Hukuk devletini kaybettik başımız sağ olsun
Hayallerimizi, gelecek Umutlarımızı yerle bir eden öyle bir dönemi yaşıyoruz ki sözün de yazının da bittiği bir noktadayız, en vahim olanı da insan olmanın erdemini kaybettik.
Milletin iradesiyle seçilen Can Atalay’ın vekilliği parlamentoda düşürüldü. Meclis Başkanı Numan Kurtuluş bile aylarca direndi ama sonunda ‘vesayet’ mekanizması arka kapıdan dolanarak milli iradeye el koydu ve Meclis’in itibarı yerle bir edildi. Maalesef anayasanın da yasaların da tek kaynağı olan Türkiye Büyük Millet Meclis’i kendi iradesine değil, açıkça anayasayı ilga girişiminde bulunan Yargıtay’a itibar ederek bir bakıma kendi ayağına kurşun sıkmıştır.
Kuşkusuz Meclis’te yaşanan bu trajedinin iki faili var; AK Parti ve MHP… Biliyoruz ki MHP’nin hukuk ve adalet diye bir derdi yok, dolayısıyla ‘vesayet’ savunuculuğu yapması son derece normal.
Oysa AK Parti yıllarca millet iradesinin üzerinde hiçbir gücün, vesayet odağının olamayacağını haykırdı ve millete bu konuda teminat verdi. Gerçi özellikle son beş yılda AK Parti de artık gerek siyasal hedefleri, gerek hukuka, özgürlüklere ve insan haklarına bakışı itibariyle MHP ile aynı ‘aşırı milliyetçi’ ve hamasetçi çizgiye gelmişti zaten.
Can Atalay’ın vekilliğinin parlamentoda düşürülmesi gösterdi ki meğer milli iradeye ipotek koyan, anayasayı askıya alan parlamentonun üzerinde de Yargıtay benzeri vesayet odakları varmış…
Talihsizlik o ki demokrasinin tek merkezi olan parlamentoda, özü itibariyle millet iradesine tuzak niteliği taşıyan “vesayetçi” anlayışa ilk teslim bayrağını çeken öncü parti de AK Parti oldu…
Maalesef derin bir ahlak krizinin yaşandığı ülkemizde, neredeyse her gün hukuksuzluk üreten hastalıklı bir iklim var ve bu iklim hepimizi zehirlemeye devam ediyor. En vahim olanı da dindar-muhafazakar iddiaları taşıyan bir iktidarın, bütün ahlaki kriterlerden ve adalet düşüncesinden kendisini azade görüyor olmasıdır.
Son Can Atalay olayı hem Türk siyaseti hem de tek tek bireyler olarak hepimiz açısından kelimenin tam anlamıyla bir ‘erdemlilik sınavı’ niteliği taşıyor. Zira sürekli ahlak ve adalet edebiyatı yapan bizim ‘yerli-milli’ siyasetçilerimiz iktidar ve devlet gücünü ele geçirdiklerinde, ahlaki duyarlılıklarından ve adalet duygusundan nasıl kolayca vazgeçebileceklerini göstermiş oldular.
Galiba sadece iktidar elitleri değil, neredeyse bütün dindar-muhafazakar kesimler daha çok ‘adalet masalları’nı seviyorlar. Mustafa Öztürk Hoca’nın Pasajlar dergisine verdiği mülakattaki şu sözleri tam da bu duruma işaret ediyor: “İslamcılıkta adalet denince, Hz. Ömer ve ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den’ gibi retorikler gırla gider ama iş icraata gelindiğinde, adalet ancak ‘hak getire’ denebilecek bir şey oluverir. Burada söylediğim şeyin en müşahhas delili ise kaç seneden beri yaşayıp gördüklerimizdir.”
Galiba Türkiye dahil bütün Müslüman toplumlar Kur’an’ın ‘adalet’ önerisinin uygulanmak üzere değil, kitleleri efsunlamak üzere geldiğine inanıyorlar. Muhtemelen AK Parti iktidarı da aynı zihniyet kodlarıyla hareket ediyor olmalı ki evrensel hukuk normları gereği herkesin adaletle yargılanma hakkına sahip olduğu gerçeğini de “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder” (Nisa/58) önerisini de görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Bu yüzden de dindar-muhafazakar özelliklere sahip AK Parti iktidarı ne Kur’an’ın adalet önerisine itibar ediyor ne de modern demokrasilerin temelini oluşturan ‘hukuk devleti’ne inanıyor. Hazin bir durum ama parlamentoda Yargıtay vesayetine boyun eğen AK Parti-MHP ortaklığı Can Atalay’ın vekilliğini düşürerek adaletin tabutuna son çiviyi de çakmış oldu.
Bu arada absürt bir durumun altını da çizmekte yarar var. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu epey bir süredir ‘yeni anayasa’ için çalıştaylar düzenliyormuş. Sakın bunun bir şaka olduğunu filan düşünmeyin, gerçekten de memleketin yeni anayasaya ihtiyacı varmış!
Biliyorum çok komik ama bu yeni anayasada ‘özgürlükler yaklaşımı’, hatta siyasi haklar ve özgürlükler bile olacakmış…
Anayasanın askıya alındığı, hukuk devletinin ruhuna fatiha okunduğu antidemokratik bir iklimde ‘yeni anayasa’ çalışmaları gibi bir komedi herhalde ancak Türkiye gibi bir ülkede yaşanabilir.
Mevcut anayasayı takmıyoruz ama ‘yeni anayasa’ masallarını çok seviyoruz…