Şimdi murdar oldu işte sandık

YSK kararı ve yansımaları, kritik hadiselerin tarihte çoğunlukla iki kere yaşandığını doğruluyor. Görünüşe bakılırsa AK Parti’nin aklını çelen de buydu.

7 Haziran 2015’te kaybettikleri tek başına iktidar çoğunluğunu, 1 Kasım’da seçimleri tekrarlatarak geri almamışlar mıydı? ‘Neden bir daha olmasın’ umudu taşımasalar, iptal için canla başla bastırmazlardı.

İstanbul seçimlerini yeniletirlerse tarihin tekerrür edeceğine inanmış olmalılar. Yani aynı senaryonun bir kez daha çalışacağına...

Ekonomik kaygılar, yarın endişesi halkın sorunlar sıralamasında terör ve güvenlik korkularının önüne geçmişti bu Mart seçimlerinde. Bitirildi sandığımız terör azarak hayatımıza geri döner, büyükşehirlerde güvenlik sorunları nükseder, can korkusu hayat pahalılığı korkusunun tekrar üstüne çıkarsa seçime etkisi ne olur, sonuçları terse çevirir mi çevirmez mi peki?...

7 Haziran-1 Kasım tecrübesi gösterdi ki tehdit algısı önemli. Seçmen yakın, somut ve inandırıcı bir tehlike sezerek beka derdine düşerse oy verme davranışları etkileniyor.

Bu durumda iktidarın kıymetini bilmeyen nankör seçmenler pişman olacak, sonuçları görünce ürkecek, yaptıklarını beğenmeyecek, başını duvara vuracak, ‘eyvah kendi elimizle ne felaketler açtık başımıza’ nedametiyle oylarını değiştirecek, hatasını düzeltmek için yana yakıla sandığa koşacak ve kendisine ikinci bir şans sunan iktidara ebediyen minnettar kalacak. ‘Allah razı olsun, başımızdan eksik etmesin’ diye önüne tekrar sandığı koyanları hep hayırla anacak...

Hesap ve beklenti bu değilse, 2007’de Abdullah Gül’ü seçtirmemek için Meclis’e 367 toplantı yeter sayısını dayatan yargı skandalları gibi zorlamalara niye başvurulsun?

‘367 garabeti' diye, bir kara leke olarak demokrasi ayıpları tarihimize geçmişti CHP’nin AYM’ye aldırdığı karar. Bugünü hazırlayan da, yargının siyasi çekişmeye alet edildiği o utanç verici zorlamalar olmuştu. Halkta infiale varan tepkiler, AK Parti ve Erdoğan’a destek ve sahiplenme şeklinde kendini göstermişti.

Cumhurbaşkanını halka seçtirme karşı hamlesiyle başladı, coşa coşa mevcut tek başlı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine kadar getirdi ülkeyi velhasıl o yanlışlar.

Kadere bakın; benzer bir garabete bugün AK Parti iteklemesiyle imza atılıyor. Fakat kendisine karşı denenen zorlama yöntemler ve ön kesme taktikleri gibi bunun da ters tepmeyeceği, hakkı yenerek mağdur edildiği düşünülen siyasi aktörleri büyütmeyeceği ne malum?

Bu riski görerek alıyorsa, 2015’te yenilenen seçim sonuçlarının tekerrür edeceğine, İstanbul seçmeninin 23 Haziran’da pişmanlık oyu kullanacağına dair güçlü hisleri vardır iktidarın. Garanti değilse bile bu hesabın bir sağlaması yapılmıştır.

Peki ama, Marx’ın, ilkinde trajedi olanın ikincisinde ancak komedi ve maskaralık olarak tekrarlanacağı tespiti de hesaba katılmış mıdır?

Sandık kurullarına Cingöz Recai sızsa ancak bu kadar olur. Arsen Lüpen karakterinden uyarlanmış şu yerli kibar hırsız tiplemesinin macerası gibi anlatılıyor baksanıza.

Sandık kurullarında kimliği hala belirsiz çok gizli bir hırsızlık teşkilatının izleri yakalanmış. Bu çete, geçen Haziran’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerini çalmaya tenezzül etmemiş. Ondan önce, sistemi değiştiren Anayasa referandumunda da devreye girmemiş. Bekleyip bekleyip yerel seçimlerde harekete geçmiş ama onda da sadece İstanbul’da ve sadece büyükşehir başkanlık pusulalarında organize hile yapmış. Aynı zarftan çıkıp aynı kurullarda sayılan diğer üç oya elini bile sürmemiş filan...

Peyami Safa’nın kulakları çınlasın; bu kadar fantastik maval, hırsızların zevkine göre çaldığı hafiye romanlarında bile yok.

Binali Yıldırım’ın dediği çıktı, seçim de sandık ve demokrasi de asıl şimdi murdar oldu işte. Murdar etin kavurmasından kim ne umacaksa hayrını görsün.

YORUMLAR (128)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
128 Yorum