CHP trolleri: Hani beşli çete ile anlaşıp Erdoğan’la yemek yemişti?
Aktülaliteyi sevmiyorum. Bu sevmemenin gizli, gizemli, karmaşık bir sebebi yok. Aktüalite bizatihi sevimsiz. Ama yine de bir tarafından tutmak gerekiyor.
Bakıyorum, herkesin perde arkasına ait özel bilgileri var. Bende bunların hiçbiri yok. Üstelik hiçbirine de inanmıyorum. Diğer taraftan, açıktan söylenenlere inanmak da kolay değil. Aylardır, aylardır, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda hiçbir şey konuşulmamış. İma bile yokmuş. Kusura bakmayın, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını bırakın sağır sultanı, ben bile biliyordum.
CHP TROLLERİ
Doğrudur, Meral Akşener’in konuşması sertti, inciticiydi. Ve hamasiydi de: “Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız!” Yeni Türkiye’nin üslubu böyle. Ayrıntılara, hatta orta boy şeylere yer yok. Mutlaka 7-8 şiddetinde hatta onun da üzerinde olacak. Hani büyük baba ve büyük annenin kulakları ağır işitiyorsa, anne ve baba da, çocuklar da; hasılı evdeki bütün nesiller yüksek sesle konuşur ya. Onun gibi. Biz de sanki her seferinde, sarsıcı ve büyük kayaların yuvarlandığı konuşmalar yapmak zorundayız. Acaba daha sakin konuşsak? Bu kadar bağırıp çağıranın olduğu yerde, sakin konuşan birinin daha dikkatle dinlenmesi, daha ikna edici olması mümkün müdür? Bence mümkündür de buna benden başka kimse inanmıyor sanki.
Bir başka doğru, CHP’de de trol ordularının varlığı. Derhal saldırıya geçtiler. Bir televizyonda İYİ Parti adına konuşan Aytun Çıray’a, bir sözde gazetecinin nasıl saldırdığına şahit oldum. Düştüğü yeri tahrip edecek, vurduğu hedefi yok edecek güdümlü mermi gibi. Bu tip troller, soru soruyor. Fakat alacakları cevap onları zerrece ilgilendirmiyor. Çünkü maksat cevap almak değil. Sordukları soruların kendilerince cevabını biliyorlar zaten. Tek gaye vurup dağıtmak.
ANKET DE SEÇİM DE YAPANLAR KADAR NAMUSLUDUR
Kabahatimi itiraf edeyim: Galiba anket yapın, sonra ankette en önde kim çıkarsa o ortak adayınız olsun fikrini ben ortaya atmıştım. Hem de biraz yüksek sesle. Şöyle ki, Altılı Masa’ya, “Siz,” demiştim, “Bir aday çıkarır ve sonra dönüp millete, al bunu seç.” derseniz bu, az demokrasi devirlerindeki “müntehibi evvel”liğe döner. Hani birilerinin adayları seçtiği, sonra da halkın o peşin seçilmiş adayları seçtiği günlere… Bu mekanizmada önce seçenlere “müntehibi evvel”, sonra seçenlere de “müntehibi sani” denirdi. Millet olsa olsa müntehibi sani olabilirdi. Altılı masa seçeceğimiz adayı seçmeye kalkarsa, “müntehibi evvel”lik yapmış olur diye yazmıştım. Benim yazımda da Mansur Yavaş işaret ediliyordu ama ana fikir, bir anketle halkın talebini tespit edip ona göre hareket etmekti.
Bu hâlâ güzel bir fikir bence. Bence öyle, çünkü benim fikrim; insana kendi fikir güzel geliyor. Di mi ya! Fakat bu iş için de zaman geçmişti. Anket yapılacak adayların da adaylığı kabul etmesi, talip olması, uygunluğu gerekir… Bu fikri son olaylar üzerine birkaç arkadaşıma tekrar anlattım. Sık aldığım cevap, “Ama anketler dürüst değil ki…” idi. Anketi dürüst yapar, yaptırırsanız anket dürüst olur. O yazıda hata sınırı hesapları da vardı. Mühürsüz zarflarla referandum yapan, atılmış oyları geçersiz sayan ve atılmamış oyların geçerli sayılabileceğinden endişeli bir ülkenin çocukları olarak anketleri hakir görmeyiniz.
Neymiş? Demek ki aylar, aylar boyunca kimse kimseye, “Senin gönlünde aday olmak mı yatıyor?” diye sormamış. Kimse kimseye “Ben aday olmayı düşünüyorum.” dememiş. Her toplantıda, her toplantı dışı buluşmada bir birlerine tatlı tatlı gülümsemişler. Baş eğerek el sıkışmışlar.
TROLLER DEĞİŞİR TROLLÜK BAKİ KALIR
Hani şu Edward T. Hall’in “yüksek bağlamlı”, “alçak bağlamlı” kültürleri vardır ya. Burada “bağlam”, “siyaku sibak”, “context” demektir. Yüksek bağlamlılarda ne kastedildiği söylenmez de hâl ve tavırdan bellidir. Hani Bernard Shaw, bir partiye geç giderlerken arkadaşına, “Bak insanlar mazeret laflarını dinlemez, bağlamdan anlam çıkarır.” demiş ve davet sahibine, gülümseyerek ve büyük bir kibarlık içinde, “Özür dilerim, geciktim, gelmeden teyzemi öldürmek zorunda kaldım da…” demiş ve ev sahibi de, “Zarar yok. Zaten yeni başlıyoruz, buyurunuz.” diye cevap vermiş ya…
Alçak bağlamlı toplumlarda ise hâl’den ziyade söylenene bakılıyor: “Aday mı olacaksın?”. Bitti! Evet veya hayır. Gülücük yok, komplo teorileri yok ama kavga dövüş de yok. Sonradan sert nutuklar da yok. Susup susup en sonunda konuşmak, patlamaya yol açıyor. Lütfen bizimle daha az, birbirinizle daha fazla konuşunuz.
Bugün 7 Mart. Bu yazı 10 Mart’ta yayımlanacak ama Altılı Masa yine Altılı Masa oldu. Şimdi bir yakalasanız da şu CHP trollerine sorsanız: Hani İYİ Parti beşli çete ile anlaşmıştı? Konuştukları odanın numarasını bile biliyordunuz? Hani Akşener Erdoğan’la yemek yemişti? Gazetecilik etiğinizi bir kontrol eder misiniz? Yok, yok; okuyucularınız, size inananlar, sizin gazetecilik etiğinizi bir kontrol etsin. Bu arada hemşerim Yılmaz Özdil’in yazısına da bir göz atın. CHP’nin trollerini ve linç kıtalarını anlatıyor.