Son dönemde genç yaşta kalp krizi yaşayanların sayısı artıyor. Bazı kişiler ekonomik kriz ve kötü beslenme gibi unsurlardan bahsederken, bazıları da koronavirüs aşılarını sorumlu tutuyor. Peki, bilimsel araştırmalar ne gösteriyor? İşte detaylar...
Son bir ayda sanat dünyasından ünlü isimlerin nispeten genç yaşlarda hayatını kaybetmeleri nedeniyle genç yaşta kalp krizlerinin neden bu denli sık duyulduğuna yönelik bir tartışma başladı.
İlk olarak geçen ay, Türk pop müziğinin önde gelen isimlerinden, şarkıcı, söz yazarı ve yönetmen Metin Arolat'ın, sahnede kalbinin durmasıyla 52 yaşında hayatını kaybetmesi hayranlarını yasa boğmuştu.
Ardından 18 Ekim'de, efsanevi komedi dizisi Avrupa Yakası'nda canlandırdığı Kubilay karakteriyle tanınan tiyatrocu Vural Çelik, evinde kalp krizi nedeniyle 51 yaşında hayatını kaybetmişti.
Son olarak 24 Ekim'de, Ezel ve Acı Hayat gibi projelerdeki rolleriyle hafızalara kazınan oyuncu Tekin Temel'in de kalp krizi nedeniyle 56 yaşında hayatını kaybettiği açıklandı.
Ünlü isimlerin bu ani ölümleri nedeniyle özellikle sosyal medyada erken yaşta kalp krizi tartışması gündeme geldi. Bazı kullanıcılar ekonomik kriz ve kötü beslenme gibi unsurlardan bahsederken, bazıları da Kovid-19 aşılarını sorumlu tutmaya başladı.
KALP KRİZLERİ GERÇEKTEN DE ERKEN YAŞLARA İNDİ Mİ?
Euronews'te yer alan habere göre, Amerikan Kardiyoloji Okulu'na göre, ilk kalp krizlerinin çoğu erkeklerde 65 yaş civarında, kadınlarda ise 72 yaş civarında gerçekleşiyor. Ancak bugün 40 yaşın altındaki kişilerdeki kalp krizi vakalarında artış var.
Söz konusu artışa dair veriler genellikle ABD genelinde yapılan bilimsel çalışmalardan elde edildi ve 1990'lara kadar uzanıyor.
2018'de Chicago'da düzenlenen Amerikan Kalp Derneği'nin Bilimsel Oturumlar toplantısında sunulan bir araştırma, 1995 ile 2014 arasında kalp krizi nedeniyle hastaneye kaldırılan 28.000'den fazla kişiyi incelemişti. Sonuçlar, hastaların yüzde 30'unun genç (35 ila 54 yaş) olduğunu göstermişti.
Dahası bu araştırmada, kalp krizi geçiren genç kişilerin oranının da zamanla arttığı da bulunmuştu. Çalışmanın başında yüzde 27 olan oran, çalışmanın sonunda yüzde 32'ye çıkmıştı.
BEŞTE BİRİ, 40 YAŞ VE ALTI KİŞİLER
2000-2016 arasında ABD'de kalp krizi nedeniyle hastaneye kaldırılan 2.000'den fazla genç yetişkin üzerinde yapılan bir araştırma da bunların beşte birinin 40 yaş ve altında olduğunu ortaya koymuştu. Üstelik araştırmaya göre 40 yaş ve altında kalp krizi görülme oranı son 10 yılda her yıl yüzde 2 artmıştı.
ABD Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi'nin verilerine göre de 2019'da 18 ila 44 yaş arasındaki yetişkinlerin yalnızca yüzde 0,3'ü kalp krizi geçirdi ve bu rakam geçen yıl yüzde 0,5'e çıktı. Yani bu yaş grubunda kalp krizleri hala nadir olsa da bu veri, son dört yılda yüzde 66'dan fazla bir artış anlamına geliyor.
Belki de en endişe verici eğilim, yaşlı yetişkinler arasında kalp krizi oranının genel olarak düşmesine rağmen, genç yetişkinler arasındaki oranınsa dünya genelinde artıyor olması. National Geographic'e konuşan birçok doktor bunu bir halk sağlığı acil durumu olarak değerlendirdi.
