Mana gelinini tutuktan çıkar
Geçen hafta ikinci dut yazısını yazıp yollamıştım. Amasya Taşova’da idim. Az dut yemedim oralarda. Ortaokuldan değerli sınıf arkadaşım ve adaşım Mustafa Demiray’ın bir twitini gördüm. Dutmak fiili hatırına maya tutmak ve aşının tutması kullanımlarını getirmiş arkadaşımın.
Şimdiki Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesinin o zamanki adı Beykoz Anadolu İHL idi. Beykoz Anadolu İHL’nin Hazırlık B sınıfındaki beş Mustafa’dan biri bendim. Mustafa Önder Kıyıklık, Mustafa Mahmut Özdil, Mustafa Asım Gültekin, Mustafa Demiray, Mustafa Erkul.
Mustafa çok olunca iki ismi olanların diğer ismi öne çıkmıştı. Öyle öyle Taşova’da Mustafa olan ismim İstanbul’da Asım olmuştu. İkinci ismi olmayanlara soyadı ile hitap ederdik. Mustafa Demiray kardeşim 33 yıldır benim için yeryüzünün ilk akla gelen Demiray’ıdır. Sonradan başka Demiraylarla, kardeşleri ile, çok kıymetli babası ile tanışmış olsam da zihnimin tek hakim Demiray’ı odur. Çok ciddi bir editör, çok ciddi bir ilim adamıdır. Küre yayınlarında, İslam Ansiklopedisinde çok ciddi emeği, gözünün nuru vardır. Allah ona güzel eserler vereceği sağlıklı vakitler bahşetsin. Amin.
Biz gelelim tutmak kelimesine. Maya nasıl tutar, yoğurdun tutması nasıl, aşı nasıl tutar? Neden kin tutarız? Neden yas tutarız? Bazı şarkılar neden tutar da bazıları tutmaz?
Tutmak kelimesinin kök ses teorisine göre “ut”, “utku” ve “yutmak” ile irtibatını da, kutlu ve mutlu kelimeleri ile irtibatını da iki yıl önce Köktendilci köşemizde yazmıştık. Oraya tekrar girmeyeyim ama hatırlatmış olayım: Yemek, yenmek ve kazanmak ile ve buradan da zafer kazanmak ile, bunun sonucunda da yücelmek, yükselmek, bundan dolayı sevinmek, mutlu, huzurlu olmak ile irtibatlılığı insanda hayranlık uyandıracak güzel bir kelime kökümüz “ut-” kökümüz; utmak, ütmek, yutmak, yenmek…
Bunları hatırladıktan sonra tutmanın yakalamak, sarmak, kavramak, kuşatmak gibi bir hareketliliği ifade ettiği kullanımlara bakmak daha faydalı olabilir. Maya öyle kavrıyor ki içine girdiği nesneyi, onu tutuyor da bırakmıyor. Bir Afrika atasözünde demişler ya, “bir kaplanı sakın kuyruğundan tutma, tuttuysan sakın bırakma!” Kaplanı kuyruğundan tutmuş da bırakmıyor gibi tutuyor olmalı maya. Aşının tutması da öyle olmalı herhalde.
Tarama Sözlüğünde tuta, duta, dutarık, dutağan, dudak (tutak), dutma, dutkun, dutalga, dutsak, duturuk, tutrak, dutuş kelimelerini görüyorum. Dutarık sara hastalığı nöbetine deniyormuş mesela. Buna tutu, tutar, tutalga da deniyomuş. Dutkun esir, tutsak, mahpus demekmiş. Dutma hizmetçi, işçi, uşak demekmiş. Dutmak kelimesini sabit kılmak, farz etmek anlamında da kullanıyormuşuz: Fuzuli demiş: Dişledimse la’lin ey kanım döken kahr eyleme/ Tut ki ol hane nigaristan-ı Çin-aşûb olur” Başka anlamlar da yüklemişiz “dutmak” kelimesine: Kapamak, seddetmek, elde etmek, ihtiyar etmek, bir dişi hayvanın çiftleştiği erkekten yavruya yüklü kalmak, yapmak, amel etmek, saklamak, muhafa etmek, gizlemek, alıkoymak… Dudak kelimesine dudak denmesinin sebebi ağzımızı açık ve kapalı tutabilme vazifesinde olduğu için dudak diyoruz. Dutuş kelimesini tavır, hal, hareket anlamında kullanmışız. Günümüzde “Adamın iş tutuşu” derken kullandığımız anlam gibi.
Ateş tutuşturacak çer çöpe duturuk, dutrak, tutruk diyormuşuz eski yüzyıllarda. Günümüzde yaşıyor mu, bilmiyorum. İnşallah yaşıyordur.
Dutuk ise perde, peçe, yaşmak, duvak için kullanılan bir kelimemiz imiş. Ne güzel demiş Yusuf u Zeliha’da İbn Kemal 1500’lü yıllarda:
Çıkar ma’ni arûsunu tutuktan
Tulu’ etsün güneş gibi ufuktan
Çıkar mana gelinini duvağından. Doğsun güneş gibi ufuktan.
Edirneli veya Tokatlı olduğunu kabul etmediğim hemşehrim Amasya Taşova’nın Bidevi köyünden Kemal Paşazade’nin yani İbn Kemal’in kelimelerin manasına bir gelin gibi bakıyor olmasını öyle takdir ettim, bu öyle hoşuma gitti ki. Taşova’ya her ne kadar 100 yıl kadar önce gelmiş olsak bile kendimi hemşerimin izinden gidiyor hissettim. Bundan ayrı bir lezzet aldım.
Allah yaşadığı topraklardaki hemşerilerinin de o büyük alimin eserlerinden istifade edebilmelerini nasip eylesin.