Dünya genelinde yaklaşık her 6 ölümden biri, Türkiye'de ise her 5 ölümden biri kanser nedeniyle gerçekleşiyor. Kadınlarda en sık görülen meme kanserinin bir türü olan 'üçlü negatif meme kanseri' ise genç kadınları hedef alıyor. Üçlü negatif meme kanserinin, meme kanseri vakalarının yüzde 15'ini oluşturuyor. İşte detaylar...
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık olarak her 6 ölümden biri, Türkiye'de ise her 5 ölümden biri kanser nedeniyle gerçekleşiyor. Meme kanseri, dünyada kanser türleri içerisinde kadınlarda görülme sıklığı açısından ilk sırada yer alıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri tiplerinden 'üçlü negatif meme kanseri' genç kadınları hedef alması nedeniyle özellikle dikkat çekiyor.
TOPLUMDA FARKINDALIK OLUŞTURACAK ÇALIŞMA
Kanser Savaşçıları Derneği üçlü negatif meme kanseri tanısı alan bireylerin tanı ve tedavi sürecinde yaşadığı sorunları ve ihtiyaçları belirleyerek çözüm üretebilmek adına bilimsel bir araştırma başlattı. Araştırma, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Sert, tarafından yürütüldü.
Kanser Savaşçıları Derneği Başkanı Belma Kurdoğlu Akgün, bu araştırmayla üçlü negatif meme kanseri tanısı alanların ve yakınlarının kanserle tanışma anından itibaren tedavi ve sonrasındaki süreçlerinde karşılaşabilecekleri ihtiyaçlarına çözümler üretebilmeyi amaçladıklarını söyledi. Belma Kurdoğlu Akgün açıklamasında, şu bilgileri paylaştı:
"Kanser Savaşçıları Derneği olarak, eğitim, farkındalık ve psikolojik destek konusunda projelere imza atıyoruz. Hasta Yolculuğu araştırması da bunun bir parçası. Üçlü negatif meme kanseri tanısı konulan kanser hastalarıyla yapılan görüşmelerle gerçekleştirilen araştırmanın kanserle ilgili hasta olsun olmasın toplumda farkındalık yaratacağına inanıyoruz."
KANSER HASTALARININ YOLCULUĞU
Businessmed'de yer alan habere göre, araştırmaya ilişkin bilgiler veren Prof. Dr. Gürkan Sert, üçlü negatif meme kanseri tanısı alan hastalarla yapılan görüşmelerden hastaların sağlık durumları hakkında bilgilendirilmeleri, tanı alma ve tedaviye erişim süreçleri ile sosyal, iş, aile yaşamlarının, üreme fonksiyonlarının nasıl etkilendiği başlıklarında veriler elde edildiğini belirtti.
Prof. Dr. Gürkan Sert, araştırma sürecinde üçlü negatif meme kanserinin teşhisi için toplumda yeterince bilinçlenmenin olmadığı, hastaların tanı alma ve tedavi konularında önemli bilgi eksikliklerinin bulunduğu, tedavi sürecinde yaşanacakları öngöremediği, tanı ve tedavi süreçlerinin hastanın ve ailesinin yaşamında zorluklara neden olduğu gibi bulgular elde ettiklerini vurguladı.
TIBBİ TEDAVİ KADAR PSİKOLOJİK DESTEK DE ÖNEMLİ
Uygulanan tedavi ve yenilikçi yaklaşımların kanserle mücadelede önemli bir yer taşıdığını belirten Prof. Dr. Gürkan Sert, tanıya başvuru, tanının konması, tedavi ve sonrasında hastanın ve yakınlarının psikolojik, ekonomik ve sosyal yönden desteklenmesinin hastanın refahı açısından sunulan tıbbi tedaviler kadar önem taşıdığına dikkat çekti. Prof. Dr. Gürkan Sert, araştırma bulgularını özetle şöyle aktardı:
* Hastalar tesadüfen ellerine kitle gelmesi nedeniyle tanı almak için başvurmaktadır.
* Hastaların başvurdukları sağlık kurumuna göre tanı alma süreleri değişkenlik göstermektedir.