KORONAVİRÜS SALGINI YARAYA TUZ BASTI
Giderek artan sayıda araştırma, bugün geçmişe kıyasla daha fazla genç yetişkinin kalp sorunları yaşadığını ve kötüleşen yaşam tarzı alışkanlıklarının (kötü beslenme ve egzersiz eksikliği gibi) bunun sorumlusu olduğunu gösteriyor. Öte yandan birçok araştırma, koronavirüs enfeksiyonlarının da yaraya tuz bastığını ortaya koyuyor.
Los Angeles'taki Cedars Sinai Hastanesi'nin Eylül 2022 tarihli araştırmasına göre, Kovid-19 salgını başladığından beri ABD'de tüm yaş gruplarında kalp krizi kaynaklı ölümler daha yaygın hale geldi.
Üstelik 25 ila 44 yaş arasındaki kişilerde kalp krizi kaynaklı ölümlerde pandeminin ilk iki yılında yüzde 29,9'luk bir artış kaydedildi. 45 ila 64 yaşındaki yetişkinlerde kalp krizi ölümlerindeki artış yüzde 19,6 oranında, 65 yaş ve üzeri kişilerde ise yüzde 13,7 olarak belirlendi.
Dahası, ABD'den gelen veriler koronavirüsün daha hafif semptomlara neden olan Omicron varyantının baskın olduğu dönemde de kalp krizindeki artışın devam ettiğini gösteriyor.
KORONAVİRÜS, KALP HASTALIKLARINA NASIL NEDEN OLUYOR?
Şubat 2022'de uluslararası araştırmacıların 150.000'den fazla Kovid-19 hastası üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, enfeksiyondan kurtulanların hasta olduktan bir yıl sonra bile kayda değer ölçüde kalp rahatsızlığı geliştirme riski mevcut. Üstelik araştırmacılar, bunun semptomların şiddetinden bağımsız olduğunu söylüyor. Yani hafif geçirenler için bile risk var.
Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli hekim-bilim insanı ve çalışmanın ortak yazarı Dr. Ziyad Al-Aly, koronavirüse yakalanan kişilerin yaklaşık yüzde 4'ünün düzensiz kalp atışı, kalp yetmezliği, iltihaplanma veya kalp krizi gibi kalp sorunları yaşadığını tahmin ediyor.
"Bu küçük bir oran ama aslında ABD'de ve dünya genelinde Kovid-19'a yakalanan çok sayıda insana uyarlarsanız, küçük bir sayı değil."
Koronavirüsün kalbi tam olarak nasıl etkilediğini gösteren bazı araştırmalar var. Örneğin Şubat 2023 tarihli bir çalışma, Kovid-19 enfeksiyonuna karşı oluşan bağışıklık tepkisinin, kalsiyumun kalpten sızmasına ve bunun da ölümcül, düzensiz kalp atışlarına yol açabileceğini bulmuştu. Bu çalışmadaki insanlar aşılanmamıştı.
KORONAVİRÜS AŞILARININ ROLÜ OLABİLİR Mİ?
Kovid-19 salgınlarının yanı sıra aşılar da genç yaşta kalp krizlerindeki artış bağlamında önemli bir tartışma başlığı. Tartışmayı besleyen asıl etken ise aşılarla miyokardit gibi kalp rahatsızlıkları arasında ilişki olması.
Miyokardit kalp kasının veya kalp duvarının orta kas tabakasının iltihaplanması anlamına geliyor.
Koronavirüs aşılarının AB, ABD ve daha birçok bölgede sağlık otoritelerinin onayını almasının üzerinden üç yıldan fazla bir zaman geçti ve bu süre zarfında yapılan araştırmalar aşıların miyokarditle ilişkisine yönelik yeni veriler sağladı.
Örneğin, Avrupa çapında bu yıl yapılan geniş ölçekli bir çalışma, aşıyla ilişkili miyokardit geliştirme riskinin en yüksek olduğu grubun 12-30 yaş aralığındaki erkekler olduğunu tespit etti. Buna göre olası miyokardit, mRNA aşılarının ikinci dozundan sonraki 1-14 gün içinde ortaya çıkıyor.
