Umutsuz vaka
Umutsuz vaka
Galatasaray’a bu sezon yük. Ankara’da bir kez daha gördük ki hedef olmadığında, motivasyon azaldığında oynanan futbolda da tat tuz kalmıyor. Galatasaray’ın dünkü 90 dakikasında emek veren, istek koyan 1-2 isim vardı sadece. Geçen hafta Başakşehir maçının ikinci yarısında ortaya kimlik koyan patlama da olmayınca Galatasaray 1 puana sevindi.
Galatasaray oyuna temposuz başladı ve 7. dakikada Djalma becerikli olsa kalesinde golü de görecekti. Gençlerbirliği bu pozisyondan 10 dakika sonra golü bu kez penaltıdan buldu. Sarı-Kırmızılılar açısından bu ilk golü yeme durumu ciddi bir sıkıntı. Düşünebiliyor musunuz, son 7 maçın 6’sında ilk golü kalenizde görüyorsunuz, diğer maç da 0-0 bitiyor. Yani Galatasaray büyük takımlara özgü o üstünlüğünü ortaya koyamıyor, edilgen hale geliyor ve sonra da kalan sürede durumu toparlayamıyor. Bu temposuz futbol ve ilk golü yeme hastalığı tedavi edilmediği sürece de Galatasaray’ın maç kazanma olasılığı bireysel performansa kalıyor.
82 MAÇTA SADECE 18 GOL!
Peki Galatasaray’da bu performansı verecek, maçı çevirecek kimler var? Sneijder sahada değildi ama bu sezon olmasının da belirleyici bir yanı yoktu. Selçuk sahadaydı ama sezon başındaki formundan uzaktı. Podolski sahadaydı ama olmasa, maçın 11’e 11 oynanmasına olanak tanıyacağı için daha hayırlı olurdu. Yasin sahadaydı ama Başakşehir maçındaki “süpermen” kıyafeti üzerinde yoktu.
Umut Bulut sahadaydı ama varlığı ile yokluğu arasında bir fark yoktu. Düşünebiliyor musunuz, Galatasaray takımının santrforu son 2 sezonda oynadığı 82 maçta sadece 18 gol atabiliyor. Rakamla 18... Yazıyla onsekiz... İleride topla buluşamıyor, buluştuğunda da son vuruşu yapamıyor. Hatta ofsayta bile düşmüyor! Ofsaytın Burak Yılmaz ile uyumlu bir birlikteliği de vardı ama koskoca takımın koca 90 dakikada hiç ofsayta düşmemesi, ileride yeterince gol aramaması diye de okunabilir.
DENAYER HER YERDE
Maçı çevirecek isimler ortada olmayınca maçın öne çıkan isimleri haliyle savunmada yükü sırtlayan isimler oldular. Semih-Denayer ikilisi birkaç pozisyon dışında uyumlu bir ikili performansıyla alınan 1 puanda kritik rol oynadılar.
Burada Denayer’e bir parantez açmak gerekiyor. Arkadaşlarının çoğu yarım koştuğu için mi her yerde onu görüyoruz diye düşündüm ama iki kişilik oynadı. Her yerdeydi. 16. dakikada Semih’in kafa vuruşunda dönen topa isabetli vursa takımını öne geçirecekti, o top döndü Galatasaray kalesine penaltı oldu. Penaltıyı yaptıran Denayer olabilir ama bir dakika önce en uçtayken son adam olarak oraya ışınlanması onun gücünün de bir göstergesiydi.
Galatasaray’da dün görüntü var ses yoktu. Bir de taraftarın açtığı pankart vardı ama futbolcular o pankartı görmemişti: “Yürümeye halim yok ama sana koşarım Galatasaray...”