Liderlik mahareti böyle bir karara izin vermemeliydi

İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan şok ayrılığı, değişime umut bağlayan kitlelerde derin hayal kırıklıkları yarattığı bir gerçek. Ama bu dünyanın sonu değil, siyasette bazen öyle şeyler olur ki herkesin umutsuzluğa düştüğü bir anda başka imkanlar ve umutlar doğar. Dolayısıyla karamsarlığa hiç gerek yok, inanıyorum ki bunda da bir hayır vardır.

Kabul etmek gerekiyor ki Meral Akşener’in ittifaktan ayrılış açıklaması, siyasi nezaket sınırlarını aşan, Türkiye’nin yarınlarını inşa etmede bir yıldır birlikte önemli çalışmalar yaptığı masadaki kader ortaklarını adeta itham eden ve de Akşener’in zihin dünyası ile bağdaştırılması mümkün olmayan yaralayıcı dil ittifakta derin bir çatlak oluşturdu.

Daha da dramatik olanı, AK Parti iktidarına ve özellikle de bugüne kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı en sert eleştirilerde bulunan Akşener’in siyasi akılla izahı mümkün olmayan bu kararıyla adeta Erdoğan’a ‘can suyu’ verme pozisyonuna düşmüş olmasıdır. Hemen belirtelim, bu kararın asla iktidara destek verme niyetiyle alındığını söyleyemeyiz elbette. Ama ne yazık ki geniş kitleler bu ayrılığı, iktidar lehine bir karar olarak okuyacaklardır.

Aslında bu şok ayrılığın belki de izaha en muhtaç olan tarafı; Meral Akşener’in neden öngörülü bir siyasi liderlik sergileyemediğidir. Kuşkusuz İYİ Parti’nin bugünlere gelişinde pek çok insanın emeği vardır. Ama şu da bir gerçek ki Akşener’in liderliği olmasaydı, belki de siyasi hayatımızda önemli bir yere sahip olan İYİ Parti diye bir parti olmayacaktı.

Yani lider Meral Akşener’dir, dolayısıyla bugün yaşanan krizin esas muhatabı da Akşener’dir.
Doğal olarak her partide olduğu gibi İYİ Parti’de de farklı yapılar, hatta küçük klikler olabilir. Doğal olarak kritik karar süreçlerinde bu farklılıklar, sonucu etkilemek için demokratik imkanları kullanacaklardır.

İşte ‘liderlik mahareti’ dediğimiz şey, tam da bu noktada işlevsel olmak durumundadır. Liderin ikna kabiliyeti, gücü ve de karizması kararların istikametini rahatlıkla belirleyebilir. Aksi taktirde bizim gibi hala otokrat kültürden kurtulmaya çalışan ülkelerde, demokrasi umutları hep bir başka bahara ertelenmek zorunda kalabilir.

İYİ Parti’de bu ayrılık kararı nasıl alındı ayrıntılarını bilemiyoruz ama, varsayalım ki içerideki farklı gruplar ittifaktan ayrılma yönünde sert görüş beyan ettiler. Böyle bir durumda Akşener pozitif liderlik marifetini kullanarak, “Biz bu masanın asli unsuruyuz, Türkiye’yi bu ucube sistemden kurtarmak için ortaklarımızla birlikte büyük bir emek harcadık ve yeni bir Türkiye inşa etme azmindeyiz. Eğer ayrılırsak, sistemin sahiplerini sevindiririz” diyebilmeliydi.

Ama ortaya çıkan tablo gösteriyor ki bu liderlik sergilenememiş. Oysa Akşener herkesten daha iyi bilmektedir ki İYİ Parti’ye gönül ve oy vermiş kitleler, bu kararın en çok Cumhur İttifakı’nı sevindireceğini bildikleri için bugün mutsuz durumdadırlar.

Gelinen noktada, masayı deviren konumda olan İYİ Parti’nin bundan sonra nasıl bir strateji ile yoluna devam edeceği daha da anlamlı hale gelmiş bulunuyor. Ya Meral Akşeneraday olmayacağını’ açıkça beyan etmiş olmasına rağmen çıkıp aday olduğunu ilan edecek, ya da bir başka aday ismi açıklayacak. Hangi seçeneği tercih ederlerse etsinler, siyaseten İYİ Parti açısından çok da pozitif bir gelecek görünmüyor.

Şu aşamadan sonra İYİ Parti ciddi bir muhasebe yapıp, masaya dönmese de en azından hala en güçlü değişim alternatifi olan Millet İttifakını yok saymayan bir politika geliştirebilir mi doğrusu bundan çok emin değilim ama yine de umut etmek istiyorum. Çünkü bu değişim sağlanamazsa sade masada kalan beş siyasi parti değil, en ağır bedeli ödeyenlerden birisi de İYİ Parti olur.

Bu durumda masada kalan beş siyasi partiye de büyük bir sorumluluk düşüyor. Şu andan itibaren bütün gözler onların üzerinde… Bir kere İYİ Parti dahil bütün kesimleri kucaklayan bir dil kullanmak zorundalar.
Açıkçası özellikle bazı ulusalcı sol çevrelerin “zaten bu sağcılardan bir numara olmaz” benzeri ötekileştirici dilinden endişe ediyorum. Sanki “İyi oldu, bunlardan kurtulduk” der gibi bir hava var, esas tehlike bu… Madem sol kendi başına bu işleri hallediyordu, neden ittifaka ihtiyaç duyuldu? Evet İYİ Parti affedilmez bir hata yaptı, ama bilelim ki bütün suç onların da değil.

İşte tam da bu yüzden masada yer alan tek tek bütün liderler ve özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu, bundan sonraki süreçte İYİ Parti’ye gönül veren seçmenleri de kucaklayan bir politika üretmek zorundalar, aksi taktirde tren kaçar ve herkes altında kalır…

YORUMLAR (145)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
145 Yorum