Mehmed Doğan
Hacı Bayram Câmii bahçesinde Mehmet Sılay ile karşılaşınca, “Gelirken Urfa’daki sabah aklıma geldi dedim. “Yaa neydi o!” dedi. Gözleri doldu, devam edemedi.
Bir insanı iyi tanımak için seyahat etmek gerekir ya Mehmed Doğan, mükemmel bir yol arkadaşıydı.2016 yılında Urfa Belediyesi ve TYB’nin ortak düzenlediği sempozyum için Urfa’ya gitmiştik. Gittiğim şehirlerin târihî yerlerini mümkünse gün ağarmadan ziyâret etmek alışkanlığım var. Sabah erkenden Balıklıgöl’e gitmeye niyet ettim ama bilmediğim bir yerde cesâret işiydi. Oda arkadaşım, başıma bir şey gelir diye vazgeçirmeye çalıştı. “Eğer Mehmed Doğan’ı tanıyorsam sabah oraya gider.” dedim.
İmsak vakti otelin lobisine inip beklemeye başladım. Bir süre sonra Mehmed Doğan ve Mehmed Sılay merdivenlerde göründü. Mehmed Bey, “Hayırdır?” dedi beni görünce. “Nereye?” diye sormadım. “Nereye gidiyorsanız ben de geliyorum.” dedim. Tebessüm etti, hem başıyla hem diliyle, “gel” dedi. Onlar önde, ben arkada, hatırı sayılır bir şubat soğuğunda epeyce yürüdük. İki arkadaşın bu özel ânına dâvetsiz katılmanın mahcûbiyetiyle arkada kaldım. İşte Mehmed Doğan’ın cenâzesinde karşılaştığım Mehmed Sılay’ın gözlerini nemlendiren bu hâtıraydı.
Mehmet Doğan’ın hem arkasından yürürsünüz hem yanında yürürsünüz. Bâzen de bir işi yapacağınıza kanaat getirmişse öne atıp arkadan destek verirdi. Benim gibi kırkından sonra yazmaya heves etmiş bir hanım için Mehmed Doğan ile tanışmak, Allah’ın bir lütfudur. Önce yazarlık atelyesinde ders aldım. Yaşı da cinsiyeti de zerre miktar hissettirmeden dâima destek oldu. Dâvet ettiği toplantılarda tek hanım olduğum çok olmuştur. Vahdet gazetesinde köşe komşusu olacağımızı öğrendiğimde ayaklarım yerden kesilmişti.
Mehmet Doğan, hakîki bir Çanakkale âşığıydı. Çanakkale şehidlerine olan muhabbetinin şâhidiyim. Cumhuriyet kurulduktan sonra Çanakkale zaferinin kutlanmamasını dâima eleştirdiği gibi, mevcut iktidarın, zaferin 100. yılını kutlama şeklini eleştirmişti. Anzak Tâziyesi, Şafak Âyini yine vardı.
Batılılaşma İhâneti’nin yazarı, Mehmet Doğan 2017’de Kültür Bakanlığı Edebiyat Ödülü’ne lâyık görüldü ama Külliye’de yapılan törende ve Doğan hakkında hazırlanan videoda bu kitaptan bahsedilmedi. Vefat ettiği zaman Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanan tâziye mesajında ve cenâze merâsimindeki konuşmada yine yoktu. Elli yılda ne değişmişti de kitap, “ismi lâzıl değil” olmuştu.
Mehmed Niyâzi Özdemir vefat edince arkasından yazdığım satırları Mehmet Doğan için tekrar edeyim.
Onların bedenleri, bu zamandadır; ama ruhları, Orta Asya’dan Adriyatik’e kadar ecdâd diyarlarında dolaşır. Sınırlar, dar gelir. Meriç’i sınır tanımaz; Fırat’ın, Dicle’nin, Aras’ın, niye bizden doğup bize dökülmediğine yanarlar. Karadeniz’den Marmara’ya akan sulardan, Tuna boylarından gelen selâmı alırlar. Gözyaşları, bu nehirlerin sularındandır. Kalemlerini mürekkebe değil, bu nehirlere batırırlar. Kim olduğumuzu unutmayalım diye, ecdâdımızı unutmayalım diye, târihimizi unutmayalım diye çağlayıp coşarlar.
Güle güle Mehmed Bey! Çanakkale şehidlerine komşu olun! Sizden evvel gidenlere selâm söyleyin!