Söz konusu çalışmada 30 yaş altı gençlerin mRNA aşısının ikinci dozundan sonra miyokardit geliştirme riski oransal açıdan şöyle belirlendi:
* Pfizer-BioNTech aşısından sonra 10.000'de 0,26 (Fransız ulusal sağlık veri sistemi) ve 0,57 (İskandinav verileri).
* Moderna aşısından sonra 10.000'de 1,3 (Fransız ulusal sağlık veri sistemi) ve 1,9 (İskandinavya kayıtları).
Araştırmada ayrıca, 30 yaşın üzerindeki yetişkinlerde ve yaşlılarda, koronavirüs aşılamasından sonra miyokardit riskinin bu verilerin sadece biraz üzerinde olduğu da belirtildi.
KORONAVİRÜSÜN RİSKİ, AŞININ ETKİSİNDEN DAHA YÜKSEK
ABD'de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nden gelen veriler de benzer bir tabloya işaret ediyor. Verilere göre, en yüksek risk grubu olarak belirlenen ergenlik çağındaki erkeklerde, ikinci aşıdan sonra 100.000 vakadan 26,7'sinde miyokardit meydana geldi.
Öte yandan bu verilerde Kovid-19 geçiren kişilerde bu oranın daha yüksek olduğu da görülüyor: Koronavirüs hastalarında oran 100.000'de 59 olarak belirlendi.
Ayrıca aşılamadan sonra ortaya çıkan miyokarditin, diğer nedenlerden kaynaklanan miyokardite kıyasla daha hafif seyretme eğiliminde olduğu da anlaşıldı.
ORANLAR AŞI ÖNCESİNE VEYA AŞISIZLARA KIYASLA AZALIYOR
İngiltere'de 8 Aralık 2020 ile 23 Ocak 2022 tarihleri arasında 46 milyon yetişkin üzerinde yapılan geniş çaplı bir araştırma ise Kovid-19 aşısı sonrasında hem kalp krizi hem de felç vakalarının görülme sıklığının, aşı öncesine veya aşı olmayanlara göre azaldığını göstererek dikkat çekiyor.
Söz konusu dönemde İngiltere'deki yetişkinlerin yüzde 90'ı Pfizer, Moderna veya AstraZeneca'dan en az bir doz koronavirüs aşısıyla aşılanmıştı.
Çalışma, kalp krizi veya felce neden olan atardamar pıhtısı gibi rahatsızlıkların görülme sıklığının Kovid-19 aşısının ilk dozundan sonraki 13 ila 24 hafta içinde yüzde 10 daha düşük olduğunu gösteriyor.
İkinci dozun ardından bu sıklıkların, AstraZeneca aşısında yüzde 27, Pfizer/Biotech aşısından sonra 20 kadar düşük olduğu belirtiliyor.
Hakemli bilimsel dergi Nature'da yayınlanan çalışmanın ardından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
"Önceki araştırmalar, bazı koronavirüs aşılarından sonra nadir görülen kardiyovasküler komplikasyonların görülme sıklığının daha yüksek olduğunu bulmuştur. Örneğin, Pfizer/Biotech aşısı gibi mRNA tabanlı aşıların ardından miyokardit ve AstraZeneca aşısı gibi adenovirüs tabanlı aşıların ardından aşı kaynaklı trombosit düşüklüğü vakaları bildirilmiştir. Bu çalışma bu bulguları desteklemektedir, ancak Kovid-19 aşısıyla ilişkili yeni olumsuz kardiyovasküler durumlar tespit etmemiştir ve aşılamanın faydalarının risklerden daha ağır bastığına dair güvence sunmaktadır."
"İDDİALAR VERİYLE DESTEKLENMİYOR"
Buffalo Üniversitesi Jacobs Tıp Fakültesi'nde kardiyovasküler tıp şefi olan Dr. Vijay Iyer, koronavirüs döneminde kalp krizi vakalarındaki artışın, aşılardan değil, virüsün neden olduğu pıhtılaşmanın artmasından kaynaklandığına inandıklarını söylüyor.
