Bir hüner uğruna
efendimsin cihânda i’tibârım varsa sendendir
miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir
benim feyz-i hayâtım hâsıl-ı rûh-ı revânımsın
eğer sermâye-i ömrümde kârım varsa sendendir
Şeyh Galip
Kendi dünyamızı bulmaya çalışırken dünyanın yükünü yükleniyoruz. Yük ile azığımızı aynı gönülde taşıyalım istiyoruz. Olmazsa yaşayamam diye düşünüyoruz; dünyaya tam olarak sırtımızı dönemiyoruz. Dönüp dönüp hû diyemiyor, illa hû deyip duramıyoruz.
Kendi yolumuza çıkamıyoruz.
Can havliyle değil, can kavliyle… Bir yol vardır uzar gider içimize. Düştüm peşine, düşüverdim dünyaya. Yürüdüm, koştum, düştüm yine, düşündüm. Sevdim hepsini. Her halin tadı ayrı, anladım, hepsi bir çiçekten.
Bir ele çevirdim gönlümü, yolumu işaret etsin diye. Şaşkınlığımla bir ömrü heba ettim. Dünyamı bulmaya çalışırken dünyanın yükünü yüklendim. Yük ile azığımı aynı gönülde taşıdım, eşyadan sıyrılamadım.
Toz kaplamış dört bir yanımı. Her yerde izler, şarkılar, kabahatler var. Her yere bir ayna koymuşlar. Gören kendini görüyor, görmeyen kendinden başkasını görmüyor. Dünya feveran ediyor.
Nerede çığlığımız? Hangi dağın ardında hünerli kelimelerimiz?
Hünersiz kıldınsa beni, yolumu bulayım izin ver. Dünyadan gitmekse hüner, derdimi bileyim izin ver. İzin ver bitsin artık kırgınlığı seyretmem.
Nizamsız yaşadım. Bir hüner uğruna rüyalara daldım. Kırk kapıdan geçmekte değil, bir kapıdan sessizce çıkabilmekteydi hüner. Kırk kapıdan geçtim de bir kapıdan çıkamadım. Olmadı, şifa dağıtılan sokaklarda kaybolamadım. Şifamı bulamadım. Derdime derman olamadım. Bir kuru merakın peşinden kapıldım gittim. Yaralarım açıkta kaldı. Yapraklarım bahçemde kaldı. Evime geç kaldım, kavuşmaya, hicrana geç kaldım. Sana geç geldim.
Bir an daldım. Bir çıkamadım. Yola çıkamadım. Mevsimler geçti üzerimizden. Selamet kuşlarına aldırmadım. Durmamam gereken yerlerde sual edindim durdum. Yetinmek gerekti, yetinemedim. Hikâyemde saadetler olsun istedim, ayaklarımda yazgının güzelliği olsun istedim. Yol katetmekti tek muradım.
Neyi katettim peki? Kendi katlimden başka neyi katettim? Hızır’a denk geldi mi hallerim bilemedim. Mevsimler geçti, Hızır elimden tuttu mu bilemedim. Haller ah çeker mi, bilemedim. Cefayı bilemedim, hoş kalamadım. Cihanda ev edinmek için süründüm. Ölmek gerekti ulaşmak için, vüsûl için dağları aşmak gerekti. Dağları aşmak için gönlü gani kılmak gerekti, bilemedim. Aşk ile hale gelmeli, bir daha dile gelmemeli, can kavlinde ölmeliydi, bilemedim.
Dünyaya gelmek değildi hüner. Ayrılmaktı dünyadan, faniliği cihanda bırakıp sonsuza uzanmaktı, terk etmekti gölgemi, bilemedim.
Ömrüm gönlümü susatmıştı. Gönlümü bir sonsuz bahar kuşatmıştı. Razılıklardan geçtim de geldim.
Olsun geldim ya, merhamet zerrelerinden geçip geldim ya. Canımla can içre olabilmek için, ruhumla katran çalabilmek için benliğime, sıyrıldım da geldim.