Birbirinin rüyasını görenler
İnsan dünyanın neresinde duracağını bilmeli. Kendine ait bir yolu olmalı. O yola gönül vermeli. Dost yoluna düşmeli.
Kâh yolsunuzdur, kâh yolcusunuzdur, kâh o dostsunuzdur. Yolu düşünün, yolculuğunuzu düşünün, yolunuzun ve yolculuğunuzun cilvelerini düşünün.
Dostluk âmin diyebilmektir: Serçenin kanat çırpışına, üzümün karasına, Ebubekir’in sadakatine.
Dostluk; olmuşa, olana ve olacağa tebessüm etmektir. Yoldaşlıktır. Muhabbettir. Ulaşılmışa ve ulaşılacak olana yürümektir.
Su gibidir. O sizde, siz onda akar gidersiniz. Zaman mekândır onda, mekân da zaman.
Gönüldür o. Son yoktur. Sonsuzla sonsuz arası mesafesizliklerdir dostun durağı.
Dostunuzla beraberseniz sonrasını düşünmezsiniz. Onunla mutlu bir son aklınıza bile gelmez. Çünkü mutluluk onunla sonsuzdur. Fark etmeseniz de olur, çünkü fark onunla fanileşmiştir. O hep açtır, hep toktur, hep gülendir ve hep ağlayandır.
Yani o sizsinizdir.
Onunla saatinizin akrebi kâlû-belâ’da, yelkovanı mahşerdedir.
Rüya-yı sâdıkadır dostluk. Dost nefesi; üçler yediler kırklar gibidir. Gözümüzün ta içi, gözbebeğimizdir. Durağımızdır, kapımızdır, menzilimizdir.
Birbirinin rüyasını görenlerdir birbirine dost olanlar.
Gönüldür dostluğun yurdu, dostun yurdu. Orada iyi ve kötüden bahsedilmez. Keder sevince, çirkin güzele eş olmuştur orada.
Modernin atomu, postmodernin sahtekârlığı dostluğu parçalayamaz.
Dostluk kafa denkliği değildir. Kendine özgü dili, kendine özgü kelimeleri, kendine özgü harfleri vardır. Kuş dili konuşmaz, Süleyman dili konuşur.
Bir kez daha söyleyelim öyleyse aşkla, birbirinin rüyasını görenlerdir birbirine dost olanlar.