"Kovid-19 aşısının bir şekilde artan kalp krizleriyle ilişkili olduğu efsanesinin veriler tarafından kesinlikle doğrulanmadığını düşünüyorum" diyen Dr. Vijay Iyer, Spectrum'a yaptığı açıklamada şöyle ekliyor:
"Bunun ani kardiyak ölümler üzerinde önemli bir etkisi olduğu iddiası henüz kanıtlanmadı. Ancak şu anda koronavirüs aşısının kalp krizlerinde artışa yol açtığına dair kesinlikle hiçbir kanıt yok."
GENÇ YAŞTA KALP KRİZLERİNİN NEDENİ NE OLABİLİR?
Bu noktada akla şu soru geliyor: Genç yaşta kalp krizlerinin artmasının nedeni sadece koronavirüs mü?
Aslında yukarıda da bahsedildiği üzere kalp krizlerinin beklenenden genç yaşlarda görülme sıklığının artması 1990'lardaki verilerle de destekleniyor. Bu da Kovid-19 pandemisinin tek faktör olmadığı anlamına geliyor.
Michigan Üniversitesi'nin tıp merkezi Michigan Medicine, söz konusu faktörleri iki ana başlıkta ele alıyor:
KONTROL EDİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ
Yaş: Kalp krizi ölümlerinin çoğu halen 65 yaş ve üzeri hastalarda görülüyor, ancak erkeklerde risk 45, kadınlarda 55 yaşında artmaya başlıyor.
Cinsiyet: Genel olarak, erkeklerin kalp krizi geçirme riski daha yüksek.
Genler: Aile geçmişi erken dönemde sorun yaratabilir. Koroner kalp hastalığı teşhisi konulduğunda babanız veya erkek kardeşiniz 55 yaşında veya daha gençse, (anneniz veya kız kardeşiniz için 65) dikkatli olmakta fayda var.
KONTROL EDİLEBİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ
Kolesterol: Yaşam tarzı değişiklikleri kolesterol dengesini sağlayabilir, ancak ilaç kullanımı da gerekli olabilir.
Beslenme: Sağlıklı beslenme kalp hastalığına karşı oldukça etkili bir silah. Meyve, sebze ve tahıllara odaklanmak, ayrıca az yağlı süt ürünleri, kümes hayvanları ve balıkla beslenmek gerekiyor. Kırmızı et ve şekeri sınırlamak şart.
İçki: Alkol kalp sağlığı risklerini artırabilir, trigliseritleri yükseltebilir ve düzensiz kalp atışına neden olabilir. Erkekler için günde iki kadeh, kadınlar için bir kadehten fazlasını içmemek gerekiyor.
Kan basıncı/tansiyon: Yüksek kan basıncı kalbin daha fazla çalışmasına neden olur ve zamanla hasara yol açar. Kan basıncınız 120/80'den yüksekse kalp krizi riskiniz yüksek kabul edilir.
Diyabet: Diyabetli hastalarda koroner kalp hastalığı riski iki kat daha fazla. Bunun nedeni, yüksek kan şekerinin kontrol altına alınmadığında atardamarlarında plak artışına yol açabilmesi.
Sigara içmek: Sigara içmek her dört kalp krizinden biriyle doğrudan ilişkili. Sigara içen kişilerde kalp krizi riski sigara içmeyenlere göre iki ila üç kat daha fazla.
Fiziksel aktivite: Egzersiz kan basıncını, kolesterolü ve kiloyu düşürebilir. Doktorunuz aksini söylemedikçe her hafta orta ila şiddetli aktiviteden oluşan 40 dakikalık üç ila dört seans uygulanabilir.
Kilo: Aşırı kilolu veya obez olmak, kalp kriziyle ilgili çeşitli risk faktörleriyle bağlantılı.
Duygular: Kronik stres ve kaygı bir faktör alabilir. Atardamarların daralmasına ve kan basıncının yükselmesine neden olabilirler. Zayıf ruh sağlığı da hareketsizliğe ve kötü beslenmeye yol açabilir.