* Genç yaş ve ailede kanser öyküsü olmaması tanı alma süresinin uzamasına neden olmaktadır.
* Hastaların tanı alma sürelerinin uzaması tedavi süreçlerini güçleştirmektedir.
* Tedavinin başlamasıyla birlikte hastalar kemoterapi sürecinde güçlük/ağrı, halsizlik, beslenme sorunları, psikolojik sorunlar yaşayabiliyor.
* Tedavi sürecinde özel hastane ve kamu hastanelerinden hizmet alanların yaşadıkları süreçler farklılaşabiliyor.
* Maddi zorluklar hastalığın her evresinde hastayı ve hasta yakınlarını doğrudan etkiliyor.
* Kanser tedavisinde kullanılan yenilikçi tedavi seçeneklerine erişimde sorunlar yaşanmaktadır.
* Tanı ve tedavi hakkındaki bilgi ve bilgilendirilme eksiklikleri hastalarda kaygı ve endişeleri arttırmaktadır.
* Hastalığı konusunda doğru bilgiye ulaşamayan veya eksik bilgilendirilen hastalar internetten bilgi edinme yoluna gidebiliyor.
* Genç yaştaki hastalarda fertilite'nin (doğurganlık) korunması için tanının ardından tedaviye mi başlamalı, fertiliteyi koruyucu yöntemlere mi öncelik verilmeli sorusuyla ilgili hızlıca karar verme zorunluluğu önemli hale geliyor.
"ÜÇLÜ NEGATİF MEME KANSERİ DAHA ÇOK GENÇ KADINLARDA GÖRÜLÜYOR"
Kanser Savaşçıları Derneği'nin 'Hasta Yolculuğu' konusundaki araştırmasının özellikle üçlü negatif meme kanseri farkındalığı adına önemine dikkat çeken İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Sönmez,şunları söyledi:
"Üçlü negatif meme kanseri (TNBC) alt tipi, küresel ölçekte tüm meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10-15'ini oluşturur. Türkiye'de ise farklı yıllarda yayınlanan verilere göre meme kanseri alt tipleri içerisinde TNBC görülme oranı benzerdir. TNBC, diğer meme kanseri tiplerinden hastalık seyri ve tedavi yanıtı açısından farklılıklar gösterir.
Üçlü negatif meme kanseri hastaları genellikle genç ve önemli bir kısmında ailede kanser öyküsü olan kadınlardan oluşur. Hastalığın genç yaştaki kadınlarda geç evrede teşhis edilmesi ve agresif seyirle ilerlemesi nedeniyle hastaların yenilikçi tedavi seçeneklerine hızlı erişimi daha da önemlidir.
Bu noktada Türkiye'de Sağlık Bakanlığı çok değerli ve olumlu adımlar atmaktadır. Klinik çalışmalar, uygun hastaların yenilikçi tedavi seçeneklerine erişimini mümkün kılarken, bu süreçte hastaların hekimleri tarafından detaylı ve doğru şekilde bilgilendirilmesi son derece önemlidir."
"SOSYAL MEDYADAKİ BİLGİLERİ SOLUMSUZ SONUÇLAR DOĞURABİLİR"
Hastaların, konunun uzmanı olmayan kimseler tarafından oluşturulan, özellikle sosyal medya kaynaklarından tedavi yöntemleri aramasının, tanı ve tedavi süreçlerinde telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara yol açabildiğini vurgulayan Prof. Dr. Özlem Sönmez, şöyle konuştu:
"Hastalığın tedavisi ve takibi için hasta tıbbi onkoloji uzmanına başvurulmalıdır. Ülkemizde bu alanda çalışan tıbbi onkoloji uzmanlarının bilgi seviyesi en üst düzeydedir ve güncel bilimsel gelişmeleri takip ederler. Hasta tedavisi süresince hekimini mutlaka bilgilendirmelidir. Öte yandan kanserle mücadele eden hastaların doğru bilgi kaynaklarına erişiminin sağlanmasının da son derece önemli olduğunu düşünüyorum."