Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, Almanya Federal Haberalma Servisi'nin Başkanı Bruno Kahl'ın 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ ile ilgili açıklamalarına ilişkin, "FETÖ'ye kimlerin arka çıktığını göstermesi açısından çok ibretli bir tablo bu. Siz en son BND başkanının ne zaman açıklama yaptığını duydunuz? Bu konuda Alman istihbaratı, BND başkanının çıkıp açıklama yapması, bu çok yönlü okunması gereken bir şeydir" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, CNN Türk'te Hakan Çelik'in 'Hafta Sonu' programında, BND Başkanı Bruno Kahl'ın açıklaması, Trump yönetimi ile ilişkiler ve referandum hakkındaki soruları yanıtladı.
Almanya Federal Haberalma Servisi'nin Başkanı (BND) Kahl'ın "15 Temmuz darbesinin arkasında Gülen'in olduğuna ikna olmadık" şeklindeki açıklamasını, Avrupa'da FETÖ'yü aklama operasyonu olarak yorumlayan Kalın, şöyle konuştu:
"FETÖ'ye kimlerin arka çıktığını göstermesi açısından çok ibretli bir tablo bu. Siz en son BND başkanının ne zaman açıklama yaptığını duydunuz? Çok nadirdir, Alman istihbarat başkanının böyle spesifik bir konuda çıkıp, hani genel bir güvenlik değerlendirmesi de yapmıyor, çok özel bir konudan bahsediyoruz. 15 Temmuz darbesi-FETÖ ilişkisinden bahsediyoruz. Bu konuda Alman istihbaratı BND başkanının çıkıp açıklama yapması, bu çok yönlü okunması gereken bir şeydir. Bu Avrupa'da FETÖ'yü aklama operasyonudur. Bizim Avrupa'ya, Amerika'ya FETÖ konusunda yaptığımız bildirimleri, baskıyı boşa çıkartmaya dönük bir hamledir. Bu, Almanya devletinin nasıl dolaylı yollardan PKK'ya arka çıkıyorsa aynı şekilde FETÖ'ye de arka çıkacağının işaretedir. Zaten şu anda bir sürü FETÖ kaçkını firari suçlu Almanya'da. Alman istihbaratının bu adamların nerede olduğu, ne iş yaptığı, kimlerle görüştüğüne dair bir bilgisinin olmama ihtimali var mı? Peki niye koruyup kolluyorlar bunları o zaman? Demek ki Türkiye'ye karşı kullanacakları elverişli enstrümanlar bunlar. Türkiye'ye karşı kullanabileceklerini düşünüyorlar".
Yaklaşık 1.5-2 ay kadar önce AB istihbarat örgütlerinin raporu diye bir şeyin basına sızdırıldığını söyleyen Kalın, orada da 15 Temmuz darbesinin FETÖ tarafından yapıldığına dair ikna edici deliller için yok denildiğini hatırlattı.
Bu konuda resmi kanallardan girişimde bulunduklarını ifade eden Kalın, "Bir, kim bu AB istihbarat örgütleri? İki, böyle bir şeyi diyelim ki 10 tane AB ülkesinin istihbarat örgütünün ortak hazırladığı bir şey, böyle bir raporu Türkiye istihbaratıyla hiçbir şekilde istişare etmeden nasıl yaparsınız? Olabilir mi? Yani düşün bir Avrupa ile ilgili bir çalışma yapacağız, ilgili AB ülkelerinin hiçbirisiyle temas kurmadan rapor yayınlayacağız. Yani böyle bir uygulama diplomaside, devlet ilişkilerinde yok. Üç, siz bunu basına sızdırmak suretiyle bir kamuoyu oluşturmak istiyorsunuz belli ki. Ve bu konuda bizim bütün sorularımızı cevapsız bıraktılar. O raporu kimin hazırladığı, kimin sızdırdığı hala muamma. Böyle bir ciddiyetsizlik olabilir mi?" değerlendirmesini yaptı.
TRUMP YÖNETİMİNİN HASSASİYETİ
Kalın, Türkiye-ABD ilişkilerinde ise Trump yönetiminin FETÖ konusunda adım atması halinde normalleşme olacağını belirterek, ABD Dışişleri Bakanının 30 Mart'ta Türkiye'ye geleceğini söyledi.
