri hayatta tutmaktadır.
Afrin’de son dönemece giriyoruz. Bu da bölgenin tekrar normalleştirilmesi olacaktır. Bölgede başarılan herşey PYD’nin Kürtler üzerinde kurmak istediği baskıcı sistemin de sonu olacaktır. Türkiye aslında yalnızca oyun bozmuyor, bölgede tekrar unutulan tarih ile oyun kuruyor.