Toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla kaleme aldığı polisiye gerilim türündeki Kayıp Yüz romanında yozlaşmış bir kurumda adaletin peşinden koşan kadın bir komiserin mücadelesini okura aktaran yazar Elçin Poyrazlar: “Biz birey olarak nereye kadar yolsuzluğa ve hukuksuzluğa katlanabiliriz? Suat Zamir rahat bir devlet memuru mu olmalı yoksa kendi küçük devrimini mi başlatmalı? Bu her gün kendimize sormamız gereken bir soru bana göre; Benim vicdanım temiz mi yoksa birilerinin suçuna ortak mı oluyorum?
SEDAT PALUT
Kadın ve polisiye denilince yerli polisiyenin akla ilk gelen isimlerinden gazeteci ve yazar Elçin Poyrazlar’ın beşinci romanı ‘Kayıp Yüz’, Doğan Kitap tarafından okura sunuldu.
Her zaman ‘güncelin polisiyesini’ kaleme aldığını vurgulayan Poyrazlar, yeni romanında ‘Ecel Çiçekleri’ romanında okuruyla tanıştırdı başkahramanı polis Suat Zamir üzerinden okuyucusunu yine heyecan ve gizem dolu bir maceraya sürüklüyor. Sekiz kadın karakterin etrafında dönen bir suç hikâyesini okura aktaran yazar, öte yandan kadınların toplumsal yaşamda ve iş hayatında maruz kaldığı adaletsizliklere, kurumlardaki yozlaşmalara da dikkati çekiyor. Polisiyenin gizem ve şaşırtma unsurlarını kullanarak organize kötülüğü sorgulayan yazarla KARAR okurları için konuştuk.
Elçin Hanım yeni romanınız ‘Kayıp Yüz’ ü okurken Suat Komiser karakteriyle ilgili şunu düşündüm. Polisiyelerdeki karakterlerin genelde çeşitli sorunları vardır. Yaşamla, işleriyle geçmişleriyle… Suat Komiser de öyle. Onun mutlu uyumlu bir evliliği olsaydı okurlar olarak nasıl bir polisiye roman okurduk?
Bu Suat Zamir’in evlilikten doğan sıkıntılarla nasıl baş ettiğiyle doğrudan bağlantılı olurdu. Suat Zamir bekar olduğu için değil, çürük bir sistemde kadın olarak var olmaya çalıştığı için sorun yaşıyor. Evli ve çocuklu olsaydı da yine çocuklara, genç kadınlara, dezavantajlı gruplara yönelen şiddet ve suçla mücadele etmesi gerekecekti. Hatta belki ailesi olsa onlar için daha fazla korkacaktı ve daha keskin çatışmalar yaşayacaktı. Suat Zamir’in ana meselesi adalet mekanizması ile vicdan arasındaki uçurum. Oradaki dengesizlik onu isyana sürüklüyor.
Teşkilattaki erkek polislerle mücadelesini de okuyoruz öte yandan romanda. Suat, bir yandan bu çatışmadan kaçınıyor bir yandan da bu durumdan keyif alıyor. Bu Suat’a yalnızlığını mı unutturuyor, yaşadığını hatırlattığı için mi bu mücadelenin daima içinde?
Suat Zamir ‘Ecel Çiçekleri’ romanına kıyasla ‘Kayıp Yüz’de daha kararlı, daha öfkeli. İlk macerasında kafası karışık, kendini sorgulayan bir karakterdi. ‘Kayıp Yüz’de ise erkek-yoğun bir iş alanında önüne dikilen duvarları daha iyi tanıyor ve onları aşmak için yalnız bir kurda dönüşüyor. Tek bir kişinin iyiliğinin pek çok kişinin hayatını kurtaracağına inanıyor. Bir nevi yalnız bir şövalyeye dönüşüyor Suat bu romanda…
Roman apartmanda işlenen bir cinayetle başlıyor. Sonra artık geçmişte kalan şu kavramı hatırlıyoruz: ‘Aile hayatı.’ Artık çekirdek aile yaşantısıyla bu kültür ortadan kalkmış durumda. Aynı yerde yaşamlarına rağmen birbirlerini tanımayan insanlarız büyük şehirlerde. Bununla ilgili geleceğe dair öngörünüz nedir?
Komşuluk kültürü büyük kentlerde pek kalmadı. Yine de ‘Kayıp Yüz’de küçük kızların yaşadığı büyük acıları hisseden ve onları kurtarmak isteyen komşu bir çifte yer verdim. Ben her şeye rağmen iyilik peşinde koşan insanların hâlâ çok olduğuna inanıyorum. Ahlakı kadının bedeninin üstünden tanımlamayan, vicdanlı, aydın kafalı insanlarla dünyanın daha güzel bir yer olacağını seziyorum.
Gittikçe bozulan ve işlevi nedeniyle tartışılan devlet kurumlarına sahibiz. Bazı kurumların bozulması ise sadece insani zaaflardan dolayı değil FETÖ de olduğu gibi kurumu ele geçirmek üzerine. Birey olmadan cemaat üyesi gibi yaşayan toplumların kaderi midir bu?
Devletin içine denetimsiz ve gizli anlaşmalarla sızan, orada kritik noktalarda yer edinen her grup, hem halkın hem de devletin geleceği açısından ulusal bir tehdittir. Bunlara cemaatler, tarikatlar ve çeteler de dahil. ‘Kayıp Yüz’de bunu da anlatmaya çalıştım. Halkı koruması, güvenliğini sağlaması gereken yapı suça karışırsa ne olacak? Bunu kim nasıl denetleyecek ve engelleyecek? Çıkar çatışmaları, polisin zaafı, belli klikler, hukuk dışı emir-komuta zinciri nasıl bir kaosa taşıyacak bizi? İşte yine orada da kişinin vicdanı devreye giriyor. Biz birey olarak nereye kadar yolsuzluğa ve hukuksuzluğa katlanabiliriz? Suat Zamir rahat bir devlet memuru mu olmalı yoksa kendi küçük devrimini mi başlatmalı? Bu her gün kendimize sormamız gereken bir soru bana göre; Benim vicdanım temiz mi yoksa birilerinin suçuna ortak mı oluyorum?
VASATLIĞIN KRALLIĞI YIKILACAK
Son dönemlerde iyi polisiyeler okuyoruz ama bu kaliteyi dizi ve filmlerimizde
göremiyoruz, bunu nasıl yorumlarsınız?
İyi edebiyatın ekranlara yansıması zaman alıyor. İnsanların okuma alışkanlıklarının zayıflığıyla ilgili de bir durum bu. Yerli polisiye konusunda önyargılar malum. Ama dünyada dizi ve film sektöründe müthiş polisiye yapımlar var. Ben bunun Türkiye’ye de yansıyacağını düşünüyorum. Bir talep oldukça, iyi metinler ortaya çıktıkça vasatın krallığı yıkılacak. Artık kötü bir iş yaparak övgü alamazsınız. Çünkü çıta çok yükseldi. Her seferinde daha iyisi için kolları sıvamak gerekli. En azından ben buna çabalıyorum.