"Obama yönetimiyle bizim temel iki ihtilaflı konumuz vardı" diyen Kalın, şunları kaydetti:
"PKK/YPG'ye verilen destek, iki FETÖ meselesi. Sayın Obama maalesef parmağını bile kıpırdatmadı FETÖ konusunda. Biz o kadar çağrı yaptık, söyledik, iade konusunu gündeme getirdik, orada bir tutuklama-gözaltı olabilir dedik, idari tasarrufla yapabilecekleri şeyler vardı. Bunların hiçbirisini yapmadı. Şimdi Trump yönetimi de bu mirası devraldı. Şu anda Trump yönetimi tabi düzen kurmaya çalışıyor kendince. Geldiğinden beri bir çalkantılı sürecin içine girdi. Bizim beklentimiz tabi FETÖ'ün iadesidir. Oradaki illegal faaliyetlerine son verilmesidir. Bu konuda bir adım atması Türk-Amerikan ilişkilerinde Trump yönetimi döneminde çok kuvvetli bir ivme kazandırır. Bu konuda temaslarımız sürüyor. Cumhurbaşkanımız telefon görüşmesinde bu konuyu gündeme getirdi, Trump'ta ciddiyetle dinledi ve ciddiyetle takip edeceğini zaten söyledi. Onun üzerine gelen CIA direktörü de aynı notları alarak gitti. Şimdi ayın 30'unda da ABD Dışişleri Bakanı geliyor. Orada da bu konuları konuşacağız. Bizim gördüğümüz Trump yönetimi şu anda Türkiye'nin bu hassasiyetlerini dikkate alacak bir çalışmanın içerisinde. Ama onların da henüz vermiş olduğu bir karar yok".
16 NİSAN REFERANDUM
Referandum konusuna da değinen Kalın, 'evet'te bir yükselişin söz konusu olduğunu kaydetti.
Kendilerine gelen bütün anketlerde 'evet'in yükselişte olduğunu belirten Kalın, "Kampanya oturdukça, toparlandıkça ve vatandaşların zihnindeki soru işaretleri giderildikçe evet artacak. Evetin artmasının en büyük faktörü sayın Cumhurbaşkanının meydanlara inmesi. Sayın Cumhurbaşkanımız meydanlarda, insanlarla konuşuyor, anlatıyor. Gençlerle, kadınlarla, meslek gruplarıyla buluşmalar olacak. Orada da vatandaşlarımızın aklında soru işareti, şüphe olarak ne varsa onların hepsini gidermeye dönük çalışmalar devam ediyor. Evet-Hayır kampanyası devam ederken aslında güzel bir demokratik tartışma ve müzakere ortamı var şu anda. Evet diyenler neden evet dediklerini anlatıyorlar, hayır diyenler neden hayır dediklerini anlatıyorlar. Bizim inancımız bu yeni sistem, Türkiye'ye bir lig atlatacak. Çünkü şu ana kadar, mevcut parlamenter sistem, aslında ne tam manasında bir parlamenter sistem ne de tam manasıyla bir başkanlık sitemi. Bizimki aslında hibrit (melez) bir sistem. Çünkü 12 Eylül darbesinden sonra askerler, yönetimi sivillere bırakmadan önce cumhurbaşkanlığı makamına birçok yetki vererek ilk cumhurbaşkanı da asker olacağı için kendilerince bir kontrol sistemi kurdular ve bu bugüne kadar devam etti." değerlendirmesini yaptı.
"Hayır diyenler üzerinde baskı" var iddialarına da cevap veren Kalın, bu duygunun hem evet hem hayır diyen tarafta var olduğunu, bunu zaman zaman hissettiklerini söyledi.
Evet veya hayır diyenlerin kendilerini baskı altında hissetmemeleri gerektiğini vurgulayan Kalın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şimdi Avrupa'dan gelen bu baskı ne? Bu saldırılar? Şimdi baktığınız zaman uluslararası boyuta taşınmış. Evet diyenlerin bütün programları iptal ediliyor, hayır diyenlerin programları yapılmaya devam ediliyor. Batı basınına bakıyorsunuz, nasıl hırslı bir saldırının, sistematik bir saldırının yapıldığını her gün görüyoruz. Öyle ki sanki 16 Nisan'da evet çıkınca Türkiye'de ne demokrasi kalacak, ne cumhuriyet kalacak, ne yönetim hiçbir şey kalmayacak gibi. Bizim şeffaf bir referanduma gidiyoruz, insanlar tercihlerini kullanacaklar önerilen sistem de ortada. Bir sürü yalan-yanlış bilgilerle olmayan bir şeyin kavgasını vermeye çalışıyorlar. Ne 'evet'çiler ne 'hayır'cılar kendilerini baskı altına hissetmesinler. Herkes tercihini demokratik-özgür bir şekilde 16 Nisan'da yapacak. 16 Nisan'da kararı Avrupa ya da Avrupa basını değil, millet verecek".
ANKARA/AA