Hayat bilgisini, Hayal bilgisi ile buluşturan dergi : ÇETO
İlkokuldan beri çocuk dergilerinin iyi okuyucusuyum. İyi diyorum çünkü devlet parasız yatılıda okurken Milliyet Çocuk, Doğan Kardeş dergilerinin reklam dahil okumadığım tek satırını bırakmazdım. Öğretmenliğe başladığım yıllarda Mavi Kuş dergisi çıktı. Tıpkı çocukluğumdaki gibi, büyüdüm çocuklar için yazılmış yanılgısına kendimi düşürmeden, yine her satırını okumaya devam ettim. Denizli’de sınıf öğretmenliği yapan bir arkadaş Mavi Kuş dergisi ders kitapları ile mukayese edilmeyecek kadar çocuklara yararlı diyerek tüm sayılarını bulmamızı rica etmişti. Bilim Çocuk dergisini yıllardır alıyorum .
“Dergiler hür tefekkürün kalesi” diyen Cemil Meriç’in sözünü şöyle de anlayabiliriz. Çocuk dergileri de okuyucuları için bir mektep görevi yapıyor. Didaktik öğretilerden uzak, edebi bir dil işçiliği ile yoğrulmuş, büyük iddialardan arınmış; okuyucusunun hayal gücünü, bakış açısını, düşünce yapısını zengin kılan dergiler daima okuyucunun aradığı nitelikte dergilerdir.
Eğitime adanmış bir dergi: Çeto.
Bilge şair Sezai Karakoç’un ; sadece bir yazı için bile bir derginin alınıp okunabileceği mealinde bir cümlesini anımsıyorum.
Çeto dergisinin sırf arka kapağındaki Aliya İzzetbegoviç’in “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.” sözü için dahi dergiyi almayı elzem buluyorum. Hakeza Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiiri de var almayı elzem kılan.
Çeto, bir eğitim dergisi değil. Bir edebiyat dergisi de değil. Edebiyatın edebi duyarlılığı ile yoğrulmuş ve her yaşa hitap ederek okurunu, yazarını eğiten bir dergi.
Çeto, beşinci sayısını okulların açılması hasebiyle olsa gerek eğitime ayırmış. Eğitimin soğuk bilimsel kelimelerinden uzak durmuş. Eğitim ve edebiyatın kucaklayıcı birlikteliği ile insan nefesi sıcaklığında bir sayı olmuş.
Her yazı birbirinden bağımsız nitelikte bir eğitim felsefesiyle örülmüş. Şiirden denemeye, anıdan masala, hikayeden çizime, fotoğraftan bilime kadar birçok türe ait yazılar görseller var. Akademisyenden öğrenciye, yazardan okura eli kalem tutan nitelikli birçok kişinin yazısını, okuyucu ile buluşturan bir dergi. Derginin içeriğinde, akıl vermeyi öncelik haline getirmeyen, aykırı düşünenlerin yazılarından oluşan akıllı yazılar var. Okulsuz toplumu savunan ile bu düşünceye karşı çıkanın bir arada olduğu yazılar. Okulu, nefes almayan kapalı duvarlar, fabrikalar diye eleştirenler ile okul koridorlarını, sınıfları cennete girer gibi çocukların girdiğini savunan yazılar bir arada. Okul mimarisinin nasıl olması gerektiğine dair akademik makalenin yanında; Afrika’da gök mimarisinin altında, binasız, sırasız, sandalyesiz, tahtasız, tebeşirsiz ders gören çocukların fotoğrafları da var. Çizimlerlerde pedagojik bir estetik var. Öğrencinin bakmayı, görmeyi arzuladığı gibi öğretmenin de durup anlamaya ihtiyaç duyduğu derin bir mana var.
Hayat bilgisini, Hayal bilgisi ile harmanlamış.
Türkiye’nin PİSA’daki uluslararası sıralamasının eğitimdeki yerinin rahatsız edici nedenlerini tespit ediyor. Kader dersini öğrenmeyen öğrencinin sırtına dünyayı yükleyip öğrenciyi bilginin hamalı kılan öğretmene, okula eleştiri oklarını yönelten şiir dizeleri var. Kurgulanmış, üretilmiş bilginin insanlara sunumdaki hayattan kopukluğu anlatılıyor. Okumanın anlamının daraltılıp diplomaya indirgeyen Fransızca kökenli “okul” ile “mektebin bacaları” türküsünden yola çıkarak mektep; kitap, mektup, katip, talebe bağlantısını kuran okul-mektep farkını açıklıyor.
Konun eğitim ve çocuk olunca “Küçük Prens”in uçağı kendiliğinden çöle iniyor. Turan Kışlakçı, Saint Exupery üzerinden insanın kendi ülkesine olan iç yolculuğunu Afrika ve çöl üzerinden ele almış.
Ellerinde yeni bir uzuvları haline gelen akıllı telefonları ile “app kuşağı” nı anlama üzerinde duruyor Erol Göka.
Kemal Sayar “çocuklarımızı doldurulacak kap” görmememiz gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
”İnsan ıstırabını tanımayan kişi, hekim değil musluk tamircisi olur... Mesleğine yüreğini koymuş işini aşk ve şevk ile yapan ‘iman şövalyeleri’ ... ve elbette ‘irfan sahibi’ bir maarife ihtiyacımız var.”
Yunus Emre’nin tabiriyle “ kendini bilmek” isteyen her yaşta eğitim edebiyat erbabının alıp okumasında bir mektep vazifesi görüyor ÇETO’nun beşinci sayısı. Kendimizi doğru okuyup öğrencilerimizi anlamak adına da Çeto alınıp okunmalı.