Umarım ne yaptığımızı biliyoruz
Çok vakıf olmadığım bir piyasa. Sosyal medya üzerinden konu hakkında bilgi sahibi olan kim var ise okuyup anlamaya çalışıyorum.
Londra’da yabancıları köşeye sıkıştırmışız. TL almak için katlanılan faiz yüzde 1000’lere ulaştı. Yani günde yüzde 3,0 net faiz...
Evet, bu faizi biz ödemiyoruz. TL açığı bulunan yabancılar ödüyor. Verilen mesajlara bakılırsa yabancıları da köşeye sıkıştırmışız.
Bazı kişiler olaya bu şekilde bakıyor.
Bazı kişiler ise bu sıkıştırmanın ikinci adımında asıl bizim yanacağımızı söylüyor. Bu işin yarını da var diyorlar.
Bugünlerde herkes swap uzmanı oldu.
Her kafadan bir ses çıkıyor. Ama yarının ne olacağına dair uzmanlar dışında kimseden ses çıkmıyor.
Evet, biliyoruz ki ülkemizde piyasalar öyle serbest değil. Talimat piyasası, ya da telefon piyasası oluşturduk. Ama bunu şimdi yabancılar da gördü.
Yabancı yayın kuruluşlarında Türkiye’deki bankalara “yabancıya tek kuruş TL vermeyeceksiniz” talimatı gittiği söyleniyor.
Şöyle düşünebilirsiniz:
TL faizi şu anda yurt içinde yüzde 20,0 seviyelerinde. Gecelik repo piyasasında ise yüzde 25,25 düzeylerinde. Ama aynı TL’nin faizi Londra’da yüzde 1000...
Ne beklersiniz? Ya da normal işleyen piyasalarda ne olur?
Derhal kurumlar ellerindeki TL varlıklarını daha karlı yerlere yatırırlar. Yani buradan TL’yi alıp, Londra’daki daha yüksek faize yatırırlar.
Ama öyle olmuyor. Talimat piyasasında işler verilen talimat ya da telkine göre yürüyor. Ve Londra’ya kimse TL vermiyor. Zaten faizler de orada bu yüzden yükseliyor.
Hemen şunu söylüyoruz tabii: “Sen bizden yana mısın, yoksa yabancılardan yana mı? Safını belli et”
Hatırlarsanız daha kısa süre önceye kadar yabancılara gelin bize yatırım yapın diyorduk. Biz güvenilir ülkeyiz diyorduk.
Acaba yurtdışında kendi piyasamızı yaraladığımızda, ya da kilitlediğimizde yarın ihtiyacımız olduğunda ne yapacağız? İhtiyacımız olan döviz takaslarını nasıl gerçekleştireceğiz?
Bugün bize oldukça hoş gelen bir hareket tarzı içinde olabiliriz. Ya yarın!
Bugün ülkemizde milliyetçilik söylemi çok prim yapabilir. Ya da dini söylemler toplum üzerinde yüksek tesir yapabilir. Ama aynı söylemler yurtdışı ilişkilerimizi mecburen etkilediğinde nasıl bir duruma düşüyoruz?
Hatırlayın yakın tarihi olayları. Hollanda sürecinde ne oldu? Almanya sürecinde ne oldu? ABD sürecinde ne yaptık? Ya da Rusya konusunda?
Putin ile görüşebilmek için nerede ise her ziyaret öncesi verilen tavizler ne olacak? Akkuyu Nükleer Santral konusunda verilen yeni teşvikler mesela... Kaç milyar dolara mal oldu bu ilişki düzeyi?
İşin özeti şu: Kendi elimizle kendi piyasamızı vuruyoruz. Bir de yine kendi elimizle kendi fırtınamızı oluşturuyoruz.
Umarım piyasamız ölmez ve de umarım o fırtına bizi de gelip vurmaz.