Müziğin büyülü efendileri ya da ölülerin dansı…
CNBC-e Türkiye’de yeniden yayın hayatına başladığı günden bu yana özellikle Pazar günleri harika müzikler dinliyorum. Bazen caz müzisyenleri, bazen klasik müzik konserleri bazen de keman virtüözleriyle buluşuyorum ekranda…
İki hafta önce CNBC-e’nin ekranında müziğin dahi çocuğu, dünyanın en ünlü keman virtüözlerinden David Garrett vardı.
Bilindiği gibi Garrett, yeni albüm turnesi kapsamında bu yıl Mayıs ayında İstanbul, Ankara ve İzmir’de konserler vermişti. Sevilen klasiklerle birlikte pek çok rock ve pop klasiğini kendine özgü tarzıyla yorumlayan, albümleri ile rekor sayıda altın ve platin plak kazanan, konserlerinde milyonlarca izleyiciye ulaşan David Garrett, yeni albümü Iconic'te Bach, Dvorak, Gluck, Kreisler, Mendelssohn ve Schumann'ın müziklerini yeniden düzenleyerek kaydetti.
Garrett’in özellikle sanatını icra ederken, kendini diğer keman virtüözlerinden ayıran bir özelliği var. Her şarkının bitiminde izleyici ile aktif bir iletişime geçerek sahneyi adeta canlı bir şova dönüştürüyor. İşte bu aralardan birinde “Zig, zig, zig..” ifadeleri belirdi ekranda, hangi bağlamda söylediğini kaçırdım ama bu bana Fransız şairi Henri Cazalis’in eski bir efsane üzerine yazdığı “Danse macabre” (Ölülerin Dansı) şiirini hatırlattı.
Bilindiği gibi Fransız besteci Camille Saint-Saens, Cazalis’in bu şirini kullanarak bestelediği “Danse macabre Op.40” ses ve piyano için bir şarkıdır. İlk kez 1872’de seslendirilmiştir. İki yıl sonra besteci eser üzerinde yeniden çalışarak vokal partisini kemana vermiş ve eseri biraz da genişleterek bir senfonik şiire dönüştürmüştür.
David Garret’i dinlerken bir anda Cazalis’in şiirine takılıyor aklım ve kemanın büyülü sesi “Ölülerin Dansı”na karışıyor…
/Zig, zig, zig. Ölüm tempo tutuyor
Topuğunu mezara vurarak
Zig, zig, zag. Ölüm kemanıyla
Geceyarısında bir dans havası çalıyor
Kış rüzgarı esiyor ve gece karanlık
Ihlamur ağaçları arasından iniltiler duyuluyor
Beyaz iskeletler kefenleri içinde
Koşarak ve zıplayarak karanlığı geçiyor
Kemiklerinin tıkırtısını duyabilirsiniz dansçıların.
………….
Zig, zig, zig. Ne saraband ama
Hepsi kolkola, halka olmuş dansediyorlar
Zig, zig, zag. Görebilirsiniz kalabalığın içinde
Kral köylüler arasında dans ediyor.
Ama, şşşt! Aniden hepsi bırakıyor dansı
İleri doğru atılıp, saçılıyorlar, horoz ötüyor
Şu garip dünya için ne de güzel bir gece!
Çok yaşayasın ölüm ve eşitlik!/
İnanışa göre, ‘ölüm’ her yıl Hallowen zamanı gece yarısı ortaya çıkar. Ölümün, ölüleri mezarlarından çıkarıp kemanıyla çaldığı müzik eşliğinde kendisi için dans etmelerini sağlayacak bir gücü vardır. İskeletler şafağın ilk ışıklarına kadar dans ederler, sonra bir sonraki yıl çıkmak üzere mezarlarına dönmek zorunda kalırlarmış.
“Danse macabre Op.40”, yaylı sazların yumuşak eşliğinde gece yarısı çalan saati betimleyen arpın 12 kez çaldığı bir tek notayla açılır. Bunu daha sonra kemanın çaldığı “şeytan aralığı” da denilen kulak tırmalayıcı bir ses grubu takip eder. Ölüm kemanını çalmaya başlamıştır. Ana tema solo flütte duyurulur ardından keman inici bir ses dizisi çalar. Orkestranın geri kalanı bu diziye katılır. Ana tema ve bu inici ses dizisi orkestranın çeşitli bölümlerinde duyurulduktan sonra solo keman ve arpın çaldığı diziyle kesilirler. Eser daha enerjik hale gelir ve bu noktada doruğa ulaşır, tüm orkestra güçlü bir dinamikle çalmaya başlar. Obua’nın çaldığı horoz ötüşünü andıran soloyla müzik birdenbire kesilir. Eserin sonuna doğru, başka bir keman solosu duyurulur ve orkestra da katılır bu soloya. Çok hafif çalınan final kısmı iskeletlerin mezarlarına dönüşünü simgeler.
Kuşkusuz ölüm bir gerçek… Yüzyıllar boyunca insanlar veba salgınlarında, savaşlarda ölümün soğuk yüzüyle tanışmışlar ve insanoğlunun birbirine karşı acımasızlığı hep devam etmiş. Talihsizlik o ki bunca acı tecrübeye rağmen, bugünün zalimleri de ölüme hiç doymuyor. Şairin ifadesiyle “Çok yaşayasın ölüm ve eşitlik!”
Ama her şeye rağmen şairlerin, keman virtüözlerinin yarattığı derinlikli sese hep ihtiyacımız var. Çünkü onlar, kemanın büyüsünü müziğin derinliklerine taşıyan büyülü sanatçılardır. Usta bir kemancının parmakları kemanına değdiğinde çıkan tınılar, ifadeler sadece sahnede değil, aynı zamanda dinleyicilerin ruh dünyalarında da derin izler bırakır. Kuşkusuz en iyi keman virtüözleri kemanın tellerindeki gizemli dansı anlamakla kalmazlar, aynı zamanda onu her bir notada yeniden yaratan büyük müzisyenlerdir. Kısacası onlar, müziğin büyülü efendileridir.