Yeni okumalar ışığında Ziya Gökalp
Bugün yirminci yüzyılın başındaki bunalımların neredeyse aynısını yaşıyoruz, millet olarak. O günün meselesi bugünün meselesi hâlâ. Ne olduğumuz, ne olmamız gerektiği hakkında hâlâ bir kafa karışıklığı mevcut. O günlerde bu kafa karışıklığına dönemin önemli düşünürü Ziya Gökalp aslında çok pratik bir formül sunmuştu; “Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim” demişti.
Yaşadığı döneme ve sonraki zamanlara damgasını vurmuş bir düşünür Gökalp.
Gökalp’in formülünün büyük oranda -hâlâ- geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Türk toplumu, Gökalp’in formülünün sarkacında gidip gelmekte hâlâ.
xxx
Ziya Gökalp’in vefatının yüzücü yılındayız. Türkiye’de sosyolojinin ‘kurucu babası’ olan ve kimlik problemimizle ilgili belki de bilimsel manada ilk verileri sunan Ziya Gökalp, takipçileri tarafından yeni yayımlanan eserlerle yeni değerlendirmelere tâbi tutuluyor.
Bugünlerde okuduğum iki kitap. İkisi de Mustafa Yiğit imzası taşıyor.
“Yeni Okumalar Işığında Ziya Gökalp” kitabı bu çalışmalardan biri. Diğeri, “Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp / Hayatı, Mizacı, Mefkûresi.”
Mustafa Yiğit kitabında merhum Ziya Gökalp’in 48 yıllık kısa ama dolu dolu hayatına, aile fertleriyle kurduğu malta mektuplarına yansıyan muazzam ilişkisine, siyasi ve fikri mücadelesini birlikte yürüttüğü arkadaşlıklarına, mizacına ve büyük mücadelesine dair çoğu yerde okumamış olabileceğiniz anekdotlara yer vermiş.
Şu tespitler de Yiğit’in: “Toplumsal dönüşümlerin şiddetlendiği donemlerde, toplumsal reflekslerin korunması anlamında kültürel kodların inşası sorumluluğunu kendine vazife edinen Ziya Gökalp’in, çalışmalarıyla, çökmekte olan bir imparatorluğun yaşatılma çabalarını, şartlar değişince de yeni devletin temellendirilmesi önerilerini görürüz. Gökalp bu ateşten günlerde sorumluluk almıştır. Aldığı bu sorumlulukların çoğu defa da cefasını çekmiş, bedeller ödemiştir. Tüm yaşamı ve eserleri bu muazzam çabanın örnekleriyle doludur.”
Yazar, Gökalp’in bu muazzam çabasını, eserlerini ve hatıralarını tekraren yad ederek Ziya Gökalp külliyatına kıymetli bir kitap kazandırmış.
Okuduğum ikinci eser, “Yeni Okumalar Işığında Ziya Gökalp.”
Editöryal bir çalışma. Şu cümleler kitaptan: “Gökalp, umutsuzluğa düşmüş, yılmış Türk milletine yirminci yüzyılın başında “Yeni Hayat” diyerek millet merkezli yeni bir yol göstermiştir.”
Şunlar da: “Gökalp İslam’ı ve İslamlaşmayı Türk olmanın çok önemli bir bileşeni olarak görmüştür.”
hhh
Kitabın editörlerden yazar Mustafa Yiğit’i “Milli İrade-Ziya Gökalp’te Meşruiyetin Kaynağı” kitabıyla tanıyoruz. Diğer editör ise daha çok “Nominalist Aydınların Soykütüğü” eseri ile tanınan akademisyen İkbal Vurucu.
Takdim yazısında Gökalp hakkında bugüne kadar pek çok çalışma yapıldığı, ancak üretilen eserlerin çoğunun tarih, kültür, medeniyet ve milliyetçilik kavramları ile sınırlı olduğu anımsatılıyor ve Gökalp düşüncesinin bugüne kadar üzerinde durulmayan yönlerine ışık tutulduğu vurgulanıyor.
hhh
Mustafa Yiğit’in makalesinde Gökalp, İttihat ve Terakki’deki genelgeleri hazırlayan bir siyasetçi ve ‘kamu ruhunu’ savunan bir siyaset bilimci olarak karşımıza çıkıyor.
Burçin Öner imzasıyla kaleme alınan “Rus Narodnizminden Gökalp Halkçılığına Türk Popülizmi” adlı makalede ‘halka doğru’ söylemi eşliğinde Gökalp düşüncesinde modern bir kavram olan popülizmin izleri sürülmüş.
Emine Erden Kaya ve Merve Özel Özcan tarafından kaleme alınan “Gramsci’de Organik Aydın Kavramı: Bir Model Olarak Ziya Gökalp” yazısındaysa Gramsci’nin “organik aydın”ının Gökalp’in toplumun “güzideler”ine benzerliği ve bir organik aydın portresi olarak Gökalp’in ‘yeni Türkiye’deki rolü anlatılmış.
Soy kütüğü tartışmalarının yoğunluk kazandığı şimdilerde Erol Turan ve Kaan Karaduman’ın “Ziya Gökalp ve Gustave Le Bon: Demokrasi ve Kimlik Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Analiz”ini ayrıca okumak gerekir diye düşünüyorum. Bugünkü popüler olan soy kütüğü meselesine yirminci yüzyılın başında bu iki bilim adamı nasıl bakmışlar diye merak edenlerin ilgisini çekebilecek bir makale.
Turan ve Kızılelma’sız Gökalp kitabı düşünülemez.
Kıymetli dostum Hakan Boz, “Milli Mefkûrenin İmkânlarında Yeni Bir Dil Kurmak Mümkün Mü?” sorusuna cevap arıyor, tüm ittihatçı aşkı ve titizliğiyle.
“Ziya Gökalp ve Kurucu İdeoloji” adlı inceleme Dr. Süleyman Güngör imzası taşıyor.
Gökalp’in dünya görüşünde Kızılelma hedefi, Türkçülük, Turan ülküsü etrafında doyurucu analizler okuyucuyu bekliyor.
Gökalp yeniden ve farklı bir gözle okunmuş olacak bu eserle de.
Bir fikir adamını bütün kıymetiyle tartan, en doğru ölçü ancak kendi eserleridir. Şüphesiz ki, Ziya Gökalp’in büyük bir çaba ve müthiş bir çalışma azmiyle ortaya koyduğu kadim eserler onu tanımamızda ve bugünün meselelerini daha iyi anlamamızda en doğru mihenk taşlarıdır. Umarım bu çalışmalar onun kıymetli eserlerinin de yeniden okunmasına vesile olur.