İlhami Yurdakul’un ‘Bir Harf Bir Medeniyet’ ve David Rooney’in ‘Akrep ve Yelkovanın İzinde’ kitapları Timaş, Dr. Işılay Işıktaş Sava’nın şairin bütün şiirlerini Türkçeye aktardığı ‘Kırım Tatar Şâiri Şakir Selim’in Şiirleri’ Bengü yayınevlerince okura sunuldu.
Yurdakul’un kitabı asık suratlı olmayan bir tarih kitabı. Sürgünde yetişen Kırım Tatar şairi Selim’in Nazım Hikmet şiiri herkesi şaşırtacak. Rooney’in saatler üzerinden uygarlık tarihini yazdığı kitabını okuyanlar ise ‘Her Şeyin Bir Saati Var’ sergisini mutlaka görmeli.
TANER AY
Başlangıçta resim yazısı vardı, resim yazısındaki ayrıntıların atılmasıyla da diğer yazı türleri doğdu. Resim yazısından sonraki yazı türlerindeki harflerse, resim yazısındaki resmin ayrıntı çizgilerinin atılmasıyla ortaya çıktı. Örneğin, bugün kullandığımız A harfi Sümer resim yazısındaki öküz başı, C harfi resim yazısındaki deve, M harfi ise Fenike alfabesindeki suyun yüzeyindeki dalga resmi kaynaklıdır.
İlhami Yurdakul’un bu yıl Timaş Yayınları’ndan çıkan ‘Bir Harf Bir Medeniyet’ kitabını nedense görmemiştim. Yayınevinden Mehmet Çapkan arkadaşımız söyleyince kitaba başladım ve bitmesini istememek duygusuyla okudum. Yurdakul’un M harfi üzerinden uygarlığımızın tarihini yazmak düşüncesi ve yöntemine bayıldım. Ayrıca ‘Bir Harf Bir Medeniyet’in edebî diline de dikkatinizi çekerim, kitabı roman tadında yapıyor. Sanatta ve edebiyattaki mim harfi ile tasavvuftaki mim harfi farkı sizi çok şaşırtacak.
Gizli ilimlerdeki mim harfiyse, hepsinden farklı. Osmanlı-Türk bürokrasisindeki mim harfi de öyle. Osmanlı bürokrasisinde mim rumuzunu kullananları say say bitmez. Mustafa Kemal’in de ‘Heyet-i Temsiliye namına Mim Kemal’, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonraysa ‘Gazi Mim Kemal’ şeklinde imzasını attığını anımsayacaksınızdır. Peki, arz tezkireleri ve iradelerin altına mim harfi yazmayı II’nci Abdülhamid’in kaldırarak, mim yerine isim ve memuriyetin belirtilerek imza kullanılmasını emrettiğini biliyor muydunuz? Tarihe meraklıysanız, ‘Bir Harf Bir Medeniyet’in bugünlerde okuyacağınız en keyifli kitaplardan biri olacağı kanısındayım. Herkes tarih kitaplarını sevmeyebilir, ama ‘Bir Harf Bir Medeniyet’ asık suratlı’ bir kitap değil. Bu nedenle Yurdakul’un çalışmasını işe gidip dönerken toplu taşıma araçlarında bile okuyabilirsiniz. Benden söylemesi: ‘Bir Harf Bir Medeniyet’i akşamdan çantanıza koyun…
ŞAKİR SELİM’İN NAZIM HİKMET ŞİİRİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?
Geçen hafta içinde Bengü Yayınları’nın ‘Kırım Tatar Kitaplığı’ dizisinden ‘Kırım Tatar Şâiri Şakir Selim’in Şiirleri’ isimli Dr. Işılay Işıktaş Sava’nın incelemesini de okudum. Şakir Selim ismen bizde duyulmuş olmasına karşın, şiirlerini bilene bugüne kadar hiç rastlamamıştım. Hemen belirteyim, onun, ‘O / Serbestlik aradı / qalemine / Ömründe / Serbestlik / körmese de / Dalmadı / dülber qafiyeler / alemine / Serbest / şiirler / yazdı / Bursa türmesinde’ şeklindeki ‘Nâzım Hikmet’ şiirini bilen bir ‘solcu edebiyat tarihçisi’ var mı, emin değilim. Son dizedeki ‘türme’ kelimesi hapishânedir, Şakir Selim şirin altına ‘Şâir ömrünün 17 yılını türmede geçirdi’ notunu düşmüştür. Şakir Selim 1942 yılında Kırım’da doğmasına karşın, Stalin’in Türk -Tatar halkına yönelik ‘etnik temizlik’ siyaseti nedeniyle, ailesi 1944 yılında Özbekistan Cumhuriyeti’ne sürgün edilmiştir. Şakir Selim ancak 1989 yılında vatanına dönebilecektir.
