Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Polat, Baş Ağrısı Farkındalık Haftası'nda gerçekleştirilen Migren Dostu Hastaneler Toplantısı'nda konuştu. Önemli bilgiler veren Polat, en sık görülen engelleyici hastalıktan bahsetti. Migren tanısı nasıl konulur? İşte o üç soru...
Baş Ağrısı Farkındalık Haftası'nda gerçekleştirilen Migren Dostu Hastaneler Toplantısı'nda konuşan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Polat, migrenin Türkiye'de yaygın bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı. Migrenin 50 yaş altındaki engelleyici hastalıklar arasında birinci sırada yer aldığını belirten Doç. Dr. Polat, her altı kişiden birinin migrenle mücadele ettiğini ifade etti.
MİGREN SIKLIKLA BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞTIRILIYOR
Migrenin halk arasında tam olarak anlaşılamadığını ve bu durumun ciddi sorunlara yol açtığını belirten Polat, hastaların genellikle kendi kendilerine teşhis koymayı tercih ettiğini veya profesyonel yardım almaktan kaçındığını dile getirdi. Uzman olmayan doktorların sıklıkla migreni diğer hastalıklarla karıştırdığını ve gereksiz tıbbi görüntülemelerin yapıldığını da ekledi.
Polat, migren farkındalığının toplumda düşük olduğunu ve hastaların migrenin ciddiyetini anlamadığını belirtti. Bu noktada migrenin klinik uzmanlar tarafından yönetilmesi gerektiğini ve ilaç tedavisinin ötesinde bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurguladı.
KADINLARDA 2-3 KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Kadınlarda erkeklere oranlar 2-3 kat daha fazla görüldüğünü belirten Polat, migren ataklarının auralı ve aurasız olarak iki şekilde adlandırıldığını söyledi. Aurasız migrenin belirtilerini (yüzde 80-85 oranında); 4-72 saat süren baş ağrısı atakları, tek taraflı, zonklayıcı, hareketle kötüleşen, orta veya ileri şiddetli, bulantı/kusma olduğunu belirten Polat, auralı migrenin belirtilerini ise; görsel rahatsızlık, duyusal rahatsızlık, konuşma veya dil bozuklukları ile motor bozuklukları olarak sayılabileceğini söyledi.
MİGRENİN 3 SORUSU?
Migrenin tanısının üç basit soruyla konulabileceğini belirten Polat, migren ataklarının tetikleyicilerinin kişiden kişiye değişebileceğini ancak stres ve uykusuzluğun en yaygın tetikleyiciler olduğunu ifade ederek soruları şöyle sıraladı: “Baş ağrısıyla birlikte bulantı veya mide rahatsızlığı hissettiniz mi? Baş ağrısı sırasında ışıktan rahatsız oldunuz mu? Baş ağrınız yüzünden en az bir gün işiniz veya günlük aktiviteleriniz kısıtlandı mı?” Bu soruların iki tanesine evet yanıtını verdiyseniz migren olma olsalığınız yüzde 93 dedi.
MİGREN HASTALIĞININ ÇARESİ VAR MI?
Migren tedavisinde hasta ile iyi bir iş birliğinin önemine değinen Polat, tedavinin akut atak tedavileri, koruyucu tedaviler ve girişimci tedaviler olarak çeşitlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Migrenin etkilerini azaltmak için farkındalığın artırılması gerektiğini vurgulayan Polat, “Migren için önerilmiş tedavileriniz varsa aksatmayın. Ağrı günlüğü tutmayı ihmal etmeyin. Sağlıklı beslenin, aç kalmayın. Bol su için. Kafein ve alkol kullanımında farkındalık. Düzenli egzersiz yapın. Uyku ritminizi aksatmayın; ne fazla ne de az uyuyun. Stresinizi artıracak ortamlardan uzaklaşın. Tetikleyicilerinizin farkına varın ve mümkün olduğunca yönetmeye çalışın. Aşırı ağrı kesici kullanımından kaçının” şeklinde konuştu.