Dünyanın vicdanı Müslümanları utandırır mı?

İsrail’in 7 ekimden bu yana süren Gazze’deki katliamları, Amerika ve Avrupa başta olmak üzere bütün dünyadaki yönetimler ve siyasi elitler açısından kelimenin tam anlamıyla bir insanlık sınavı niteliği taşıyor.

Herkesin gördüğü bir gerçek var ki başta Amerikan yönetimi olmak üzere, Avrupa’daki siyasi iktidarların önemli bir bölümü 21. Yüzyılın Hitler’i Netanyahu’ya çocukları öldürmek üzere silahlar, bombalar, füzeler vererek Gazze’deki insanlık suçuna ortak oluyor.

Ama dünya sadece Netanyahu’nun katliamlarına sponsorluk yapan ölüm tüccarlarından ibaret değil.

Amerika’dan Avrupa başkentlerine ve dünyanın değişik coğrafyalarına kadar pek çok ülkede, İsrail’in bombalarla katlettiği çocukların, kadınların ve sivillerin acısını yüreğinde hisseden milyonlarca vicdanlı insan her gün meydanlarda katliamları lanetlemeye devam ediyor.

Sadece Batı dünyasında değil, İsrail’de de savaşa karşı geniş çaplı protestolar yapılıyor. Geçtiğimiz Pazar günü Tel Aviv’de yüzbinlerce İsraillinin katıldığı protestocular tarafından “Netanyahu, senin hükümetin cehennemden gelme, Netanyahu’yu verip esirleri geri alalım” sloganları atıldı.

Ancak itiraf etmek gerekiyor ki Müslüman coğrafyalardaki insanların sesleri ya hiç çıkmıyor ya da çok kısık çıkıyor. Çünkü demokrasinin uğramadığı İslam ülkelerinde itiraz kültürü olmadığı için sivil toplum hareketleri de gelişemiyor. Despotizmin hakim olduğu bu ülkelerde doğal olarak kralların, sultanların, petrol şeyhlerinin izni olmadan insanların Gazze için sokağa çıkması mümkün olmuyor.

Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde Gazze için sokağa çıkmaya kim cesaret edebilir ki…

Kuşkusuz az da olsa demokrasi tecrübesine sahip Türkiye’nin özellikle Arap ülkelerinden birazcık farklı olduğunu belirtmek gerekiyor. Mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 7 Ekim’den buyana, neredeyse her gün İsrail’in katliamlarına karşı en sert eleştirileri yapan bir lider. Doğrudan Netanyahu’yu hedef alan bu eleştiriler elbette önemli, ama ne yazık ki yüksek perdeden irat edilen nutuklar dışında henüz dişe dokunur bir icraatımız yok. Tam aksine ticaret gemilerimiz İsrail’e mal taşımaya devam ediyor.

Bilindiği gibi Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, geçtiğimiz günlerde gazeteci Kemal Öztürk’e yaptığı açıklamada, Türkiye’den İsrail’e günlük 8 geminin gittiğini söyledi. Bu arada TÜİK’in Kasım ayı verilerinde İsrail’e 79 bir 590 dolarlık “silah ve mühimmat, bunların aksam parça ve aksesuarı” satışı yapıldığı tablolara yansımıştı. Ancak TÜİK bir açıklama yaparak bunların harp silahı değil, kişisel amaçlı spor, av silahları ve bunların parçalarına ilişkin olduğunu söyledi. İşin özeti şu ki Gazze’de katliamlar sürerken biz İsrail’le çok yönlü ticarete devam ediyoruz.

Hal böyleyken, kafe basıp kola dökerek Gazze mücahitliğini kimselere kaptırmayan dindar-muhafazakar arkadaşların ne hikmetse bir kez olsun İsrail’e giden bu ticaret gemilerini sorgulamak hiç akıllarına gelmiyor.

Neyse ki katliama açık destek veren Batı dünyası ve olup bitenleri acziyet içinde seyreden İslam ülkelerine rağmen, Gazze’deki soykırıma sessiz kalmayan Mandela’nın ülkesi Güney Afrika diye bir ülke de var bu dünyada… G. Afrika, İsrail’in eylem ve ihmallerinin soykırım niteliğinde olduğunu, zira bu eylemlerin Gazze’deki Filistinlilerin mensup olduğu Filistin ulusal, ırksal ve etnik grubunun önemli bir kısmının yok edilmesini amaçladığını belirterek İsrail’in yargılanması için Uluslararası Adalet Divanı’na başvuruda bulundu. Türkiye dahil, diğer Müslüman ülkeler için bir anlam ifade eder mi bilmem ama Malezya, limanlarını İsrail gemilerine kapatmış, Güney Afrika’nın açtığı davaya da müdahil olmak istediğini açıklamıştı.

Gerçi hiç umudum yok ama belki de ucuz Gazze mücahitlerimiz, Malezya’yı örnek göstererek, iktidara dönüp “Neden Türkiye İsrail’e karşı en küçük yaptırım bile uygulamıyor” diye soru sorabilirler…

Gerçi biz ‘hukuk devleti’ olma özelliğimizi çoktan kaybettik. Kendi vatandaşlarının hakkını-hukukunu, özgürlüklerini teminat altına alamayan bir ülkenin, Gazze’de yüz günü aşkın bir süredir katliamlara maruz kalan insanların haklarını korumak için ne bir yaptırım gücü ne de mecalinin olması mümkün değildir.

İyi ki dünyada hala vicdanı körelmemiş, katliama, soykırıma karşı sesini yükseltebilen insanlar var. Yoksa inandıkları dini bile henüz anlayamamış, insan hakları ve özgürlük fukarası Müslüman ülkelerle dünya daha da çekilmez olurdu…

YORUMLAR (69)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
69 Yorum