Trump’lı Amerika ile ilişkiler
Biden Erdoğan’a soğuktu, Erdoğan Türkiye’de en başat rolde olduğu için ABD’nin Türkiye ile ilişkileri de mesafeli idi.
Erdoğan’ın Biden ile görüşmeleri bile hep sorun oldu. Oysa NATO bünyesinde iki temel müttefikin başkanlarıydılar.
Şimdi Amerikan halkı ikinci defa Trump’ı seçti.
Trump, inisiyatif kullanan, hatta başına buyruk davranabilen bir siyasetçi. Erdoğan da Türkiye’de “Tek belirleyici” denecek kadar etkin.
İktidar cenahı, Erdoğan’ın Trump’la ilişkilerinin Biden’a göre daha sıcak olacağı beklentisinde. Bunun Türk – Amerikan ilişkilerine de olumlu yansıyacağı ümit ediliyor. Erdoğan Trump’ı kutlama mesajında “Dostum” ifadesini kullandı.
Ancak Trump’ın bir yerde Erdoğan’a “Ekonominizi mahvederim” gibi keskin ültimatomlar verecek boyutta “çılgın” hali ümitleri gölgeleyen bagajlar olarak bir yerlerde duruyor.
Acaba umulan ile bulunan uyum arz edecek mi?
Birçok sorunlu alan var Türkiye ile Amerika arasında…
-Rusya’dan alınan S-400 bagajı henüz yere konmadı. S-400’ler konusunda başlangıçta tehdit üslubu kullanan Trump, bugün farklı yol izler mi? Önemli bir soru bu.
-Suriye’deki PYD-YPG yapılanması, Amerika’nın besleyip büyüttüğü, eğitip donattığı, silahlı güce dönüştürdüğü bir tür devlet tohumu… Türkiye bunu böyle okuyor, bu sebeple kendisine yönelik tehdit olarak değerlendiriyor, oysa Amerika, bu yapıyı, IŞİD ile mücadele gücü olarak oluşturduğunu söyleyerek Türkiye’nin kaygılarını göz ardı ediyor.
-Türkiye, Suriye’nin kuzey Batı bölgelerinde operasyonlar yaparak buralardaki terör yapılanmalarını ekarte ettiğini düşünüyor. Belli ki Kuzey – Doğu Suriye’deki yapılanmayı da etkisiz hale getirme arzusunda. Ancak orada bir “Amerikan koruması” var ve oraya yönelik harekatlarda, Amerika ile karşı karşıya gelmek söz konusu. Türkiye kuşkusuz bu rahatsızlığını ABD’ye bildiriyor ama karşılık bulamıyor. Süre uzadıkça da, PYD-YPG’nin daha kurumsal bir yapıya dönüşmesi engellenemiyor.
-Türkiye bu işi Biden yönetimi ile çözemedi. Hem müttefik olmak hem da Türkiye’ye yönelik tehdide ebelik yapmak Türk - Amerikan ilişkileri için zehirleyici bir durum. Trump’la ne olacak?
-Türkiye’nin muhtemel beklentisi Amerika’nın bölgeden çekilmesi, YPG-PYD üzerindeki koruyuculuğunu kaldırması… Bu olursa, Türkiye Suriye ile de anlaşırsa, YPG-PYD bir şekilde etkisiz hale getirilir, gibi bakılıyor.
-Burada Türkiye’nin Suriye ile anlaşabilmesi meselesi de şıpınişi çözülecek gibi durmuyor. Esed, Putin’in araya konmasına rağmen Erdoğan ile görüşmeye uzun süredir yanaşmıyor. Muhtemel ki Türkiye’nin elinin zayıfladığını düşünüyor ve bu hengâmede, Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesinde ısrar ediyor. Tamam, şart olarak koşmadığını ifade ediyor ama, Suriye’nin geleceğini Türkiye’yi topraklarından çıkartmakla tasarladığı da muhakkak. Bakıldığında bu da uzunca bir süreç demek…
-Pek çok mahfilde konuşulmasına rağmen Trump yönetiminin bölgeden çekileceği ihtimali ihtiyatla değerlendirilecek bir gelişme olarak gözüküyor. “İsrail’in güvenliği” bağlamı, Amerika’da Cumhuriyetçi - Demokrat tüm yönetimler için öncelikli bir konu. Amerika tüm dünyada jandarmalıktan vaz geçse, İsrail’den vaz geçmez görünüyor. İsrail’i bölgede tek başına bırakacak bir Amerika, Trump’ın deli-doluluğu ile de bağdaşır gözükmüyor. Onun için Gazze kasabı Netanyahu, Trump’ın seçilmesini en büyük coşku ile kutlayan lider oldu.
-Amerika İsrail’i korursa, İsrail bölgede cinayetlerine devam ederse ve Türkiye, “Gazze’nin savunmasını Türkiye’nin savunması” olarak görüp “Türkiye için tehdit olarak değerlendirdiği” İsrail’e ve onu destekleyenlere (Ki Amerika başı çekiyor) karşı en keskin duruşu temsil rolünde olursa, Trump ile Erdoğan hangi iklimde el sıkışacak?
-NATO müttefikliği, Türkiye ile Amerika arasında sorunlu konulardan biri. Burada Trump’ın NATO’ya mesafeli tutumu da dikkate alınırsa, NATO’daki gelişmelere paralel, Türk – ABD ilişkileri de farklı belki problemli gelişmeler getirecektir.
-Trump ikinci defa seçildi. İktidardan uzak kaldığı dönemde hakkında açılmış davalardan sonra rövanşist duygular taşıyacağı muhakkak. Bu, deli – dolu karakteri ile buluştuğunda, Amerika’nın içerisi için de dışarısı için de sancılı gelişmelere yol açabilir. Amerika, kurumların iyi çalıştığı bir ülke olarak bilinir, oysa Trump, benzeri liderlikler gibi başına buyruk tavırlar geliştiren bir siyasetçi. Bu tarz liderliklerin iyi iletişim kuracağı varsayımlarına mukabil, gerilim alanları oluşturma ihtimalini yabana atmamak lâzım. S-400’ler ve rahip Brunson hadiselerinde Erdoğan’a yazdığı mektuplara, aynı üslupla cevap verilmiş olsaydı gelişmeler nasıl olurdu, bakmak lazım. Bu tür gerilimlerde her lider her zaman geri adım atmayı kendi halkı nezdinde içine sindiremeyebilir.
-Trump “Amerika’yı yeniden büyük yap” sloganı ile seçimi kazandı. Sanki önümüzdeki dönem, Trump’ın bu beklentiyi nasıl hayata geçirebileceğinin sınanmasına tanıklık edecek. Bizim coğrafyamızın da bu sınamanın sıcak gelişmelerini göreceği kesin.