Kavala’nın tazminatını kim ödeyecek peki?
Haksız tutuklama mağdurlarının tazminat talebini, 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi düzenliyor.
Buna göre; hâkim ve savcıların haksız karar veya işlemleri nedeniyle tazminat davaları ancak devlet aleyhine açılabilir.
Devlet de tazminatı ödeyip sadece görevini kötüye kullanma hallerinde hâkim ve savcılara bir yıl içinde rücu eder.
Gezi'de hükümeti devirmeye teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Osman Kavala ve diğer 8 sanık, beraat etmişti. Mahkeme, karar gerekçesini açıkladı.
İki yıldan fazla tutuklu yargıladıktan sonra, Kavala'nın neden suçsuz olduğunu bir bir sıralayan gerekçe, kararın kesinleşmesini takiben mağdurların tazminat isteyebileceğine de hükmediyor.
Ne ala, ne hakkaniyet, kayıpları mağdurlara nasıl iade, ne biçim telafi ama!...
Ömürlerinden alınan yıllara karşılık devletten tazminat hakkı kazanmakla müjdelendiler, büyük ihsan!
Haydi pamuk eller cebe. Tutuklamanın haksız olduğunu söylemekten dilinde tüy bitenlerin gözü aydın.
Mahkemenin yeni anladığını başından beri biliyor olmaları, sorumluluklarını ortadan kaldırmıyor. Onlar da cezaya ortak, vergilerinden paylarına düşeni ödeyecekler. Benzer haksız tutuklamalarda olduğu gibi...
Kavala'ya yöneltilen "Türkiye'nin Soros'u, Gezi'nin finansörü, dış operasyonun içerdeki ayağı" suçlamalarının kaynağı muhbir Papuç'tu...
Savcılığa başvurarak ifadesini reddettiği, 'raporum var, psikolojim bozuk, bu yüzden ordudan atıldım, bilmezmiş gibi beni ne diye ciddiye alıyorsunuz, ben bile kendimle mutabık değilim, nasıl dayanak gösterirsiniz anlamış değilim, bana atfedilen ifadeyle ilgim yoktur' dediği, tanıklıktan çekildiği halde tazminata ortaklıktan kurtulamayacak o da.
***
Beraat gerekçeleri şöyle: Kavala'nın Gezi finansörü olduğuna dair bir delil bulunumadı, soruşturmayı firari FETÖ savcıları başlattı, dinleme kayıtları yasadışı delil, onun için kullanılamaz, muhbirin ifadeleri delil değeri taşımıyor vesair...
Bilinenin tekrarı yani.
Zaten aksi olsa iddianamesi bir buçuk yılda zor bela yazılmazdı. Yargılaması 2 buçuk yıl sürmezdi. Çoktan mahkum edilmiş, dosyası kapanmış olurdu.
Ama aynı mahkeme, bu noktaya iki buçuk yılda ancak gelebildi.
Kavala, 4 yıl önceki ana davada başka mahkemenin yok dediği, Gezi'de hükümeti yıkma girişiminden, işlenmediğine hükmedilen bir suçu azmettirmekten yine de yargılandı.
Delilsiz, hukuksuz, geçersiz saydığı suçlamalardan oluşan iddianameyi yine de dikkate aldı mahkeme. Hatta AİHM'in 'derhal tahliye edilmeli, haksız tutuluyor' kararına direndi.
Şimdi 'tutuklama haksızmış, Kavala önce suçlu bulunup ardından ona bir suç aranmış, oradan delile gitmeye çalışılmış, hay aksi meğer boş iddianameyle yargılamışız, tüh ya hak ihlaline uğrattık, çok pardon, tazminat yükünü bölüşelim, herkes vergisi nispetinde katılsın, cümleten geçmiş olsun'a getiriliyor.
Bu kalkınca raftan indirilen öteki tutuklama dosyası da sırada bekliyor...
15 Temmuz darbe girişiminin organizatörleriyle alakası yakalansa, yüz kere iddianamesi yazılmış, bin kere mahkum edilmiş olmaz mıydı Kavala?
Yarın gerceği itirafla bittiğinde, bu dosyadan haksız tutuklanmasının sorumluluğu da herkese eşit paylaştırılacak demektir.
Kavala'yı peşin suçlu ilan eden manşetleri atanlarla yargısız infazı eleştirenler, sıra tazminatına gelince bir tutulacak, cezasını birlikte sineye çekecekler.
Görevi kötüye kullanmak bu değilse nedir!
Haksız çıkan karar ve işlemleri, hakim ve savcılarla medyadaki infazcıların yanına kalırsa olacağı budur.
Kendilerine döneceğini, ceplerinden çıkacağını bilseler böyle keyfi oynayabilirler miydi başkalarının özgürlükleriyle? Lekelenmeme hakkını pervasızca çiğneyebilirler miydi?
Bir daha hatırlatayım...
Açık bir kasıt unsuru bulunmadığı sürece, yanlış kararı Yargıtay’da bozulan ya da AYM’den, AİHM’den dönen hâkimlere zaten rücu ettirilmiyor ceza.
Dava Adalet Bakanlığına açılıyor, tazminata vatandaş çarptırılıyor. Bedeli Hazine’ye, dolayısıyla size, bana ödettiriliyor.
Fakat yetkinin kötüye kullanıldığı su götürmez biçimde ortadaysa cezanın hakime, savcıya döndürüleceği de belirtiliyor kanunda.
Kör göze bile görünen bu tutarsızlık ve çarpıklıklar, görevi kötüye kullanma kapsamına girmiyorsa başka ne girer?
Bu davalarda değilse hangisinde tazminat asıl sorumlulara döndürülür?
Adalet Bakanlığı açıklasın da, madem kaçınılmaz, bari hukuksuzluğun cezasına niye ortak edildiğimizi bilelim.