Bilim insanları sigara bağımlılığını tarihe gömmek için çalışmalarını sürdürüyor. Bu konuda Rockefeller Üniversitesi’nden iyi bir haber geldi, özellikle nikotine tepki veren küçük bir beyin hücresi grubunun tespit edildiği açıklandı. Bu gelişme bağımlılığın tedavi edilmesine katkıda bulunacak.
Beyin araştırmacıları, özellikle nikotine tepki veren küçük bir beyin hücresi grubu tespit etti. Bu gelişmenin nikotin bağımlılığın temel sebebini ortaya koyabileceği hatta ileride bağımlılığın ortadan kaldırılması için yeni tedaviler bulunmasına da katkı sağlayabileceği belirtildi.
Sigara bağımlılığını önleyebilecek yeni potansiyel ilaçlar bulmaya çalışan Rockefeller Üniversitesi’nden bilim insanları beyin kimyasını araştırıyordu. Araştırmacılar daha önce nikotin bağımlılığı açısından önem arz eden bu bölgelerde sinir ileticilerin belirli mekanizmaları olduğunu keşfetmişti. Şimdi ise kronik şekilde nikotine maruz kaldıktan sonra bu bölgelerden birindeki beyin hücrelerinin küçük bir bölümünün aktivitelerinin değiştiği gözlemlendi. Araştırmada ortabeyinde bulunan iki küçük bölgeye odaklanıldı. Birbirine bağlı bu iki bölge, madde bağımlılığıyla ilişkili olarak biliniyor. Ayrıca, nikotinin kana karıştığında ve beyne doğru ilerlediğinde tutunduğu alıcılar da bu bölgelerde bulunuyor. Normalde beyne nikotin girdiğinde birinci bölge habenula, ikinci bölge IPN’e maddenin keyif verici etkisini azaltan bir sinyal gönderiyor. Böylece nikotin alımı sınırlanıyor. Fakat nikotin bağımlılığının en büyük özelliklerinden biri maddeye karşı duyarsızlaşmak ve daha fazla nikotin alma ihtiyacı duymak. Altı gün boyunca içine az miktarda nikotin karıştırılmış su içirilen fareleri kullanan araştırmacılar, kronik şekilde nikotine maruz kalmanın Amigo1 adını verdikleri nöron grubunda değişikliğe sebep olduğunu fark etti. Bu nöronlar habenuladan gelen sinyali körelten iki farklı sinir iletici yayıyordu.
Amigo1 nöron grubunun nikotin bağımlılığının asıl sebebi olup olmadığını görmek isteyen araştırmacılar, bu hücrelerdeki nikotin alıcılarını oluşturan genlerden birinin kendini belli etme şeklinde değişiklik yaptı. Daha sonra fareler, önceden nikotinli su içtikleri yerde veya diğer bölgede gezinebilecekleri şekilde serbest bırakıldı. Amigo1 nöronları bastırılan farelerin nikotinli su içtikleri bölgeyi tercih etmediği, Amigo1 nöronları uyarılan farelerin ise daha fazla nikotinli su içmek için o bölgeye yöneldiği tespit edildi.
Bu sonuçlar sayesinde insanların nikotin bağımlılığına dair de fikir edinilebileceği düşünülüyor. Şimdi beynin hangi bölgesine odaklanmaları gerektiğini keşfeden bilim insanlarının nikotin bağımlılığıyla başa çıkmak için yeni yollar aramak üzere Amigo1 nöronlarını yönetmeye çalışabilecek.
‘EBURUN’ İLE HASTALIK TEŞHİSİ
Kolon ve sindirim sistemi hastalıklarını teşhis etmenin zor ve pahalı testler yapmaktan geçtiği gerçeğini gözönünde bulunduran bilim insanları yeni bir yöntem geliştirdi. Araştırmacılar yeni ‘elektronik burun’ sayesinde bu tür hastalıkları hastanın dışkısından teşhis etmeyi planlıyor. ‘Moosy 32 eNose’ olarak adlandırılan yeni cihaz Valencia Politeknik Üniversitesi ile La Fe Sağlık Araştırmaları Enstitüsü’nün ortak çalışmasıyla üretildi. Şimdiye kadar laboratuvar ortamında yapılan 445 dışkı testinde yüzde 90 oranında bir başarı elde eden ürünün çalışma prensibi numunelerden çıkan uçucu organik bileşiklerin üç dakikalık bir analizi şeklinde. Cihaz hastalığın ciddiyetini de tespit edebiliyor.
La Fe Enstitüsü doktorlarından Dr. Pilar Nos “Uçucu organik bileşikler insan vücudu metabolizmasının fizyolojik süreci tarafında oluşturulur ve dışkı yardımıyla atılır. Bu bileşiklerin konsantrasyonu hastalıkların teşhisinde kullanılabilir ve ‘elektronik burun’ tarzı cihazlar hastalıkların teşhisi konusundaki gelişmelerin önemli bir adımı” dedi.
‘eNose’ cihazının tam anlamıyla kullanılabilmesi için algoritmalarını geliştirmesi gerekiyor. Cihazın önümüzdeki yıllarda suyun mikrobik kontaminasyonunun -saflığın bozulma durumu- ölçümünde ve meyvelerin olgunluğunun değerlendirilmesinde de kullanılabileceği belirtiliyor.
386 BİN BEBEK DOĞDU
UNICEF tarafından yapılan açıklamada yeni yılın ilk gününde yaklaşık 386 bin çocuğun doğduğu, bu çocukların yüzde 90’ından fazlası daha az gelişmiş bölgelerde dünyaya geldiğini açıkladı. UNICEF’ten yapılan açıklamaya göre, 2018 yılının ilk bebeği Kiribati’nin Christmas Adası’nda, son bebeği ise ABD’de doğdu. Yeni doğan pek çok bebek yaşarken, bazı bebeklerin ilk günü bile tamamlayamayacağı belirtildi. 2016 yılında, günlük tahminen 2 bin 600 çocuk hayata gözlerini açarken, bu bebekler doğduktan sonraki ilk 24 saat içinde yaşamını yitirdi. 2 milyon yeni doğan için de ilk hafta aynı zamanda yaşamın son haftası oldu. Hepsi birlikte alındığında 2.6 milyon çocuk doğumu izleyen ilk bir ay içinde hayatını kaybetti. Bu çocukların yüzde 80’inden fazlasının prematüre doğum, doğum komplikasyonları, sepsis ve zatüre gibi önlenebilir ve tedavi edilebilir nedenler yüzünden yaşamını yitirdiği ifade edildi. UNICEF Sağlık Bölümü Şefi Stefan Peterson “Şimdi dünyaya yeni gelen tüm çocukların 22’nci yüzyılı görme fırsatı bulmaları gereken bir döneme giriyoruz. Ancak ne yazık ki bu yıl dünyaya gelen çocukların hemen hemen yarısı bu fırsatı bulamayacak. Ocak 2018’de İsveç’te dünyaya gelen bir çocuk büyük olasılıkla 2100 yılına kadar yaşarken, Somali’de doğan bir çocuğun 2075 yılını görmesi düşük bir olasılık.”