Aile büyüklerini ve bütün sevdiklerini gurbette toprağa verdikten sonra vatana dönüşü onda nasıl bir duygu sağanağına neden olmuştur, anlamamız imkânsızdır. Şakir Selim’in ilk şiirleri ‘Lenin Bayrağı’ gazetesinde ve ‘Yıldız’ dergisinde yayımlanmıştır. İlk şiir kitabı ‘Aqbardaq’ ise ’74 yılındadır. Ardından ’79’da ‘Duyğularım’, ‘82’de ‘Sevgi Alevi’, ‘86’da ‘Uyanuv’ ve ‘92’de ‘Yellerni Dinle’ isimli şiir kitapları çıktı. ‘Kırım Tatar Şâiri Şakir Selim’ kitabındaysa, Işılay Işıktaş Sava, onun 347 şiirini Kiril harflerinden Latin harflerine çevirerek Türkiye Türkçesi’ne aktarmıştır. Kitabın Türk halklarının edebiyatlarını araştıranlar için eşsiz bir kaynak olacağı kanısındayım.
HER ŞEYİN BİR SAATİ VAR!
Timaş Yayınları’ndan iki hafta kadar önce de David Rooney’in ‘Akrep ve Yelkovanın İzinde’si çıktı. David Rooney meşhur bir saat bilimcisi ve teknoloji tarihçisidir. Bize uygarlık tarihini on iki saatin hikâyeleri üzerinden anlatıyor. Bu nefis kitabı özelikle fen ağırlıklı eğitim gören lise ve üniversite öğrencilerine öneririm. Bilime dudak bükenlerden olsanız bile, yine de ‘Akrep ve Yelkovanın İzinde’sini okuyun. Herkese yeni ufuklar açacağından eminim. David Rooney’in kitabının vesilesiyle Fatih Belediyesi Kültür Merkezi’nde yer alan Nusret Çolpan Sanat Galerisi’ndeki ‘Her Şeyin Bir Saati Var’ sergisini de belirteyim. Osman Özsoy’un küratörlüğünü yaptığı saat sergisini çok beğendim. 31 Aralık’a kadar açık olacak sergideki saatler, Naim Arnas’ın, Bekir Cantemir’in, Hayrettin Akpınar’ın, Ömer Seyfi Aktülün’ün, Hilmi Şenalp’in, Şener Çardak’ın, Alper Kanca’nın koleksiyonlarından ve Cezeri Müzesi’nden temin edilmişler. Sergiyi gezenlere bir de ‘Her Şeyin Bir Saati Var’ kitabını sergi armağanı olarak veriyorlar.
Sergiyi Rooney’in kitabını okuduktan sonra gezenlerinse, diğerlerinden çok daha farklı şeyler görecekleri kanısındayım. Geçtiğimiz hafta içinde, Fatih Belediyesi’nin düzenlediği ‘Fatih Edebiyat Günleri’ kapsamında 20 Kasım günü ‘İmzalı Kitapların Peşinde’ sergisi de açıldı. Değerli dostlarımız Haluk Oral’ın ve Mehmet Ruyan Soydan’ın koleksiyonlarındaki imzalı kitaplardan örneklerin sergilendiği sergi, Kültür Sanat Merkezi’nin giriş salonunda okurlara yeni dünyalar sundu. Mehmed Âkif, Musa Kâzım, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Orhan Veli, Kemal Tahir ve Özdemir Asaf gibi büyük ustaların imzaladıkları kitaplardan oluşan sergi, umarım ay sonuna kadar açık kalır…